Bölüm 17

2.3K 155 5
                                    

İris:

Kabus gibi bir hatıraydı. Gözlerim maviye döndüğü an Sereni beni durdurdu.

'' Kurdu beni tanıyacak İris dur!''

Ama olan olmuştu. Ares çıldırdı ve bu sefer ben karşı gelemiyordum. Çok güçlüydü. Ne insan halim ne kurt halim onu yenemezdik. Tabi ki alfa aurası ile Aztek'i kolayca durdurmuştu. Ormanda üstüme yürürken bana bu kadar acımasız olabileceğini düşünmemiştim. Bağırıyordum duymuyordu , gözünün önündeydim ama beni görmüyordu. Daha fazla gözyaşlarımı tutamadım. O an artık yürümediğini hissettim ama çok canım yanıyordu. Fiziksel bir acı değildi bu. Ares , eşim bana kötü davranıyordu. Fiziksel herhangi bir acıyı buna tercih ederdim. Aztek beni kollarına aldığında ne kadar üzüldüğümü göremesin diye kendimi iyice gömdüm. Ben uyuyana kadar Aztek yanımda kaldı.

'' Öyle biri olmadığını ikimizde biliyoruz. Sadece eşini arıyor ve senin içinde endişeleniyor.''

'' Eşini arayan biri böyle mi olmalı gerçekten ? bu kadar öfkeli.''

'' Uyu biraz. Yarın konuşuruz.''

Rüyamda Tanrıça'nın sesini duydum.

'' İris , güzeller güzeli İris. Harika bir hayatın olmasını diliyorum. Bu güzel hayatta kaçman gereken tek şey eşin. Asla ama asla eşinle beraber olamazsın. Eğer olmaya kalkarsan ikinizden biri canından olacak.''

Daha sonra başka bir ses daha konuştu.

'' Ay'ın kızı korkma , eşin her zaman seni destekleyecek. Geçmişte de öyle oldu şimdi de öyle olacak ve hatırlayamayacağınız gelecekte de...''

Gözlerimi açtığımda öğlen olmuştu. Aşağı indim.

'' Günaydın sevgilim. Bu kadar uyuyabildiğini bilmiyordum benim için yeni bir bilgi oldu.''

Gülümseyerek sarıldım Aztek'e.

'' Teşekkür ederim Aztek. Her şey için. Seni de zor durumda bıraktım.''

'' Saçmalama İris , yerinde kim olsa aynı şeyi yapardım. Ares düzgün düşünemiyor. Hadi gel kahvaltı hazırladım.''

Kahvaltımızı ettik. Dün ile ilgili konuşmak istemedim. Kitapları açtık ve neler yapabileceğimizi düşünmeye başladık. Çevirilerin dışında Aztek bazı kısımları da kendi çevirebilmişti. Ama bilgimiz ve zamanımız kısıtlıydı. İki gün kendi araştırmamızı yaptıktan sonra Aztek bunları okuyabilecek birini bulduğunu söyledi.

'' Bütün kitabı değil ama eski dile hakim birini tanıyorum. Eski dilin dışında başka bilmediğim dillerde var. Çeviremediğimiz kısmı çevirip diğer dillerin ne olduğunu belki söyleyebilir. Sen evde kal ben gidip bakacağım. Biraz uzun sürebilir.''

'' Eris'i görmem lazım.''

'' Tamam çıkış saati yaklaşıyor. Onu alıp buraya getireceğim. Dönünce de onu eve bırakırım. Ares'le görüşmem lazım. Ben betayım ondan sonsuza dek uzak duramam.''

Çıktı ve Eris'i getirdi. Birbirimizi özlemiştik. Sera ile ilgili bir sürü şikayette bulundu.

'' Ne zaman eve döneceksin?''

'' Üzgünüm Eris. Seni kandırmak istemiyorum. Temelli döneceğimi sanmıyorum ama yakında okul çıkışlarında seni almaya gelmeye başlayacağım.''

'' Tamam dikkat et kendine. Abime seni korkutup kaçırdığı için küstüm.''

'' Abin beni korkutup kaçırmadı Eris. Sonuçta bir Luna geliyor. Sonsuza kadar orada kalamazdım. Akşam eve dönünce abine sarıl ve öp onu.''

Daha sonra Aztek geldi ve Eris'i alıp götürdü. Akşam yemekten sonra devriye gezmesi gerektiğini söyleyerek evden çıktı.

Yarım saat sonra kapı çaldı. Kokusunu almıştım. Açmak istemiyordum ama son yaptıklarından sonra kapıyı da kırabilirdi. Aztek'e maddi manevi çok şey borçluydum bir de bir evin borcunu üstlenemezdim. Kapıyı açtım.

Ares çok kötü görünüyordu. Gözaltları mor , gözleri kırmızı ve saçları dağınıktı. İçki içtiği belli oluyordu. Ama o kurt adamdı. Kolay kolay sarhoş olamazdı. Ne kadar içmişti? Kapıyı açık bırakarak mutfağa gittim. Sahibinden korkan bir köpek gibi peşimden geliyordu. Mutfağın kapısında durdu. Filtre kahve yaptım ve fincanı masanın üzerine bıraktım. Karşı sandalyeye oturdum. Hala hareket etmiyordu.

'' Kahven soğuyor.'' Dediğimde hareket etti ve karşıma oturdu. Beni izliyordu. Anlam vermeye çalışıyordu. Ben de bir anlam veremiyordum. Ama savaşmaktan yorulmuştum.

'' Neden her seferinde bunu yapıyorsun?''

'' Neyi yapıyorum?''

'' Her sana kötü bir duygu yaşattığımda benden olabildiğince uzaklaşıyorsun bir yabancı gibi. Ama sana geri geldiğimde evime dönmüşüm gibi karşılıyorsun.''

'' Kin tutmuyorum diyelim.''

'' Neden tutmuyorsun? Bana hiçbir zararın dokunmazken her fayda sağladığında seni karşılıksız bıraktım.''

'' Bir ev , yemek ve maaş alıyorum. Karşılıksız sayılmaz.''

'' Bunların kalman için yeterli sebepler olmadığını ikimizde iyi biliyoruz. Başkası için belki sağlam sebepler olabilirdi ama senin için değil.''

'' Ne duymak istiyorsun?''

'' Neden bana kızmadığını , neden uzaklaşmadığını neden bırakıp gitmediğini? Neden bana adımla seslenmediğini?''

'' Son soru biraz tezat oldu.'' Ağzımın kenarıyla gülümsedim.

'' Neden İris? Neden karşımda gülümsüyorsun? Sanki seni ağlatan ben değilmişim gibi!''

'' Yeter. Bilmiyorum. Neden o evde o kadar kaldığımı bilmiyorum. Belki bir sürüye ait olmak istedim. Bir işe yaradığımı hissetmek istedim. Kendimi ait hissetmek istediğim aile diyebileceğim bir yer istedim. Sürü benim için öyle ama artık o ev değil.'' Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Ama neler olduğunu anlatmak için kitaba ihtiyacım vardı. Ondan sonra ne yapacağıma karar verebilecektim. O zamana kadar Ares'le uzak kalmamız gerekiyordu. Gülümsemeye çalıştım.

'' Bu evde öyle hissediyor musun? Aztek'le birine ait hissediyor musun?''

'' Daha yeni yaşamaya başladım ama kötü gitmiyor. Ait hissedebileceğim bir yer olduğunu hissediyorum. Saat geç oldu. Eve gitsen iyi olur.''

Kapıya kadar arkamdan geldi. Önümde durdu.

'' Mutlu ol İris. Hiçbir zorunluluk hissetmeden bunu dilediğim tek kişisin.'' Gittiğinden emin olduğumda odama çıkıp gözyaşlarımı bıraktım. Gerçekten herhangi fiziksel bir acıyı eşimi bile isteğe üzmekten tercih ederdim.

Eşim Aslında Benim LanetimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin