23. SÖZLER VE VAATLER

28 1 0
                                    

Bilincim yerine gelirken kıpırdandım. Tuhaftı, huzurluydum. Tuhaftı, canım acımıyordu. Bu düşüncelerle gözlerimi araladım. Yaşananlar tek tek aklıma geldiğinde yutkundum. Kendinde değildi ve beni öldürmeye gelmişti. Bunu yapabileceğini biliyordum. Ne olursa olsun, acı çekmeme dayanamıyordu. Korel Eceloğlu'nun zaafını bulmuştum.

Yatağın diğer tarafını boş görmek beni bozguna uğratırken hâlâ sıcak olması uyanalı çok olmadığını gösteriyordu. Başımdaki ağrı ve bedenimdeki yanma hissiyle yüzümü buruşturdum. Eskisi kadar olmasada kendini belli ediyordu. Yine de katlanılmayacak gibi değildi. En azından eskisi gibi değildi. Dudaklarımı birbirine bastırarak inlememin önüne geçtim. Küçük banyomun kapısı açıldığında nemli saçlarıyla Korel içeri girdi. Yüzünde sert bir ifade vardı. Hâlâ sinirli olmalıydı. Tek kelime etmeden onu izlemeye başladım. Yerimden doğrulmak için çaba sarf etmedim. Zaten kendimde o gücü bulamıyordum. Fazlasıyla bitkindim.

Yatağın ucuna oturarak üzerimdeki ona ait kazağı çıkartıp bir köşeye attı. Önünde sporcu atletim ve kısa bir şortla duruyordum. Yatağın dibinde olan su dolu kovayla elindeki havluyu ıslattı, tenimin her bir noktasını silmeye başladı. Hareketleri yumuşak ama kendinden emindi. Soğuk suyla temas ettiğimde titredim. En son bacaklarımı da silerek havluyu kovanın içine bıraktı. Siyah, bana oldukça büyük gelen tişörtü başımdan geçirdi. Vanilya kokusu sinmiş tişörtün ona ait olduğunu anlamak zor değildi. Koruyucu eldivenleri eline takarak avuç içlerindeki kızarıklığı gizledi. Dün bana inatla dokunmasının bedeli olmalıydı. Beni tek hamlede kucağına aldığında daha fazla sessiz kalamadım. "Korel..."

İsmi bile dudaklarımdan güçlükle çıkıyordu. "Uslu dur."

Karşı gelecek hâlim yoktu. Odadan çıktığında adımları hızlandı. Sadece ne yapacağını izliyordum. Mutfaktan çıkan Niko'yu küçük bir silahla vurduğunda Niko'nun bedeni yere yığıldı. Bu silahı biliyordum. Minik bir iğne atıyor, bayıltıyor veya öldürüyordu. Dehşetle yüzüne baktım. "Ona ne yaptın?"

"Sadece bayıldı. Bu kadar kısa sürede onlarla duygusal bağ kuracak kadar aptalsın."

Sessiz kaldım. Haklıydı. Merdivenleri hızla indiğinde karşımıza Vanessa çıktı. "Orada dur avcı lideri."

Şimdiye dek ateş etmemesinin tek sebebinin aralarındaki varlığım olduğunu biliyordum. Korel'in dudakları kan dondurucu bir gülümsemeyle kıvrıldı. "Ben cinsiyet ayrımı yapmıyorum küçük hanım."

Ve ben dahil kimse ne olduğunu bile anlamadan Vanessa'yı vurdu. Kızım bedeni yere yığıldığında gözlerimi kapattım. Bu doğru değildi. "Bu yaptığına alı koymak denir."

"Benim olanı geri alıyorum."

Evden çıktığımızda sahil kenarına gittik. Jet skiye oturup beni de önüne oturttu. Sadece yatmak istiyordum. Vücumdaki enerji çekilmiş gibiydi. "Dayanabilecek misin? Yolumuz uzun değil."

Başımla onayladım. Tabi ki de onunla gidecektim. Onsuzluk çok daha kötüydü. Bacaklarıyla beni iyice destekledi. Sırtımı göğsüne yasladığimda son hız sürmeye başladı. Ne kadar zaman geçmişti bilmiyordum ama diğer tarafta bizi bekleyen bir arabaya bindik. Ethan o adanın çok iyi korunduğunu söylemişti. O kadar birliği etkisiz hâle getirmayi nasıl becerdiği hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Araba bizi hava alanına getirdiğinde uçağa binmemizi ifadesiz gözlerle izledim. Beni yatağın üzerine bıraktı. "Uyu." dedi emir verir gibi. Zaten yorgun olan bedenimle ona itaat etmekte zorlanmadım.

Sarsıntıyla gözlerimi açtım. Yine Korel'in kucağındaydım. "Korel, nereye geldik?"

Yüzüme bakmadı bile. "Uyu, başımın belası. Güvendesin."

ÖLÜM ÇİÇEĞİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin