Yıllar sonra merhabaaa
"Lan Jeongin, benim tişörtüm nerede?" Diye bağırdı Jisung sinirli sesiyle. Sabah sabah üzerini giyerken -yine- en sevdiği tişörtünü bulamıyordu. Aklına ilk gelen kişiye , Jeongine sordu bunu. Çünki kardeşinin ne kadar zalim bir tişört canavarı olduğunu biliyordu.
"Ne bileyim ben? Oralarda bir yerdedir işte. İyi bak." Diye yan odadan aynı Jisung gibi bağırarak cevap verdi. Sesindeki yalanı her kes hiss ede bilirdi.
Jisung gözlerini yumup derin bir nefes alarak kendini sakinleştirmeye çalışıyordu. Aksi taktirde bütün ev tozla kaplı olurdu ki bu da Jeongin için pek de iyi olmazdı. Alerjisi vardı çünki.
Ama yinde de kendine hakim olamamış gücünü kontrol etmeye çalışarak bağırmıştı yine. "Lan it , daha yeni bunun için kavga etmedik mi? Bi de babam da öğrenmiş zaten."
Yan odadan Jisungun odasına gelen Jeongin elindeki sargıyı göstererek "Böyle bir şeyi babamdan nasıl saklaya bilirim?" Diye sormuştu. Elini nerdeyse Jisungun gözüne sokacaktı.
Jeonginin elini ittirip gözlerini devirdinde yeniden gözlerini ona çıkarmış ve "Tişörtüm nerde?" Diye sormuştu.
"Bilmiyorum dedim ya?" Diye sinirle haykırmıştı Jeongin. Tabii ki de Jisunga çok gizli bir yerde gizlediğini söylemeyecekti.
Odadan çıkıp Jisungu yalnız bıraktığında Jisung "Elbet bir gün bulucam, o zaman görürsün sen gününü mor ışık" diye kendi kendine söylenmiş ve başka bir şeyler arayıp bulduğu kiyafetleri acilen üzerine geçirdiği gibi evden ayrılmıştı.
"Merhaba."
"Merhaba, buyurun nasıl yardımcı ola bilirim?"
"Ben Minhoyla görüşecektim."
"Lütfen bekleyin."
Resepsiyondaki adam telefonla bir yeri arayıp konuşmuş ardından "İsminiz?" Diye sormuştu .
"Jisung. Han Jisung. "
"Jisung efendim.... Tamam." Telefonu kapattığı gibi "Geçe bilirsiniz, efendim. İkinci katta koridorun sonundaki oda." Demişti.
Jisung kafasını sallayıp yüzündeki gülümsemeyle oradan ayrılmış ve söylenen yere gelmişti.
Kapıyı iki defa tıklatıp içeri girdiğinde gülümseyen bir surat karşılamıştı onu. O da aynı onun gibi gülümserken yalandan guya bacağı ağrıyormuş gibi yaparak yürümeye başlamıştı. Yüzünü buruşturmayı da unutmamıştı tabi ki.
"Hala acıyor mu bacağın?" Diye sordu ilgili bir şekilde. Jisungun canı yandığı için kötü hiss etmişti bir an.
"Bir az." Diye cevapladı yavaş çıkan sesiyle Jising.
Geçip Minhonun karşısındaki sandalyelerden birinde oturduğunda ellrini bacakları üzerinde birleştirmiş onlarla oynamaya başlamıştı. Utanıyor muydu ?
Bu hareketini tatlı bulan Minho gülümemiş ve ardından "İçmek için bir şey ister misin?" Diye sormuştu.
"Su ola bilir." Diye yanıtlamıştı. Bir kaç sniyeliğine gözlerini Minhoya çıkarırken. Hemen geri indirmişti tabi.
"Tamam o zaman iki su."
Telefondan sifarişleri verdikten sonra Jisungu izlemeye devam etmişti. Jisung da buraya gelme sebebini hatırlamış ve konuşmaya başlamıştı.
"Şey.. Şey aslında ben şey için geldim."
"Ne için geldin?" Diye sordu Minho kaşlarını çatarken. Neden geldiğini merak ediyordu. Jisung hakkında çok merak ettiği şey vardı ama neyse.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
IN YOUR EYES | Hyunlix |
ActionDoğaüstü güçlere sahip olan bazı insanlar toplum tarafından dışlanmaktadır . #Hyunlix #seke