2. LAVİNYA

62 8 0
                                    

Gözlerimi aniden açtım. Bir yataktaydım, kolumda serum vardı. Serumlardan nefret ederdim. Kimseye itiraf edemesemde iğneler en büyük kabusumdu. Ailem katledilmeden önce evimize her gün gelen doktoru hatırlıyordum. Gözlerindeki hırs ve o sinir bozucu sakinliğini. Sürekli gelip bir sürü iğne yapardı. Bazı ilaçlar yakardı. Günlerce kıvranırdım. Tenimde izler oluşur, bazen nefes bile alamazdım. Bazense sadece kan alırdı. Bana tek etki eden ilaçlar onlardı. Doktor bana evimizdeki sırf bunun için oluşturulmuş odada işkence ederken ne annem ne de babam feryatlarımı duyardı. Sahi, neden duymazlardı ki? Ya da neden onlara çok acıdığını söylediğimde duymazdan gelirlerdi? Ellerim titremeye başladı. Serumu sertçe çektim. Doğrulmaya çalıştığımda birisi omuzlarımdan tuttu.

"Ne yaptığını sanıyorsun?"

İfadesiz yüzüne rağmen şişen göz altlarına baktım. Tüm gece uyumamış mıydı? Gözlerim küçük masa saatine kaydığında dehşetle yutkundum. Saat altıydı ve bugün Magma'nın verdiği büyük davette varis açıklanacaktı. Orada olmalıydım çünkü varis bendim! Başımı kaldırarak alttan bakışlarımı Korel'e gönderdim. "Bugün çok önemli bi işim var. Hayatını kurtardım, hayatımı kurtardın."

Yüzümü buruşturdum. "Her ne kadar sebebi sen olsanda. Teşekkür beklemiyorum sen de beklemesen iyi olur. Şimdi acilen burdan çıkmam gerekiyor."

Kalkmak için başka bir hamle yaptığımda yatağa tekrar bastırdı. Kalbimdeki ateşin sebebini bulmayı aklıma not ettim. Derin bi nefes çekti içine sabır diler gibi. "Dün canlı canlı amaleyat oldun. Bilmem farkında mısın ama ölebilirdin. Bu yüzden bugün misafirimizsin. Hem kimsin sen? Çok iyi nişan alıyorsun. Dünkü amaleyatta normal bir insan olsa ilk hamlede acıdan bayılırdı. Bana neden yardım ettin?"

Art arda sıraladığı sorularına alayla güldüm sonra ani bir hareketle Korel'in belindeki silahı kapıp kafasına yasladım. Bu hamleyi yapacağımı onu ilk gördüğümde silaha saliselik bakışımdan farketmişti. Tek kaşının belli belirsiz havalanması, kulaklarının milimlik kalkışı ve her hamleye karşı bir santimetre kadar geri gidip pozisyon alan ayağından bunu anlamak benim için zor değildi. Ama yine de bu hamleyi yapmıştım çünkü yapmamı istemeseydi ilk an bunu engellerdi. Belkide reflekslerimi veya eğitimimin seviyesini ölçmeye çalışıyordu. Ani hareketim sonucu omuzuma derin bir ağrı girmişti ve inceden artan ıslaklık hissediyordum. Dikişlerim açılmış olmalıydı.

Korel'in mavileri saniyenin yarısı kadar omuzuma döndüğünde çenesi kasıldı. Yüzümde mimik oynamasada acı çektiğimi biliyordu. Bu hamleyi yaptığımda sonucun bu olacağının da farkındaydı. O hâlde neydi ki bu tepkisinin nedeni? Belkide o da benim kadar iyi bir oyuncuydu ve böyle düşünmemi istiyordu. Bu düşünceye tutundum. "Caddenin ortasında çatışmaya giren sensin. Şimdi beni mi sorguya çekiyorsun? Gitmem gerek. Kimse beni istemediğim bi yerde zorla tutamaz."

"Kalkamazsın. Dikişlerin zarar görür ayrıca istediğim cevapları sen söylemeden alamaz mıyım sanıyorsun?"

Gözlerimi devirdim. "Al o zaman, eve gitmem gerekiyor."

Elimdeki silahı beline tekrar yerleştirdim. Şaşkınlıkla hamlelerimi izlerken bıkkınlıkla nefesini verdi. "Pekâlâ önce yarana pansuman yapmalıyız. Sonra seni istediğin yere bırakırım. Bu hâlde kendin gidemezsin."

Başımı kaldırıp yüzüne baktım. Son derece kararlıydı. "Tamam." diye mırıldandım. Gözlerinde gururlu bir ifade belirdi. Biraz da... Şefkat? Beni nazikçe yatağa ittirdi. Üzerimde sütyenim ve siyah bir atlet vardı. Sütyenime dokunulmamıştı fakat atlet benim değildi. Onu Korel giydirmiş olamazdı değil mi? Bu saçma düşünceleri uzaklaştırıp kafamı yastığa koydum. Vanilya kokusunu çok rahat bir şekilde alabiliyordum. Çekmecelerden birini açıp malzemeleri çıkarmaya başladığında şaşırma sırası bendeydi. "Doktor yok mu neden sen yapacaksın pansumanı?"

ÖLÜM ÇİÇEĞİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin