3. AV VE AVCI

41 7 0
                                    

Korel karşımda öylece dururken tepki veremiyordum. Miray sıkıca bacaklarıma sarılmış, yüzünü turuncu saçlarının arkasına saklamıştı. Korkmuştu. Bense sadece Korel'e bakıyordum. Birkaç büyük adımda yanıma ulaştı. "Ödeştik, Yeni Ay."

Kusursuz gülümsemesine bakarken toparlanmam gerektiğinin farkındaydım. Bunu yapmak hiç bu kadar zor olmamıştı. Gözlerimi sıkıca kapatarak birkaç derin nefes çektim. Beni kurtaran Korel'di. Ödeştiğimizi söylemişti çünkü geçen çatışmada da ben onu kurtarmıştım. Bizim için şu an tehtit değildi. Yine de tetikte kalacaktım. Gözlerimi açtığımda Korel'in eğlenen yüz ifadesiyle karşılaştım. Gözlerini gözlerimden ayırmadan olduğu yerde eğilmeye başladı. Pekâlâ işte bu beklenmedikti. Ben ne yaptığını çözmeye çalışırken güler gibi bir nefes verdi. Yolun pisliğini umursamadan dizlerinin üzerine çöktü. Demin çatışmanın ortasında kalmış birinin yerin tozuna dikkat edebileceğini düşünmek benim saçmalığım olmalıydı. Hadi ama ben  cinayetlerde üstüme kan sıçramamasına dikkat ediyorsam o da toza dikkat edebilirdi.

İç sesim fazla gürültülü olmaya başladığında onu susturdum. Korel bacağıma sarılmış vaziyette olan Miray'la aynı boya geldiğinde ondan beklenmeyecek sevecenlikle konuştu. "Bu güzellikle tanışma onuru bana da verilir mi acaba?"

Miray saçlarını hafifçe kenara çekerek Korel'e baktı. "Gece, bu abiyle konuşabilir miyim?"

Ben saf saf  "Tamam." derken Korel kafasını geriye atarak kısık sesli bir kahkaha attı. Komik olan neydi? Hayır, doğru soru bu değildi. Doğru soru benim neden gamzesinden gözlerimi alamadığımdı. Korel dikkatini küçük kıza verdi. "Yoksa ben çok çirkin olduğum için mi benimle konuşmuyorsun?"

Miray Korel'i süzdü. "Hayır tabikide! Sen masallardaki yakışıklı prenslere benziyorsun. Prensesin de Gece mi yoksa?" Sevinçle el çırpıp yerinde zıplamaya başladı. Ben dehşet içinde onun ani duygu değişimini izlerken Korel hiç bozuntuya vermedi. "Bence ben  kral olmalıyım. Sen de prenses olmaya ne dersin?"

"Oluuurr."

"Adınızı lütfeder misiniz prensesim?"

"Miray! Peki senin adın ne?"

"Korel."

"Korel sen misin? Gece ablamdan duymuştum."

Korel'in bakışları anlık bana kaysada önüne döndü. Miray'ı kucaklamak için bi hamle yaptığımda sesini duydum. "Bu hâlinle onu kaldıramazsın. Bırak ben  halledeyim."

"Sana güvendiğimi sanıyorsan yanılıyorsun Eceloğlu."

"Ülkenin tüm kirli isimlerinin içinde Kuzgun'u onun canıyla tehdit eden ben değilim."

Kısık sesle söyledikleri irkilmame sebep oldu. Vicdanımı dün toprağa gömmüştüm. Dişlerimin arasından konuştum. "Canıyla tehdit etmedim."

"Dolaylı yoldanda olsa bu seni aklamaz."

"Haklısın." Ben kötü bir insandım. Öfkem bunları yüzüme vuran Korel'e değildi. Kendimeydi. Miray'ın elini tutarak arkamı dönmüştüm ki omuzumda elini hissettim. Yine o tanıdık alevlenme vardı ama bu seferki daha şiddetliydi. Canımı acıtıyordu. Küçük bir adım atarak temasından kurtuldum. "Öyle söylemek istemedim. Sadece izin ver yardım edeyim."

Gözlerinde saf pişmanlık vardı. Ama doğruları söylemişti. O hâlde neden pişmandı ki? Başımla belli belirsiz onayladım. Bıkkınlıkla nefes verdi. Gür bir bağırma sesi duydum. "Geri dur Korel Eceloğlu."

ÖLÜM ÇİÇEĞİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin