06.10.2024
Gökyüzü lacivertin en koyu tonuna bürüneli birkaç saat olmuştu. Saatler sonra bu lacivert, sarı ve turuncu tarafından yok olacak, yerini maviye bırakacaktı.
Sessiz ve karanlık evde adımlarının gittiği ilk yer mutfak olmuştu Yusuf'un. Saatlerdir çok açtı ve neredeyse tüm gündür hiçbir şey yemiyordu.
Ocağın üzerindeki tencerenin kapağını açtı heyecanla. Fakat gözlerindeki heyecan boş tencereyi gördüğü an söndü.
"Sikeyim ya." diye mırıldanarak buzdolabına ilerledi. Dolabı açıp yemek aradı fakat yemeğe dair en ufak bir kalıntı yoktu. Elleriyle gözlerini ovalarken kendi kendine konuştu. "Bin defa dedim bana da yemek ayırın diye..."
Normalde olsa 'canları sağ olsun' deyip geçecekken bu sefer içinde öfke kırıntıları hissetti esmer oğlan. Yusuf'un düzenli ilaç içtiklerini, bu yüzden yemek yemesi gerektiğini biliyorlardı, buna rağmen bir tabak yemek ayıramayacak kadar bencil miydiler?
Sıkıntı dolu bir nefes vererek buzdolabını geri açtı. İçinden tahin helvası ile bir tane domates çıkardı. Yıkayıp kesti domatesi. Ekmek poşetinden kalan yarım ekmeği çıkardı ve bu iki alakasız şeyi ekmeğin arasına koyup hızlıca yemeye başladı.
Aklına birkaç saat önce Ata ve diğerlerinin yediği etli yemek geldi. Canı ondan istiyordu.
"Buna da şükür."
Yemeğini yiyip altındaki pantolonu gri bir eşofmanla değiştirdi. Sonrasındaysa kardeşleriyle kuzenlerinin olduğu salona geçti. Soba sayesinde sıcak olan odaya girdiğinde her iki koltukta da kızların ve çocukların uyuduğunu gördü. Kenarda dizilmiş kalın yorganlardan birini yere serdi. Uzandı ve battaniyeyi boynuna kadar örtüp gözlerini yumdu.
'Gözleri çok güzel, orman gibi...'
Zihninde yankılanan cümleyle araladı yeşillerini. Ata'nın ona olan bakışlarını hatırladı. Garipti.
Yorgunluğuna yenik düştü ve dakikalar sonra uyuyakaldı.
***
"Ya tarağımı versene geç kalacağım!"
"Aptal mısın aynı derse gireceğiz, ben de geç kalıyorum!"
Yusuf başında bağırıp duran kızlarla suratını buruşturdu. Gözlerini aralayıp onlara bakmaya çalıştı. Kızların neden bu kadar erken uyandığını anlayamazken gözleri duvar saatine kaydı. Tabii akrebin sekizi gösterdiğini gördüğü an kızların erken uyanmadığını, kendisinin geç kaldığını fark etti.
Telaşla yerinde doğrulduğunda kızların gözleri ona dönmüştü. "Beni niye uyandırmadınız?" Diye sordu hızla kazağını çıkarırken.
"Ne bilelim abi." Dedi Berfin elindeki küçük aynaya bakıp siyah saçlarını tararken.
"Ay!" Diyerek elini ağzına kapattı Zeynep. "Normalde hep uyandığın için işin yoktur sandım abi, keşke uyandırıp sorsaydım."
Yusuf üstüne bir sweatshirt geçirdi ve pantolonunu alıp banyoya ilerledi. Yüzünü yıkayıp dişlerini fırçaladıktan sonra kot pantolonunu giydi. Ceketini kaptığı gibi çıktı evden.
Mahallede telaşla koşuştururken nasıl iki buçuk saat geç kalabildiğini düşünüyordu. Normalde asla uyanmazlık yapmazdı, alarmını kapatıp geri uyumuş olmalıydı. Patronundan gelen iki tane cevapsız arama vardı.
Birkaç kişinin olduğu kahvehaneye girdiği an gözleri çay dağıtan Mehmet abiyi buldu.
"Nereden kaldın be oğlum?" Dedi Mehmet abi boş bardaklarla ocağa ilerlerken.