Burnuma dolan yumurta kokusuyla yüzümü buruşturdum. Küçüklüğümden beri yumurta yiyemezdim tadını düşünmek bile midemi bulandırırdı. Camdan vuran ışığa alışmaya çalışarak gözlerimi yavaşça açtım. Üzerime düzgünce örtülmüş gri bataniyeyi görmemle nerede olduğum kafama dank etti.
Dün gece ağladığım koltukta uyuyakalmıştım. Hızla yattığım yerde dikildim Afra eğer Helinlere gidiceğimi onlara söylediyse kim bilir su an nasıl endiselenmis olmalılardı. Gözlerim alışkanlıkla yanımda bi yerde telefonumu arasa da sifresini hatırlamadığım için artık kullanamadığımı çok sonra hatırladım. Bunu hatırladığım an daha çok paniğe kapıldım ve aceleyle üzerime örtülen battaniyeyi en özen gösterdigim sekilde katlamaya çalıştım. Biraz kargacık burgacık olmuştu ama idare ederdi. Planım sessiz adımlarla, yüzyüze gelirsem ne yapıcağımı bilmedigim bu yabancının evinden olabildiğince hızlı kaçmaktı ama mutfağın hemen arkamda olduğunu da unutmuştum anlaşılan.
"Uyandın mı?" arkamdan gelen sesle garip bi utanma duygusu beni sardı evini izinsiz işgal ettiğim Kuzey'e mahçup bi şekilde gülümseyerek döndüm.
"Eh evet" elindeki tavayı salonun hemen yanındaki mini masaya taşıdı üzerine giydiği gri önlüğe gözüm ilişti. Giymiş olduğu önlüğün bile her şeyle uyumlu olduğunu görmek istemsiz komiğime gitti.
"Ben gideyim artık sana da zahmet verdim. Üzgünüm uyuya kalmışım keşke uyandırsaydın."
"Hayır sorun değil ama gidemezsin." Yüzümde ki tuhaf gülümsememle gözlerimi anlamadığımı belli edercesine kırpıştırdım.
"Eee neden?"
"Kahvaltı" gözüyle yandaki tabaklar dizili masayı işaret etti.
"Şey ben evde yerim teşekkür ederim" Arkamı dönüp gidicekken tekrar gitmeme izin vermeden lafa girdi.
"Tek yaşıyorum eğer yemezsen bunların hepsi ziyan olur."
"Sen ye, yersin sen. "
"Ben kahvaltı etmem"
Yani benim için sabah kalkip kahvaltı mı hazırlamıştı?Daha fazla onu reddetmeye içim el vermediği için sıkıntılı bi nefes verip masaya oturdum. O da o sırada kahve makinesini çalıştırıyordu. Önümde tabağa konulmuş yine şef sunumuna benzer bi görünümde hazırlanmış yumurtaya bakıp tekrardan yüzümü buruşturdum.
"Her türlü yazık olucak bu yumurtaya, ben yumurta yemem." Kuzey elinde tuttugu gri kupasıyla karşıma oturdu.
"Bi tadına bak" Buruşmuş yüzümü bozmadan ona baktım. O ise kendinden emin bi şekilde gülümsedi. "Elim lezzetlidir eminim yumurta yeddigini bile hissetmezsin."Onu reddetmeyi düşünsem de içimdeki minnettarlığım buna izin vermedi ve istemeye istemeye yandan kopardığım taze ekmekle yumurtadan bi lokma aldım. Karpuz yiyen bi kedinin internette videosu vardı karpuzu ısırdığı an gözleri tadından kocaman oluyordu iste ben o an öyle gözüktüğüme emindim. Hafif gelen peynir tadıyla maydanoz neredeyse yumurta yediğimi bana unutturmuştu.
"Bu inanılmazz." Tepkim karşısında Kuzey kendinden emin yandan gülümsemesiyle kahvesinden bi yudum içti.
"Yoksa sen aşçı mısın?" sorum karşısında güldü ve başını olumsuz anlamda salladı.
"Hayır değilim." Ağzımdaki lokmayı hızla yutup baska bi lokma almak için yeltenirken "O zmn önceki hayatında aşçıydın yoksa yumurtayı böyle güzel bi şeye dönüştürmüş olmanın başka açıklaması olamaz." dedim.
Sempatik bi sekilde gülerken omuzunu silkti "Bilmem olabilir."
Ben kahvaltımın tadını çıkarırken gözüyle arkamdaki sehpayı işaret etti.
"Çantan içindekileri dışarı çıkardım kuruması için."
"Ah doğru ya çocukları aramam lazım rica etsem telefonunu verebilir misin? Benim telefonum yanımda değil de."
"Çocuklar?"
"Arkadaşlarım, dün gece onlarda kalıcağımı söylemiştim Afra onlara söylemişse edişelenmişlerdir."Daha fazla soru sormadan eli cebine uzanınca kendi kendime kılıfının da gri olucağı konusunda bi tahminde bulundum ve bingo gri kılıflı iPhone'nunu bana doğru uzattı. Kılıfın rengini görünce sırıtmama engel olamadım.
"Ne? Ne oldu?" dedi cocuksu bi merakla.
"Hiç sadece çok renksiz olman komiğime gitti." Ağzımdan patavatsızca çıkan kelimeleri toparlamaya çalıştım.
"Yani renksiz derken gri, çok gri, fazla gri."
"Neden gri bi renk değil mi?"
"Yaani renk tabi ama ruhu çekilmiş bi renk gibi daha çok "
Bunu ilk kez fark ediyormuş gibi gözleri tekrar gri renklerin ağır bastığı salonunda gezindi "Öyle mi?"
"Yani bana öyle geliyor sen beğenebilirsin kişisel algılama. Gerçi önlüğünün bile gri oldugu düşünülürse sevdigin kesin."
"Sanırım." dedi tuhaf ruhsuz bu sesle
"Sanırım mı?"
"Yani hiç üzerine düşünmemiştim."
"Ah bunu çok iyi bilirim ben de pembeye öyle aşık maşık değilimdir ama görmen lazım yatak örtülerim elbiselerim hatta çoraplarım bile pembe sanki istemeden birbirimizi çekiyor gibiyiz." Kuzey üzerimde gözlerini gezdirirken gülümseyip "Onu görebiliyorum" dedi. Dediği şeyle benim de gözlerim üzerime kaydı ve o an sabahtan beri pembe kalpli pijamalarımla durduğumu fark ettim. Yanaklarımı basan sıcakla aceleyle başımı kaldırdım tanımadığım birinin önünde pijamalarımla durmak tuhaftı. Konuyu değiştirmek için hızla telefonu tuşladım.
"Ben bi Helinleri arayayım." Yarı gülen ağzıyla kahvesini içmek için uzanırken mırıldandı "Ara tabi ara."
~~~~~~~~~~~
"Ne demek kuzeyde kaldım?!" Lal'in azarlayıcı bağırışı üzerime tuttuğum Helin'in elbisesini korkudan elimden düşürmeme sebep oldu. Eve gidemediğim için Helin'in dolabından giyinmek zorunda kalmıştım. Beni kendi istedigi şekilde süsleyecek olan Helin bu duruma aşırı mutlu olmuştu. Onun aksine dün geceki hikayem Lal'i pek mutlu etmemişti. Denis oynadığı oyundan iki dakikalık gozunu ayırıp "olayy" diye mırıldandı.
"Ay ne kızıyorsun kızma arkadaşıma." Helin bana sarılırken mutlu bi şekilde şakıdı "Ben sizi cok yakıştırıyorum evlen ben arkandayım." Yüzümü ilkokulda aşk ilanı almış bi cocuk gibi buruşturdum.
"İyy ne evlenmesi öyle bi şey olmadığını söyledim sadece öyle gerekti."
"Ne demek öyle gerekti selen delirticek misin beni? Siz bu çocukla iki gün göz göze geldiniz sadece üstüne sen onları bile unuttun ne bu rahatlık."Onlara Kuzey'in evinden önce olanları anlatmamıştım daha kendim bile üzerine tekrar düşünme cesaretini bulamamışken onlara bunun konusunu açmak istemiyordum.
"Nasıl göründüğünü biliyorum ama bana güvenin ve söz verin afraya ya da anneme söylemiceksiniz." Gözlerimi şüpheyle Denis'e diktim "Özellikle sen"
"Alınıyorum kanka"
"Alın"
"Bu Kuzey'e bi seyler mi hissediyorsun?" Sıkıntıyla bi nefes verdim.
"Öyle bi sey olmadığını söyledim" Lal'e laf yetiştirirken bi yandan da Helin'in denemem icin getirdiği giyisileri giyiyordum.
"Batu nasıl hisseder sence bu yaptığından sonra?"
"Batu ne alaka simdi?"
"Selen neyin var bu takmamazlık, bencillik hiç senlik değil."
"Bencillik mi?"
"Evet, bencillik böyle bi şey yaparken Batu'yu hiç mi düşünmedin." Üzerime giydiğim elbisenin fermuarını kapatmaya çalışan elim öylece kaldı. Lal'in dedikleri sahte bi mutlukla rol yapma hevesimi de götürmüştü durgun bi sesle konuştum.
"Attığım her adımı Batu'yu düşünerek atmam gerektiğini bilmiyordum."
"Bu ne demek şimdi iyi misin sen? Aranızda bi şeyler oldugunu bilmene rağmen nasıl böyle dersin?"
"Hatırlamıyorum! tamam mı!"Ani çıkışım kızları korkutmuştu böyle bi tepki beklemedikleri açıktı "Ne hissettiysem ne yaşadıysak hatırlamıyorum. Neden arkadaşlık yapıp işleri benim için kolaylaştırmıyorsun? Zaten yeterince bunaldığımı görmüyor musun?" Bütün bu öfke patlamam aslında hiçbiri Lal'e değildi Batu'ya ya da unuttugum duygularıma da degildi ama çok geçti Lal'in kırgın bakışlarla gözlerime bakarken olgunlukla sakince beni cevapladı.
"Bunların hepsini zaten arkadaşın olduğum için söylüyorum zamanı geldiğinde pişman olmaman için."Lal'in kırgın bakışları babamin sozlerini aklıma tekrar getirmişti 'Sana bu halinle arkadaşların zor dayanıyodur' İstemsiz dolan gözlerimle yalvarırcasına özür diledim. Lal gozlerini kaçırıp durgunca "Sorun degil" dedi ama sorun olduğunu biliyordum. Göğüsüme batan bi şeylerle lavaboya gidiceğimi söyleyip odadan çıktım ve kendimi zar zor attığım banyoda gözyaşlarım tekrar akmaya başladı. Bu bi anda patlayan öfkenin bana hatırlattığı seyle kendimden tiksindim, lavabonun kenarlarına tutunurken igrenerek aynadaki yansimama baktım ve tekrar tekrar tekrarladım içimden 'özür dilerim lütfen benden nefret etmeyin'
~~~~~~~~~~~~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✨Eskiden Yaz✨
Teen Fiction"Eskiden yazlar daha güzel geçerdi. Yemeklerin tadları, sıcak havada denize girip serinlemenin verdiği o keyif... Ama simdi yazlar yaz gibi hissettirmiyor. Havada boğucu bi sıcakla eski anıları anmaktan başka bir şey yapamıyoruz. Sahi ne zamandan so...