Ares:
Ne yapacağımızı konuşmak için konuyu bilen herkes salondaydı. Koltukta öylece oturuyordum. Her ne olduysa ben bunu hak etmiştim. İris'i kaybetmeyi hak etmiştim. Ama o bu kaderi yaşamayı hak etmiyordu. Kendim için değil onun için bir şey yapmam gerekiyordu. Döngüyü tamamlamak artık umurumda değildi. Ne alfa olmak ne de Endi olmak umurumda değildi. İris benim yanımda değilse hiçbir şeyin anlamı yoktu.
'' Alfa Remus gölün nerede olduğunu biliyor musun?''
'' Hayır beta Aztek bilsem burada böyle oturmazdım.''
Herkes çok gergindi. Birden aklıma bir fikir geldi.
'' Remus İris'e verdiğin taş onun yanındaysa onu bulabilir misin?''
'' Tabi ki bulabilirim. Ama yanında olup olmadığını nasıl bileceğim?''
Bekle diyerek odaya çıktım. O taşı bir kutuya koymuştu ama her dışarı çıktığında yanına alıyordu. Sanki böyle bir şey olabileceğini tahmin eder gibi taşıyordu onu. Kutu boştu. Ah İris bana bir ipucu bıraktığın için sana teşekkür ederim.
Kurtlara dönüşüp Gece Sürüsü'ne gittik.
'' Evet buradan beş saatlik uzaklıkta bir alanda taşın enerjisini hissedebiliyorum.''
Tam evden çıkacakken beni durdurdu.
'' Bir saat sonra tutulma başlayacak. O zaman kurduna dönüşemeyeceksin. Unutma kurdun lanet sayesinde yaşıyor.''
'' Ne yapacağım o zaman?''
'' Kurtlarımızla oraya yakın bir sürüye kadar gideceğiz. Oradan arabalar hazırlanmasını isteyeceğim. Başka türlü yetişemeyiz Ares.''
Sürekli elim kolum bağlanıyordu. Arabaya bindiğimizde çok az kalmıştı ama ay neredeyse tamamen tutulmak üzereydi.
İris keşke eşin olduğumu daha erken fark edebilseydim. O zaman seni bir odaya kapatır her şeyin çözümünü bulunca oradan çıkarırdım. Seni daha çok kızdırırdım ve beni affettiğinde ki gülümsemeni daha çok görebilirdim. Daha çok seninle uyuyup uyanırdım. Bedenini daha çok tanırdım. Bütün pişmanlıklarım kalbimde ki acıyı daha çok büyütüyordu.
Remus ve diğerleri Luke'un adamlarını durdurmaya çalışırken mağaranın içine doğru hızla koşuyordum. Geç kalmamış olmak için dua ederken gördüğüm manzarayla beraber kanım donmuştu. Gölüm ortasında adacığın üstünde Luke dişlerini İris'e geçirmek üzereyken İris hala bana gülümseyen yüzünü göstermeye çalışıyordu. Her şey için geç kalmıştım.
'' Seni seviyorum İris.'' Saniyeler sonra düzeltemeyeceğim şeyi görmemek için gözlerimi kapattım.
Onu işaretlese de o benimdi. En azından İris yaşayacaktı. Ay Tutulması bitip kurduma kavuşunca Luke'un bütün bedenini parçalayacaktım. Ama hiçbir şey olmuyordu.
'' Kızıma dokunamazsın!'' diye bir ses duyunca gözlerimi açtım. Luke dişlerini geçirmişti ama İris'e değil. Tanımadığım birine geçirmişti. Luke şaşkınlık içindeydi.
'' Ay Tanrıçası?'' histerik bir gülümseme ile gülmeye başladı.
'' Harika ben Ay Tanrıçası'ını işaretledim. Artık kimse benim önümde duramayacak.'' Kahkahaları mağaranın duvarlarına çarpıyordu. Aklını kaybetmiş gibiydi.
'' Yanılıyorsun Luke. Beni işaretleyemezsin. Sonuçta ben Tanrıça'yım ve bir kurt değilim.'' Kadın çok sakin görünüyordu. Luke şok içinde hayır diye bağırarak geri geri gitmeye başladı.
'' Ah Zev... Bu sapkın düşüncelere sahip olmanın tek nedeni benim. Senden gerçekten özür dilerim. Ama artık bitti Zev. Ait olduğun yere dönme zamanın geldi.'' Bir anne şefkati ile ona gülümsüyordu. Derken yere çökmeye başladı. Luke gölün içince karaya çıkmaya çalışırken İris'i yerde baygın halde gördüm. Hemen yanına koştum.
'' İris uyan! İris nolur aç gözlerini!'' hiç tepki yoktu. Anlaşılması çok zor bir şekilde nefes alıyordu. Kadına döndüm.
'' Bir şey yap lütfen!'' yalvarırken gözyaşlarım akmaya başlamıştı. Nefes nefese yanıt verdi bana.
'' İşaret... Dünya'nın çocuğu işaretle..'' Zar zor ayakta duruyordu. İşaretlemek için kurda dönüşmem gerekiyordu ama lanet Ay Tutulması bunu engelliyordu. İris'i kollarımın arasına alıp ağlamaya devam ettim. O sırada kafamdan ilk Endi'nin sesi belirdi.
'' Sakin ol Ares. Her şey bitmiş değil. Ben yaklaşık bin yıldır yaşayan bir kurt adamım. Ama bundan önce sadece bir kurttum. Odaklan Ares. Kurt adam olmadan önce yaşadığın kurda odaklan.''
Derin nefes alıp vererek odaklanmaya çalıştım. İçimde ki kurt orada bir yerdeydi. Olmak zorundaydı. Yalnızca nefesime odaklanmaya çalıştım. İçimde ki enerjiyi dışarı çıkarmaya çalışırken gözlerimin rengi değişmeye başladı. Sonra dişlerim ortaya çıkmaya başladı. Dişlerimi İris' geçirirken gözyaşlarım omzundan aşağı doğru akıyordu.
'' Ares...'' sesini duyunca geri çekildim ve tam insan formuma döndüm.
'' İris...'' dudaklarımız buluştuğunda sanki ilk defa öpüşüyor gibiydik. Geri çekildi ve elini yanağıma koydu. Tek tek gözyaşlarını öptüm.
'' Yine rızam olmadan beni işaretlemişsin.'' Alnını alnıma koydu ve gülümseyerek karşılık verdim.
'' Benim yerimde olsan sen de aynısını yapardın.'' Gülümseyerek cevap verdi.
'' Tabi ki yapardım.'' Uzaklaştığımızda etrafı inceledi. Yerde nefes nefese yatan kadını görünce koşarak ona gitti.
'' Nora Teyze!'' bu onu büyüten kadının adıydı. İris ona dokununca kadının görüntüsü değişmeye başladı. Teni soluklaştı , saçları bembeyaz oldu ve gözleri maviye döndü. Bu Ay Tanrıçası'nın kendi görüntüsüydü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eşim Aslında Benim Lanetim
Hombres LoboAh... kokusu , teninin yumuşaklığı , saçlarının karışıklığı , bakışları ve dokunuşu... Her şey olması gerektiğinden daha mükemmeldi. '' Sadece bu gece benimle uyur musun ? '' diye sorduğunda bu kadar ileri gidebileceğimizi tahmin etmemiştim. Bir gec...