28- Ömre bedel bir mutluluk

2.4K 439 219
                                    

24.01.2025

Yusuf bazı geceler rüyasında rahmetli annesini görürdü. Annesi yaralarla dolu bedenine sarılır, teselli ederdi onu. Annesinin koynunda içli içli ağlar, 'dayanamıyorum daye, çok yoruldum' diye sayıklardı.

'Geçecek bebeğim, geçecek' diye bir cevap alırdı annesinden.

Geçmiyordu.

Yıllardır geçmiyordu bu acı. On yedi yıl olmuştu. Koskoca on yedi yıldır aynı zor hayatı yaşıyordu. Her seferinde daha beteri olamaz diyordu ama oluyordu. Omuzlarındaki yük her geçen gün daha da ağırlaşıyordu ve bir gün bacakları taşıyamayacaktı bu yükü. En beteri yaşayınca bitecekti. Bacakları omuzundaki yüke, yüreği gerçeklerin verdiği acıya dayanamayacaktı ve annesi haklı çıkacaktı. Geçecekti.

Yusuf, annesini gördüğü gecelerin sabahında uyanmak istemezdi. Tekrar uykuya dalmak, tekrardan annesine ve onun sevgisine sarılmak isterdi. Tekrardan biri ona sarılsın, güzel şeyler söylesin, saçlarını okşasın isterdi. Ama sorumlulukları ve lanet olası hayatı onun yalandan, rüya üzerinden bile sevgi görmesine izin vermez, onu düşlerinden koparıp şantiyeye sürüklerdi.

Yusuf şu anda da uyanmakta epey bir zorluk çekiyordu. Hayır, rüyasında annesini görmemişti. Uykusunu da fazlasıyla almıştı. Lakin uyanmak şu an tam bir işkenceydi.

"Yusuf kıpırdanıp durma."

Duyduğu sesle gözleri açıldı. Uyanamamasın sebebi; bu koca adamın şefkat dolu kollarından ayrılmak istememesiydi. Ata ona sıkı sıkı sarılmış, uyuyorlardı yanyana. Hatta Yusuf bir bacağını onun üstüne atmış, kolunu da sırt üstü yatan adamın üstünden geçirmişti.

Yavaşça doğruldu yataktan. Gözleri aydınlık odada gezindi. Yumruk yaptığı eliyle gözünü ovalarken hâlâ uyuyan Bıyıklıya baktı. Dün gece birlikte uyudukları düşüncesi kanını kaynatırken yutkundu ve ayılmaya çalıştı. Gözleri hâlâ bıyıklının üstündeydi.

Ata, izlenme hissiyle gözlerini araladı. "Niye uyandın?" Diye sordu pürüzlü bir sesle.

Omuz silkti Yusuf yalnızca. Ata tekrardan uyku pozisyonu almıştı ki Yusuf'un guruldayan midesiyle gözlerini geri açtı. İkisi de aynı anda oğlanın karnına baktılar.

"Aç mısın?" Diye sordu Ata doğrulup. Şu an uyumak ne kadar tatlı gelse de Yusuf'un tok olması daha önemliydi.

Yusuf midesine söverken utançla "Biraz..." dedi. "Uyu sen, yorgunsundur. Ben şimdi eve giderim zaten." Ata, Yusuf'a sert bir bakış attığında dudaklarını birbirine bastırıp başını hafifçe eğdi Yusuf. "Ya da sonra giderim."

Ata ayağa kalkıp belinden kaymış eşofmanı düzeltti. "Aferin. Hadi kalk, kahvaltı yapalım, ben de açım."

Yusuf başını sallayıp çıktı yataktan. Ata oğlana bakıp banyoya ilerledi. Yusuf'da o işini bitirene kadar yatağı toplamıştı. Ata'nın banyodan çıktığını duyunca gidip elini yüzünü yıkadı soğuk suyla. Sonra da Ata'nın peşinden mutfağa gitti.

Belini tezgaha yaslamış adam kendisine bakıyordu. Hafifçe tebessüm ederek kolunu kaldırdığında yanına adımladı. Ata oğlana sarılıp boynundan öptü.

"Günaydın yavrum."

Yusuf'da kollarını kaldırdı ağırca ve ona doladı. "Günaydın."

Ata öptü aynı noktayı üst üste. Alt dudağını dişledi Yusuf dudaklarındaki gülümsemeyi bastırmaya çalışıp. Güne ilk defa bu kadar güzel başlamıştı.

"Eee ne istersin kahvaltıda? Ne yapayım?"

Yusuf çenesini adamın gövdesine bastırıp alttan ona baktı. Aslında boyları arasında çok bir şey yoktu ama gevşek bir şekilde durduğu için yüzü gövdesine geliyordu. Boy farkı az olmasına rağmen Ata daha kalıplıydı ve bu yüzden Yusuf olduğundan küçük duruyordu yanında.

DİLHUN -BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin