Saye, Niranla uzun uzun konuştuktan sonra artık evine gelmişti. Ama kafası patlayacak kadar doluydu. Düşünceleri aklını karıştırıyor ne yapacağını ne düşüneceğini bilemiyordu. Henüz öğretmenine ve İlay'a bir şey anlatmama konusunda Niranla anlaşmıştılar. Şöyle ki Niran oldukça fevriydi o yüzden Saye onu dizginlemekte büyük sıkıntı yaşayabilirdi. Ama eğer dizginlerse ve birbirilerine uyarsalar her şey çok güzel olurdu.
Onun dışında tarzı, duruşu, bakışı her şeyi çok farklı ve etkileyiciydi. Paçalarından kötülük, acımasızlık akıyordu. Saye bundan oldukça etkilenmişti ama etkilenmemeliydi. Çünkü asıl karakter o değildi. Önce Niran'ı bir süre Sungur gibi görünmeye zorda olsa ikna etmişti. Bunda başarılı olursa annesiyle ilgili bildiği tüm gerçeği söyleyecekti. Önce birbirlerine güvenmeleri gerekti. O yüzden Niran sabah ilk iş Saye'ye gelecekti. Saye ona nasıl davranması gerektiğini, giyinmesi gerektiğini her şeyi anlatacaktı. Niranla çok ortak yönü vardı. Nefret ettikleri kişiler aynıydı, sadece Seçkin Özen'den değil Aleyna'dan da oldukça nefret ediyordu.
"O kızı delirteceğim." Demişti. "Akli dengesiyle oynayacağım." Saye'nin kendini dizginlemeye çalışması Niran'ın gelişiyle son bulmuştu. Çünkü o da intikam için yanıp tutuşuyordu ve Niran bunu tetiklemişti. Camdan dışarı bakıp Seçkin Özen'in evine baktı. Aren'in arabası oradaydı. Evin içini biraz görebiliyordu. Dürbününü alıp daha da net görmek istedi.
Seçkin Özen içkisini koymuş karşılıklı Arenle konuşuyorlardı. Gayet mutlu gözüküyor, kahkahalar atıyordu. Bu kadar kötülük yaptıktan sonra nasıl böyle rahat olabilirdi? Nasıl rahatça her gece uyuyabilirdi? Aleyna ise bir köşede oturmuş dışarıyı seyrediyordu. O ise oldukça mutsuzdu. Saye yarın dergiye gidecekti hem de Niranla el ele. Bakalım o zaman ne yapacaklardı?
Bugün oldukça yorulmuştu. O yüzden yatağına gidip sadece uyumak istiyordu. Ama öğrendiklerinden sonra uyuyabileceğinden emin değildi. Bir süre evin içinde dolandı ancak duvarlar üstüne geldiğinden daha fazla evde duramadı. Asılı duran ceketini alıp üzerine geçirdi ve evden çıktı. Düşüncelerinden onu ayıracak olan, ona en iyi gelen, kendini iyi hissettiren şeyi yapmaya karar verdi. Evin önünde duran arabasına binip çizim yaparken ilham aldığı evine gitmek için yola çıktı.
Eski evinin önüne geldiğinde arabadan indi. Sokak oldukça sessiz ve ıssızdı. Genelde eski evler olduğundan artık insanlar bu mahalleden taşınmaya başlamıştı. Birçok apartmanda, evlerde ışıklar yanmıyordu. Karanlık sokaktan karanlık içinde olan, artık kimsenin yaşamadığı sadece intikam için kullanılan ölü evine girdi. Karanlığı seviyordu. Çünkü karanlık olmasaydı aydınlık olmazdı bunu biliyordu. Işığı açma zahmetine bile girmeden merdivenlere yöneldi. Tek tek indi merdivenlerden. Şaheserlerini teslim etmeden son kez onlara bakmak istiyordu. Tek tek incelemek, hey ayrıntısına göz gezdirmek için can atıyordu.
Satranç resmine yeni bir şey eklemek istedi, yapıp yapmama konusunda çok düşündü ama sonunda yapmaya karar verdi. Bodruma girdiğinde üç resminde yan yana durduğunu gördü. Üç şaheser yan yanaydı. Kapının kenarında duran sandalyenin üzerindeki beyaz ama boyalı önlüğünü alıp üstüne geçirdi. Etraf biraz dağınıktı ama sorun değildi. Dağınıkken çizmeyi daha da çok seviyordu. Saçını topuz yapıp, gözlerinin önüne gelmesini önledi. Diğer iki kısmı arka tarafa götürdü ve kendine bir alan açtı.
Satranç resmini önüne aldı ve incelemeye başladı. Satranç tahtası, siyah ve beyaz karelerin toplamıyla 64 kareden oluşuyordu. Üzerinde piyonların, atın, filin, kalenin, vezirin ve şahın olduğu kareler iki tarafa ayrılıyordu. Bir taraf siyahları temsil eden, diğer tarafsa beyazları temsil eden taraftı. Bu taşlar her ne kadar piyon, kale, at gibi gözükse de aslında çok ince detaylarla süslenmiş insan yüzleri işlenmişti. Satranç tahtasında oyun için uzanmış iki el mevcuttu. Bu ellerden biri Seçkin Özen'e ait, diğer el ise bir kadın eline benziyordu. Satranç tahtasının üzerinde birkaç taş devrilmişti ve tahtanın tam üzerinde tahtaya düşen insanlar vardı. Bu insanlar her ne kadar satranca çekiliyormuş, cazibesine kapılıyormuş gibi görünse de aslında bir el onları itiyordu ve normalde gülümseyen yüzleri tersten bakınca ağlar gibiydi. Şimdi bu resme, tam Seçkin Özen'in arkasında duran destekçilerinin arkasında bir kişi daha ekleyecekti. Bu kişi destekçiliğinin yanında o en büyük düşmanıydı da.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖLGE(Yakında basılacak)
Actionİntikam neydi? Soğuk yenen bir yemek mi? Unutmak mı? Peki ya affetmek? Saye'ye göre sadece bir oyundu. Ama sonu ölümden bile daha tehlikeli bir oyun, belki de bir kumar. İkiz kardeşine yapılan zorbalıkların intikamını almak için and içen Saye, kard...