Hayatın bir satrançtan ibaret olduğunu düşünenlerden değildim. Ama şu an tam olarak öyle düşünüyordum. Piyonlarımız vardı, fillerimiz, kalelerimiz... Kayıplar veriyorduk, düşündüğümüz tek şey ise kazanmaktı. Zeki olduğumu biliyordum. Eğer hayat bir satranç tahtasından ibaret olsaydı daima kazanacağımı da. Ama hayat satranç tahtası değildi. Büyük ve ölümcül o kumardaki kanlı iskambil kağıtlarıydı. Biraz zeka gerekirdi, biraz şans.
Buraya gelerek Korel'in tuzağına düşmem satrançta doğru kararlar vermememden kaynaklanmıyordu. Bir kumar oynamıştım. Ya kahini ele geçirecektim ya da kendi sonumu getirecektim. Her zaman kazanamadığımı anlamıştım ben bugün.
"Şah." Keskin sesi kulaklarıma dolduğunda sıkıca kapattığım gözlerimi araladım. Ne demişti az önce o? Oyun bitti demişti öyle değil mi? Ciddiyetle devam etti. "İki seçeneğin var. Ya şahını kaçırırsın," dilini üç kez damağına vurdu. "Ki bu pek mümkün görünmüyor. İkinci seçeneğin ise," gülümsediğini hissettim. Ama içten değildi. "Tehditi ortadan kaldırırsın."
Sesimi değiştirdiğimde bu kez alayla gülen bendim. "Eğer bir oyun oynuyorsak, o oyunun kurallarını ben koyarım." Bana afallamış bir şekilde bakan avcılarda gezindi bakışlarım. Muhtemelen neden bu kadar mutlu olduğumu sorguluyorlardı. Mutluydum çünkü sevdiğim adam hemen yanımdaydı. "İki seçeneğim olduğunu mu söylüyorsun avcı? Sana bir şey söyleyeyim. Burada satranç oynamıyoruz. Kumarın tek kuralı ise, hile yapmaktır. Sen bir tahta koyarsın şah dersin, ben o taşları tek bir hareketimle dağıtırım."
Beklemediği bir anda erkekliğine geçirdiğim tekmeyle silahını onun alnına dayadım. Ama onu hafife almamam gerekiyordu. Bacağımda ince bir sızı hissettim. Enjektörü oraya saplamıştı. Kalp ritimlerimi düzene sokmak için kendimi o kadar zorlamıştım ki, düşüp bayılabilirdim. Korkuya yer yoktu. Zaaflara da öyle. Bir savaştaydık ve savaşta zayıf olanlar hep kaybeden taraf olurdu. "Şimdi, parmağın o tetiğe giderse, tek bir hareketime bakar. Bu sıvıyı enjekte ederim ve ölümün hiç kolay olmaz."
Kahkaha atmaya başladım. İçinde kendimle beraber bu dünyayı da yakabilecek kadar pisikopatken beni küçük bir kibrit ateşiyle korkutmaya çalışıyordu. "Ya da avcı, tetiği çeker ve o ilaçtan önce arkadaşlarının bana sıkacağı kurşunlarla delik deşik olurum."
Aynı anda bu kadar korkarken nasıl böylesine keyifli göründüğüm hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Sanırım kendimi iyice aşmıştım. Ama Korel de an az benim kadar pisikopattı. Alayla sırıttı. "Deneyimlemek isteyeceğim bir ölüm."
Burada bir kumar daha oynuyordum. Ya buradakiler beni vururdu, ya da rehin aldığım Korel'i kurtarırlardı. Ama biliyordum ki Korel'i öldüremezdim. Hayır, onu öldürebilirdim ama bu şekilde olmazdı. Sesimi yükselttim. "Bir karar verdiniz mi beyler?"
Arkalardan biri öne çıktı. Görür görmez tanıdım. Bora sıkıntılı bir şekilde saçlarını karıştırdı. Bana bakarken temkinliydi. "Tamam, lanet olsun tamam! İndirin silahlarınızı."
"Bu kadar yaklaşmışken mi?"
Başka birisi sertçe ona baktı. "Öldüremeyiz."
Neden öldüremezlerdi? Her biri bana tarifsiz bir tereddüt ve korkuyla bakıyordu. Korku doğal gibi gelebilirdi ama onlar doğduklarından beri benim için eğitim almışlardı. Peki neden korkuyorlardı? Hepsinin Korel'i sevdiğini hiç sanmıyordum. Onların yaşama amacı beni öldürmekken Korel'i gözleri görmezdi. Harika, dedim belli belirsiz. Başka bir bilinmezliğin daha içine düşmüştüm. Kapı gürültüyle açıldığında hepsinin bakışları o tarafa döndü. Önümde iki yol varsa ve ikisi de işime gelmiyorsa üçüncü bir yol yapmakta üstüme yoktu. Ve yine üçüncü yolumdan gidiyordum. Aktifleştirdiğim çipim Önder'i uyarmıştı. Onun sayesinde ordum buradaydı. Ölüm Çiçeği yanlıları. Sesler yükseliyordu, insanlar adımı haykırıyorlardı. "Adalet istiyoruz!" diyordu bir tanesi. Başka birisi ise, "Ateşimizi elimizden alıp karanlığa mahkum bırakırsanız, burayı yakmayı da biliriz!" diyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜM ÇİÇEĞİ
FantasyBir kadın vardı... Ateşin ruhuna sahip. Yaratılışındaki tek duygu nefret. Kehanetlerde anlatıldı. Efsanelerde, masallarda duyuldu. İrislerindeki karanlık tüm dünyasını kapladı. İntikam için yaşadı. Öldürdü. Ama kendisi daha çok öldü. Ve bir adam... ...