Bir insanın hayatında kaç dönüm noktası olurdu? Ya da bir ateşin?
O kadar çok dönüm noktam vardı ki saymayı bırakmıştım artık. O çöp kovası da üvey annem Havva tarafından bulunmam bir dönüm noktasıydı. Üzerimde deneyler yapmak için beni kullanması bir dönüm noktasıydı, o evden onların cesedini görerek kaçmam dönüm noktasıydı. Yıllar önce Korel'in karşıma çıkması da öyle. İlk cinayetimi işlemem, Önder'le gitmem, eğitimlerini kabul etmem, katil olmam, Magma'nın lideri olmam. Sadece bunlar da değil. Korel'le o çatışmada tekrar karşılaşmamız mesela. Hayatını kurtarmam. Dünya'nın en büyük gruplarından birinin lideriyle evlenmem, Korel'le evlenmem. Aşık olmam, o ilk bakış, ilk öpücük... Opia'nın başına geçmem, doktor Kemal Erkaya, gerçekler, kararlar, kaçışlar, teslimiyetler... Hepsi birer dönüm noktasıydı.
Hayat dönüm noktalarıyla çizilen labirentlerdi, çıkışı imkansız.
Ve sorularım vardı. Mesela annem ve babamın ölüsünü gördükten sonra avcıların eline düşmesi nasıl olmuştu?
Umay Eceloğlu, başka bir değişle Vezir neden çocuklarının yanına gelmiyordu, neden öldü biliniyordu? Neden hırsız olmuştu? Dahası beni neden korumuştu?
Şu an ise yepyeni sorular geliyordu aklıma. Başka bir dönüm noktamdaydım. Ve verebildiğim ilk tepki kahkaha atmaktı...
Karşımda kahin olduğunu iddia eden bir kız vardı. Korel hemen yanımda o kıza iri iri gözlerle bakıyordu. Gülüşlerim yavaşça solduğunda adının Lena olduğunu öğrendiğim hiç de kahin kılıklı olmayan kız kolumu tutarak beni bir yere sürüklemeye başladı. "Ölüm Çiçeği'ni kanlı canlı gördüğüme inanamıyorum!"
Korel de beni diğer kolumdan tutarak çekiştirdi. "Sana neden inanayım?"
Lena sabahlığının kollarını hafifçe sıyırarak bileğini gösterdi. Göz şeklinde bir dövme vardı orada. "Oldu mu? Gelin hadi vakit kaybediyoruz. Peşinizde kim var bilmiyorum ama onlar gelmeden gitsek iyi olur."
"Doğru söylüyor." dedi Korel. Şaşkın şaşkın ona döndüm. "Yaptırdığı bir dövme için ona öylece inanacak mıyız?"
Lena cilveli bir kahkaha attı. "Yaptırdığım bir dövme değil bu. Kahinde ve onun soyundan gelen herkeste var."
Bir ona bir Korel'e baktım. Benim hakkımda en az bilgiye sahip kişi bendim resmen. "Anlatacağım." dedi Korel. "Artık bu yolda birlikteyiz güzelim. Konuşacak çok vaktimiz olacak."
Lena bu kez yerinde zıplayarak çığlık attı. Evet, üzerinde sabahlığı, elinde tava, gecenin bir yarısı sokakta zıplayarak çığlık attı. "Sevgilin mi var!?"
Bu kız hep böyle miydi? Bana Yakamoz'u hatırlatıyordu. Belki de bu yüzden içimden onu terslemek gelmiyordu. Acaba plastik makyajı çıkarıp yüzümü gördüğünde tepkisi ne olacaktı? Peki ya çok sevindiği sevgilimin avcı lideri olduğunu öğrendiğinde? Sonuç olarak bizi sürüklemesine izin vermiştik.
Apartman dairesine geldiğimizde kendini hepimizden önce koltuğa attı. Göz ucuyla Korel'e kaçamak bir bakış attığımda omuz silkerek o da koltuğa oturdu. Bu durum iyice karmaşık bir hâl almaya başlıyordu. Öte yandan ben insanlara Korel kadar çok güvenemiyordum. "Burada ne işin var?"
Lafı dolandırmayı sevmeyen biri olarak sessizliği bozan bendim. Sesim istediğimden daha sert çıkmıştı. Olanları değerlendirdiğimde birden sinirlenmiştim. Ben her yerde onu aratıyordum, o ise Almanya'larda sefasını sürüyordu. "Burası benim evim." dedi masum masum.
Ayağa fırlayarak odada volta atmaya başladım. "Her yerde seni aratıyorum. Yıllardır."
Umursamaz bir tavırla omuzlarını kaldırıp indirdi. "Dedem öldükten sonra bu işlerden hep uzak kalmak istedim. Genelde ablam ilgileniyordu ama o da gidince..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜM ÇİÇEĞİ
FantasyBir kadın vardı... Ateşin ruhuna sahip. Yaratılışındaki tek duygu nefret. Kehanetlerde anlatıldı. Efsanelerde, masallarda duyuldu. İrislerindeki karanlık tüm dünyasını kapladı. İntikam için yaşadı. Öldürdü. Ama kendisi daha çok öldü. Ve bir adam... ...