İlay'nın tarif ettiği o barın olduğu sokağa geldi. Sokakta bir sürü ona benzer barlar, kafeler vardı. İlay'ın ona gönderdiği fotoğrafa bakarak barı aramaya başladı. Sokağın sonuna doğru ilerleyince sonunda orayı buldu.Dışarıdan daha çok tropikal süslerle donatılmış bir kafe gibi gözüküyordu. Hatta bir ara doğru yer olup olmadığını sorguladı. Etrafına bakınırken o arabayı gördü. Meşhur bmw marka pembe araba. Plakası da aynıydı.
Kardeşinin o arabaya binip gittiği, odada konuşurken o çocuktan ağlayarak özür dilediği an aklına geldi. İçinde sanki büyük bir yanardağ vardı ve her an patlamaya hazırmış gibi hissediyordu.
Derin derin nefes alarak "Sakinliğini koru. Yakında bitecek." Dedi kendi kendine.
İçeri girdiğinde pek kalabalık olmadığını fark etti. İçi de dışı gibi tropikal aksesuarlarla donatılmış, tavanlardan yeşil otlar sarkıtılmıştı. İlk girdiğiniz alan daha çok kafe gibiydi. Camlara yakın yerlerde ikili, birbirine bakan sandalyeler ve ortalarında birer masa vardı. Buralarda birkaç insan kahve içiyordu. Kafe gibi olan alanın duvarlarında beyaz mermer desenleri mevcuttu. İçeri daha da girdikçe renkler koyulaşmaya başladı. İlk taraf kafe arka taraf bar olmalıydı. Tam orta da küçük mutfak tarzı bir alan bulunuyordu, soft renklerle kaplıydı ve arka tarafında rahatlıkla görebileceğiniz bir sürü içki türleri bulunuyordu. Daha da arka tarafa doğru ilerlediğinde duvardaki mermer desenler siyah rengine dönüşmüştü. Yerler ahşaptı. Etrafı incelemeye devam ederken onları gördü. Tam köşedeydiler.
O üç kız selfieler çekip gülüşüyordular. Sonra başka bir kızı daha gördü. Onların etrafında dolaşıyor, dediklerini yapıyordu. Saçları siyahtı ancak o kadar yıpranmıştı ki yanmış gibi gözüküyordu. O kız; okulda da zorbalık ettikleri kızdı. Kız, Saye'yle göz göze gelince hemen kafasını çevirdi.
Sungur büyük siyah bir koltukta oturuyordu önünde cam bir masa vardı. Kızlar da tam karşısındaydılar. Sungur Saye'yi görünce gözlerini ona dikip baktı. Ne yapması gerekiyordu? Yanına mı gitmeliydi? Nasıl davranmalıydı? Kafası oldukça karışıktı. Aklına Gaye'nin haklı olmasına rağmen alttan alması gelince Sungur'un yanına gidip yanağından öptü.
"Biraz tripliyiz yanağımdan öptüğüne göre." Dedi Sungur pişkin pişkin. Yandan profili kardeşinin defterinde gördüğü çocuğun birebir aynısıydı. Bu serseri tipli çocuğa mı âşık olmuştu? Bir an onun yanağından öptüğü için kusası geldi. Asla cilveli bir kız olamayacağını bilse de denemeye karar verdi.
"Biraz kırgındım ama seni görünce yumuşadım." Dedi sesini her zaman kınadığı kızlar gibi incelterek. Eskiden öyle kızları gördüğünde bana hiçbir güç bu sesi çıkartamaz derdi. Ancak ne demişlerdi: "Büyük lokma ye büyük laf etme." Şimdi aynı sesi kendisi çıkartıyordu. Ne yani böyle yapınca şirin mi olmuştu? Kendinden bile midesi bulanmıştı şu an. Sungur da gülümseyip yanağına öpücük kondurmuştu. O öpünce yanağını silmemek için o kadar zor tuttu ki kendini sonrasında birkaç kez sabunla yıkamalıydı. Bu arada uzaktan gelen iki kalıplı adam ellerinde tuttukları çocukları sürükleyerek getiriyorlardı. "Abi bunlarmış." Dedi kahverengi saçlı ve mavi tişörtlü olan.
"Ne oldu?" diye sordu Aleyna.
"Arabamın sol aynasına çarpıp kaçmışlar." Dedi Sungur ayağa kalkıp ellerini ovuşturarak. "Plakalarını alıp takip ettik." Dedi diğer adam. "Yalnız bir sorun daha var." Dedi Saye'ye bakarak.
Yerde olan çocuklardan biri tam o an kafasını kaldırıp Sungur'a bakarken Saye'yi görerek "Sen..." dedi. Saye de kendisini sıkıştıran çocuklardan biri olduğunu fark edince içinden "Nerden çıktı bunlar" diye söylenmeye başlamıştı. Çocuk onu tanımasın diye arkasını dönmüştü ama artık çok geçti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖLGE(Yakında basılacak)
Actionİntikam neydi? Soğuk yenen bir yemek mi? Unutmak mı? Peki ya affetmek? Saye'ye göre sadece bir oyundu. Ama sonu ölümden bile daha tehlikeli bir oyun, belki de bir kumar. İkiz kardeşine yapılan zorbalıkların intikamını almak için and içen Saye, kard...