The Water Is Fine- Chloe Ament
Biri savaş, biri barış. Üç, öç.
Üç, öç.
Üç, öç...
"Hera Hanım."
Üç öç...
"Hera Hanım..."
Üç öç...
Üçüncü, öç olacaktı. Kaşlarım ağırca çatıldığında, zihnimin içinde dönen kelimelerin girdabına dolanmıştı bilincim tamamen.
Geçmiş geleceği değiştirirdi, ancak gelecek geçmişi nasıl değiştirebilirdi?
"Hera!"
Aniden yüksek desibelde yankılanan ismimle, oturduğum sandalyede irkilerek kendi zihnimin içinden sıyrıldım hızla. Gözlerimi açıp kapatarak kendime gelmeye çalışırken, yanımda deminden beri bana seslenen Kain şimdi hafifçe şakağını kaşıyordu. Çünkü daha demin beni uyarmasına rağmen, Algan'ın dikkatini çekmiş olacak ki sinirinin hedefi olmuştum şimdi tamamen.
"Dikkate bile almıyor musun beni?"
"Hı?..." Dalgınlıkla mırıldandığımda, kısılan gözleriyle bana bakarak başını iki yana salladı ağırca. Ardından bakışları, toplantı odasına topladığı hepimizin üzerinde gezindi her geçen dakika artan siniriyle.
Çok öfkeliydi.
Haksız da sayılmazdı.
Gecenin bir yarısında, her şey üst üste gelmişti bir anda.
Atena, Lidya'yı kaçırmıştı diğerleriyle beraber. Ve Algan tam o sırada Arman'a bağıran Atalante'yle kavga ediyorlardı. Hali hazırda en yüksek tepede seyreden sinirleri en sonunda patlamıştı. Tüm askerlerine verdiği emir sonucu şimdi hepimiz onun tam karşısında durmuş, deminden beri azarlamalarını dinliyorduk.
Öfkesi o kadar yoğundu ki ben dahi bir şey demek istemiyordum. Tek kelimemde, hata hiçbir şey dememem bile sinirlerine dokunuyordu az önce olduğu gibi.
"Artık kendinize çeki düzen verin! Sürekli peşinizden koşup bir şeyleri toparlamak için burada olmayacağım. Kendi sorumluluklarınızın farkına varın artık biraz olsun!" Bakışları Atena ve onun peşinden gitmiş olan Kain, Romos, Ares, Romos ve tesisin diğer askerlerini buldu.
İşin daha tuhaf yanı Rigel tesisinden Ayperi ve diğer birkaç asker daha onlarla beraber Lidya'yı kaçırmak için yardıma gitmişlerdi. Ve muhtemelen onları da Rigel tesisinde Zada azarlıyordu şimdi...
"Biri emrindeki askerlere örnek olacağına onları da alıp gider başka ülkeden kız kaçırır..." Bakışlarını onlardan aldığında, tüm öfkesini yansıtan gözleri bu defa kardeşi Arman'ı buldu.
"Diğeri şehir yöneticisi, koskoca ordunun komutanı, yaraladığı adamın kim olduğuna bile bakmadan bırakıp kaçar! Ne sikime yararsınız siz?"
Kaşlarımı yukarı doğru kaldırarak sessiz, derin bir soluk bıraktım. Deminden beri duyduğum kaçıncı küfrüydü bu artık saymayı bırakmıştım.
"Öfleme bana!" Yine okun ucu bana döndüğünde, çatılan kaşlarıyla devam etti. "Hangi birinize yetişeceğimi bilmiyorum artık ben. Arkamı döndüğüm an, hepiniz farklı bir bela açıyorsunuz başıma."
Arada bana da dokunan kelimelerinin ucuyla sessiz kaldım. Haksız sayılmazdı. Yeri geldiğinde başına iş açtığım doğruydu istemeden dahi olsa. Bir şey söylemeden onu dinlerken, Atena en sonunda söze girdi tüm cesaretini toplayarak.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMANSIZ SEVGİ
Ficção Científica"Tüm gökyüzünü gözlerine taşımışsın. O maviliği bazen kara bulutlar örtmüş, bazen sağanak almış; hiç utanmadan akmış gözlerinden bir bir..." "Sana herkes kıymış ama sen kimseye kıyamamışsın. Nefret edenlere inat hep daha çok sevmişsin. Her yürümeye...