Yorum ve oy lütfen...
Hyunjin bürodan ayrıldığı gibi hemen evine gelmişdi. Güvende olduğunu bilse de kitabı kontrol etme ihtiyacı duyuyordu.
Çalışma odasına geçip masasının gizli bölümünün şifresini girdi. Şifreyi girdiği gibi açılan gizli bölmenin kapağıyla içindeki kitabı eline aldı. Hala ilk günki gibi duran kitapla Hyunjin o günü hatırladı.
Kitabı bulmak için çok uğramışdı. Hatta aramaya nereden başlaması gerektiğini bile bilmezken. Bütün gününü buna harcarken içinde bir umut vardı. Karmaşıklığı çözmek umudu.
Ama kitabı sayfaladığında gördüğü kurallar bütün hayallerini yıkmıştı işte. Şimdiyse elindeki kitaba boş boş bakarken cebindeki telefonu titredi. Ekranda gördüğü isimle kaşları çatılırken mecburen telefonu açtı. Hiç cevap vermek istemiyordu ama mecburdu.
"Alo."
"Hala orda mı?"
"Evet, efendim."
"Dikkatli ol. En kısa sürede hall et!"
"Elimden geleni yapacağım, efendim."
"Elinden geleni yapmana gerek yok, birinci sınıf ol yeter."
"Peki, efendim."
Hyunjin yüzü düşmüş şekilde telefonu kaparken, aklına Felix geldi. Eğer birinci sınıf olamazsa neler olduğunu düşünmek bile istemiyordu.
Kitabı geri yerine yerleştirip dönen sandalyesine oturduğunda arkasına yaslanıp derin bir nefes aldı. İşler iyice çığırından çıkmıştı onun için.
Diğer tarafdan Jisung odasında oturmuş bu gün olanları düşünüyordu. Minhoyu öyle üzgün görmek hiç hoşuna gitmemişti. Bir yandan da kaybolan kitabın kendi aradığı kitap olma ihtimali de huzursuz ediyordu onu tabii ki de.
Yatağında uzanmış ellerini de başının altına sıkıştırmıştı. Tavanı izleyerek bu gün olanları düşünüyordu. Derin bir nefes aldığında kapı sesini duymasıyla Jeonginin eve döndüğünü anladı. Babası olamazdı. Çünki işinden dolayı eve pek gelmezdi. Ama bunun bir bahane olduğunu bilmiyordu tabii ki.
Gözleri odasının kapısına yaslanmış Jeongini bulduğunda kaşları çatıldı. Bütün kanı beynine vurarken hızla yataktan kalktı ve sinirli gözlerle üzerine gitmeye başladı.
Yumruklarını sıkmış Jeongine taraf adımlarken Jeongin yine bir bok yediğini anladı. Ama ne bok yemişdi bilmiyordu.
Hızla yaslandığı yerden kalkıp yandaki odasına geçtiğinde kapıyı kitledi. Jisung ise kapıyı parçalayacakmış gibi döymeye başladı.
"Lan, it, hani benim tişörtümün yerini bilmiyordun? Çıkar hemen şunu!"
Jeongin diğer tarafdan kapıyı tutmuş Jisungu dinliyordu . Jisung ise hala kapıya deli gibi vuruyordu. Evdeki çalışnalar onlara bir şey demiyorlardı. Alışmışlardı artık her akşam bir olay olduğu için.
Jeongin korkan sesinden dolayı titreyen sesinden dolayı konuşmaya başladı. "Ya, abicim.."
"Şimdi abi olduk , değil mi? İşine gelince!" Jisung bağıra bağıra konuşunca Jeongin onu inkar etmeye çalışıyordu.
"Yaa, hayır. Sen hep benim abimsin." Tatlı tatlı konuşarak onu ikna etmeye çalışıyordu. Ama Jisung kardeşini çok iyi tanıyordu. Bunlara kanacak değildi.
"Bırak abiyi! Tişörtümü ver! " yine bağırıyordu. Ama artık kapıya vurmayı kesmişti. Elinin içi yanıyordu çünki.
"Önce sakinleş sonra." Dedi Jeongin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
IN YOUR EYES | Hyunlix |
ActionDoğaüstü güçlere sahip olan bazı insanlar toplum tarafından dışlanmaktadır . #Hyunlix #seke