8. ÖLÜMLE DANS

22 6 0
                                    

Bir hafta sonra

Gördüğüm kabusun etkisiyle gözlerimi hızla açtım. Hava aydınlanmak üzereydi. Saate baktım. Dört saat uyuyabilmiştim. Bu bile suratımda bir gülümsemeye sebep oldu. Dört saat gayet iyi bir sonuçtu. Ter içindeydim, yüzümü buruşturarak banyoya gittim. Yine aynı kabustu. Bir kadın vardı. Yüzü bulanık da olsa onun annem olduğunun bilincindeydim. Doktor küçücük bedenimi zapt etmeye çalışıyor, annem ifadesiz gözlerle sadece izliyordu. Çığlık atıyor, yardım istiyordum. Sonra aşinası olduğum silah sesi duyuluyor, kurşunlardan biri annemin kafasının ortasında koca bir deliğe sebep oluyordu. Annemin cansız bedeni yere düşerken doktor kayboluyordu. Ellerime bakıyordum. Kan içindeydi. Karşımda bir ayna beliriyor, yansımam şimdi versiyonum oluyordu. Silahını kaldırıp bana doğrulttu. Ateş etti.

Uyuyabildiğim zamanlar her zaman aynı rüyayı görüyordum. Ve buna rağmen alışamamıştım. Banyoya girip kişisel temizliğimi yaptıktan sonra protein ağırlıklı bir kahvaltı hazırladım. Televizyon karşısında yaptığım kahvaltıdan sonra koşu bandımda yerimi aldım. Bir hafta çok yoğun geçmişti. Dört cinayet işlemiş, düğün hazırlıklarına alet olmak zorunda kalmıştım. Verdiğim kararı sorgulamamak için üstün çaba sarf ediyordum. Birkaç kere vücut ölçülerimi vermek için Sadık'ın evine gitmiştik. Her seferinde birbirimize meydan okuyan bakışlar gönderiyor, saklama gereği duymadan beni süzüyordu. Ne düşündüğünü ben bile anlayamıyordum. Korel'i çok görmemiştim. O da yoğundu. Genelde bizim kalacağımız evi ayarlamakla uğraşıyordu. İşkence odası olmazsa o eve adım atmayacağımı söylediğimde Bora ilk önce kötü kötü bakmış, sonra da bana hak vermişti. Sanırım o da alışıyordu. Yeni ev içinde yaşamaya uygun bir hâle gelmiş, hazırdı. Ama ben bir kere bile bakmaya gitmemiştim. Oraya evim bile diyemiyordum. Tüm bu düşüncelerle sporumu tamamladığımda Önder'in evine doğru yol aldım. Şu klasik düğün şeyleri olacaklardı. Süslenecektim falan filan. Korkunçtu!

Soluğu Önder'in evinde aldığımda gözlerim Kuzey'i aradı ama koşarak bana sarılan kişi Gazel'di. "Sarışın nerede?"

"Gelir birazdan merkezle ilgileniyor. Hadi seni hazırlayalım."

Beni peşinden sürüklerken girişte müstakbel kayınbabamı gördüm. Kıstığı kahverengileriyle bana bakarken aynı şekilde karşılık verdim. Gerçekten bu herif bizden bu kadar nefret ederken nasıl oğluyla evlenmemi istemişti? İçeri girdiğimizde Gazel beni bir odaya çıkarttı. İçeride bir sürü kadın oradan oraya koşturuyordu. Beni görmeleriyle baş selamı verdiler. Onlara bir şeyler söyleyen Pera bana doğru koşup diğer koluma girdi. "Hazırlıklar bitmek üzere Lavi. Gel..."

"Kemik'e gidelim mi?"

Sözünü tek solukta kesmiştim. Yeşilleri siyahlarıma döndüğünde bakışlarından geçip giden ifadeye anlam verememiştim. Gazel'in de ondan pek farkı yoktu. Hizmetlilerden birisi telaşla yanıma geldi. "Ama Gece Hanım son hazırlıkları ye..."

"Gidiyoruz." dedi Pera.

Gazel de onda çok nadir gördüğüm ürkütücü bakışlarla hizmetli kıza döndü. "Biz gidiyoruz, son hazırlıkları kafanıza göre yapın."

"Sadık Bey buna izin vermez."

"Sadık Bey'in sana hesap sorduğunda selamımı da ilet."

Bunları söyler söylemez çocukça bir hevesle bizi tutup dışarıya sürükledi. "Sadık'a haber göndericek." dedi Pera Gazel'e yetişmeye çalışırken. Gazel'in suratında sinsi bir tebessüm oluştu. Sadece onun peşinden koşarken kahkahamı bastırmaya çalışıyordum. Dar merdivenleri inerken arka kapıya gidiyor olmalıydık. Tahminimdeki gibi kapının önüne geldiğimizde durduk. Gazel parmağını dudağına götürüp susmamız için işaret yaptı. Aynı parmağını kaldırım kapının önünde bekleyen muhtemelen iki katımız olan adamı gösterdi. "O Nick, buraların en yakışıklısı. Sadece izleyin."

ÖLÜM ÇİÇEĞİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin