"Eğer birisi seni kırarsa, o kırıkları karşındakinin kalbine sapla. Eğer saplamazsan, bir dahaki sefere yok olursun."
Çocukluğum kafasını sallamıştı. Hayır, o artık çocuk değildi. O bir katildi.
"Zor kararlarla karşı karşıya kalırsan düşünme. Düşünürsen vazgeçersin. Sadece yap."
Kafamı sallamıştım.
"Avının gözlerine bak. Orada kendini gör, amacını hatırla. Sakın acıma. Acırsan, işte o zaman asıl av sen olursun. Ya ölürsün, ya öldürürsün."
Kafamı sallamıştım.
"Aklını ve kalbini aynı anda kullan. Seni tehlikeli kılacak nefreti kalbinde depola. Aklınla diz çöktür."
Kafamı sallamıştım.
"Ve sakın sevme kızım."
"Neden?" demiştim bu sefer. İlk defa konuşmuştum. Benim kalbim yok muydu? Neden sevmeyecektim ki?
Önder gülmüştü. "Seversen aklın karışır. Seversen, kalbindeki nefret sevgiyle harmanlanır. Sevgiyle harmanlanan nefret en güçlü silahtır. Yakar, yok eder."
"Benim işim de yok etmek değil mi zaten?"
Bu sefer kahkaha atmıştı. "Yok eder. Her şeyi, herkesi. Ama en çok da seni. Kör eder. Öyle bir kör eder ki, o kişinin doğrulttuğu bıçağı çiçek zannedersin. Kandırır, onun söylediği yalanlara koşulsuz şartsız inanırsın. En büyük gücün o olur, ama zaqfın olursa işte o, yok oluştur. Zehirli bir duygudur bu. Bu yüzden kalbinden uzak tutman gerekir."
O duygunun adını ne ben sormuştum, ne o söylemişti. "Peki ya seversem?"
"Seversen," Acıyla yutkunmuştu. "Kalbin gerçek anlamda atmaya başlar. Bunu o başarır. Ama gittiğinde ölürsün, paramparça olursun, en büyük işkenceyi yaşarsın. Ona bağımlı hâle gelirsin. Tıpkı bir zehir gibi yavaş yavaş karışır kanına."
"Kalbimi bu zehirden nasıl uzak tutabilirim."
Cevabı netti. "Tutamazsın kızım, tutamazsın."
Anlamamıştım. Yıllarca ne bu duygunun ismini koyabilmiştim, ne de önemsemiştim. Karşımda bir adam vardı. Mavileri bana öyle bir bakıyordu ki tarifi mümkün değildi. Şimdi anlıyordum. Sadece anlamıyordum, en derinlerde hissediyordum. Bu adam beni içten içe öldürüyordu. "Sen..."
Dudaklarımdan dökülen tek kelime bu oldu. Devamını getiremedim. Ağlamayacaktım. Gülümsedi. "Affet," dedi. "Mecburdum. Ben ölmedim mi orada? Tek yolu buydu. Söz veriyorum. Bir daha ne söylersen o olacak. Bir daha kimse bizi bu duruma düşüremeyecek."
Gülümsemeye çalıştım. "Bunu, bu kadar kısa sürede... Nasıl?"
Ağlamayacaktım. "Araştırdım. Uykunda sayıkladığın, kollarımda çırpınmana sebep olan o herifin hayatını en ince ayrıntısına kadar öğrendim. Bedel ödeme vakti gelmişti."
Ağlamayacaktım. "Bunu, ben bile bilmiyordum."
Zoraki bir şekilde gülümsedi. Dün geceki olayları unutmadığını biliyordum. Uzun bir süre de unutamayacak gibiydi. Bende ise, ömrüm boyunca silinmeyecek bir iz bırakmıştı. Göz kırptı. "Meslek sırrı güzelim."
Sanırım ağlayacaktım. Eli yüzüme uzanıp yanaklarımı sildiğinde çoktan ağladığımı yeni fark ediyordum. "Korel ben..."
"Sen ağlayınca canım acıyor. Ama yine de ağla. Rahatlayacaksan ben buna da razıyım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜM ÇİÇEĞİ
FantasíaBir kadın vardı... Ateşin ruhuna sahip. Yaratılışındaki tek duygu nefret. Kehanetlerde anlatıldı. Efsanelerde, masallarda duyuldu. İrislerindeki karanlık tüm dünyasını kapladı. İntikam için yaşadı. Öldürdü. Ama kendisi daha çok öldü. Ve bir adam... ...