21- Yalnızca sen ve ben...

2.9K 460 244
                                    

25.12.2024

Bazen bir mesaj insanı delirmenin eşiğine getirebiliyordu. Yalnızca birkaç mide bulandırıcı cümle, bir insanı katil olmaya zorluyordu.

Birkaç günlük sessizliğin ardından 'belası' tekrardan bulmuştu Yusuf'u. Bir mesaj atmıştı, oğlan kalakalmıştı. Ardından bir fotoğraf ve işte, tüm şalterler atıvermişti.

"Geçen gece gelince fark ettim de kardeşlerin epey büyümüş. Çok güzel olmuşlar. Sana da benziyorlar. Ne yapsam sana olan özlemimi onlardan mı çıkarsam. Senin kadar güzel olamazlar ama belki özlemimi bastırırlar"

Yusuf daha mesajı idrak edemeden bir fotoğraf düşmüştü ekrana. Kardeşlerinin uzaktan çekilmiş resmiydi. İki kız yanyana yürüyorlardı, sırtlarında çanta vardı ve sabahın erken saatleri olduğu belliydi. Atilla çekmişti bu fotoğrafı.

Atilla her geçen gün daha da iğrençleşiyordu. Elde etme arzusu kirli tarafını ortaya çıkarıyor, kirletecek bir şeyler arıyordu.

Atilla, Ata'yla karşı karşıya geldikleri gece kesin bir şekilde fark etmişti ki... Ata, Yusuf'a çok güzel bakıyordu. O karşısındakini titreten bakışları, Yusuf'u bulunca şefkate evriliyor, gözleri sevgiyle kısılıyordu.

Korkuyordu Ata'dan ve Yusuf'un Ata'yı sevmesinden, yıllardır kendisinden sakındığı güzel benliğini Ata'ya göstermesinden...

  
Yusuf geldiği evin kapısına yumruk yaptığı eliyle sertçe vuruyordu. Yalnızca yarım dakika olmasına rağmen eli morarmaya başlamıştı, öylesine sertti vuruşları. En sonunda açıldı kapı. Karşısında Atilla'yı gördüğü an ilk işi yüzüne kafa atmak oldu. Atilla ani gelen vuruşla geriye sendelerken Yusuf tekrardan yumruğunu geçirdi yüzüne. Atilla yere düşerken sırtı odanın ortasındaki geniş yatağa yaslandı. Daha bir hamle bile yapamadan Yusuf üstüne eğildi ve bir elini boğazına sardı adamın. Tüm kuvvetiyle sıkarken diğer eliyle art arda vurmaya devam etti Atilla'nın yüzüne.

Atilla'nın kanı bulaştı ellerine. Atilla tırnaklarını boğazını sıkan ele geçirmiş, kanatacak kadar bastırıyor ve kendinden ayırmaya çalışıyordu. Teni nefessizliktem morarmaya başlamıştı.

Attığı yer yumruk, onu rahatlamak yerine içindeki yangına körük oluyordu. Daha fazla vurmak, daha fazla kanatmak istiyordu. Yıllardır üstüne toprak attığı öfke yavaş yavaş o topraktan kurtulmuştu ve korkusunu ezip geçmişti. Öfkeliydi, hem de çok.

Yusuf vurmayı kesip onun yakalarını kavradığında Atilla derin nefesler eşliğinde öksürmeye başladı.

"Atilla seni gebertirim!" Gür sesi sanki küçük evi sallandırmıştı. "Şerefimin üstüne yemin ederim ki seni parçalara ayırırım!"

Atilla yüzü kan içinde kalmış bir şekilde baktı Yusuf'un öfkeden delirecek gibi olan ifadesine.

"Kardeşlerime göz ucuyla bile bakarsan bir saniye olsun düşünmem seni bulur öldürürüm anladın mı siktiğimin piçi!"

Atilla kan bulaşmış dişlerini göstererek sırıttı. Gözleri sulanmıştı ve bu yediği yumrukların acısından değildi. "Yapamazsın, sen adam öldüremezsin."

Neyseki Atilla adam değildi.

Yusuf tekrardan sertçe vurdu suratına. Kemiklerinin sesi gelirken Atilla acıyla bağırdı. "Şu zamana kadar yapmadım diye yapamam sanma, öyle bir yaparım ki aklın hayalin şaşar."

"Yusuf..." diye mırıldandı Atilla. Bir damla gözyaşı süzüldü yanağına doğru. "Seni tanıyamıyorum. Bir kere hata yaptım diye hemen sildin beni. Sürekli bağırıyorsun, vurup küfür ediyorsun. Kendin gibi davranmıyorsun." Yusuf onu yeterince tanımasaydı belki inanırdı bu adamın gözlerindeki acıya. Ama Yusuf maalesef ki onu çok iyi tanıyordu.

DİLHUN -BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin