Odam her zamanki halindeydi sanki sadece bi gece evde değilmişim gibi hissediyordum, sanki hiç bi hafta hastanede yatmamış gibi...
Afra annemin dediğine göre teyzemlerin yanına gönderilmişti annem durumdan çok fazla etkilendiğini söylemiş başka bi sey anlatmamıştı. Babamla birlikte dönücekti ne zaman dönüceklerini sormak istemiyordum. Babamın komadan çıktığımı bilmesine rağmen gelmek konusunda ısrarcı olmamasını duymaktan çok korkuyordum. İçimdeki küçük kız bi kırgınlığı daha kaldıramazdı.
Telefonumun ekranına gelen bildirim sesiyle dalgınlığım dağıldı. Yatağımın yaninda komodinin üzerinde duran telefona bi dosta sarılır gibi hızla sarıldım.Üzerindeki kırığı görmemle de bi durakladım annemler ben güzellik uykusundayken telefonumu mu kırmıştı? Gelen bildirim Batudandı, gözüm ona ilişince kırık ekran aklımdan uçtu gitti
"Konuşmamız lazım saat beşte..." ne için konuşucaktık önemli bi mevzu var gibiydi. Telefonu açmak için şifremi giricecektim ki şifreyi hatırlamadığımı fark ettim. Önümde duran harflere uzun süre boş boş baktım ama hiçbir şey aklıma gelmiyordu."Anne! sana sifremi söylemiş miydim?"
"sen hic bana şifreni söyler misin?" Annemin dediği şeye gözlerimi devirdim. ve ayaklarımı sürüye sürüye aşağı yanına indim.
"Ne oldu?" annemin sesi beni tekrar evde görmenin verdiği neşeyle doluydu.
"Bilmiyorum şifremi hatırlamıyorum." dedigim şeyle yüzündeki neşe anında yerini endişeye bıraktı. Korkuyla ellerimden tutup beni koltuğa otturtu.
"Ne demek hatırlamıyorum.?"
"Hatırlamıyorum iste anne unuttum sanırım bi şey yok!"
"Yok kızım tekrar bi doktora mı gitsek?"
"Saçmalama anne yeni döndük zaten o beyaz koridoru bir daha görmek istemiyorum beni boğuyor."
"Başka hatırlamakta zorlandığını bi şey var mı?"
"Anne unuttuysam nasıl unuttuğumu hatırlıyacağım?"
"Anneye bilmişlik yapma bi düşün"
"Off yok, yani sanırım?"
"Yok ben böyle rahat edemicem doktoru arıyorum." Aceleyle telefonuna sarılan annemi durdurdum
"Nolur arama iyiyim başka bi şey olursa söylerim söz." Annem emin olmak istercesine iyice yüzüme baktı onu ikna etmek için sahte bi gülüş attım. İkna olmamış olsa da telefonu geri bıraktı.
"İyi peki madem ama baban gelince tekrar gidicez tamam mı?"
"tamaaam ben üstümü değiştirip çıkıyorum." Beni durdurmasın diye hızlıca ayaklandım annemin "Nereye?" diye seslenişi beni merdivenlerin sonunda anca yakalayabildi.
~~~~~~~~~Bodrum'un mor akşamsefalarıyla kaplı sokaklarının kokusu o gün her yere daha bi bastırırcasına yayılmıştı, içime bu temiz havayı iyice özlemle çektim. Attığım her adımda saçım savuran rüzgar bana ikinci şansımı hatırlatıyor içimi kıpır kıpır yapıyordu. Telefonumu evde bırakmıştım eger gözümün önünde olursa şifresini hatırlayamadığım için iyice sinirlerim bozulucak, ne koymuş olabileceğimi düşünerek kafayi yiyecektim. Sıcak kuma basan ayaklarım terliklerin arasına giren kumlarla ısındı bu sıcacık hisse içimi sarıp sarmalayan o duyguya bayılıyordum.
Az ileride müşterilere ne istediklerini soran bi adet garson Helin görmek beni bi anlığına tekrar komaya soktu. Yukardan topladığı sarı saçları ve hafif yana yatık taktığı gemici şapkasıyla manken çekimi için giyinmiş gibi gözüküyordu. Büfeyi ilk kez bu kadar kalabalık görüyordum sanırım. Yalpalaya yalpalaya yanına gelirken o da minik simli defterine siparişi yazmayı bitirdi.
"Aşkım ne işin var burada!"
"Asıl senin ne işin var?"
"Ekmek parası kızım..." Şımarık bi gülüş attı "Çalışıyoruz."
"Onu gördüm fanlarını da toplamışsın." Gözümle Helin için geldiğine emin olduğum bi erkek grubunu isaret ettim. Büfeye doğru giderken offladı.
"Amaan elin abazaları işte"
"Rahatsız mı ettiler yoksa söyleyeyim aslı teyzeye" Çatılan kaşlarımla eşek gibi anıran ergen erkek grubuna baktım.
"Yok bırak keriz parası gelsinler her gün"
"Furkan bi şey demiyo mu bu şebeklere."
Helin bi sey demedi durgunlaşmıştı.
"Bi şey olmuş noldu?"
"Biz ayrıldık " Başını dikip elindeki tepsiyle yanımdan geçerken bi çırpıda söylemişti bunu.
"Ne ne demek ayrıldık nasıl?"
"Gelgitleriyle uğraşmayacağımı anladım." Elindeki siparişleri müşterinin önüne koyarken tatlı bi şekilde onlara gülümsedi ardından suratı asık bi şekilde bana döndü.
"Ne yaptı pislik."
"Hiçbir şey tam olarak hiçbir şey yapmadı. Böyle hep bi ruhsuz hep bi durgun her şey için benim ekstra bi çaba bi emek göstermem gerekiyordu. Hani sanki bi insanla degilde simsten yaptığım sevgilimle sevgilicilik oynuyormuş gibi hissediyordum beni anlıyor musun?" Verdiği örneğe gülmek istesem de kendimi tuttum. O da cebinden gelen aramayla telefonuna baktı.
"Efendim Batu... evet yanımda... ne bileyim ben niye gelmemiş bana ne kızıyorsun?" Büfenin kenarına yaslanıp telefonu kulağından çekti ve bana dogru fısıldadı.
"Batu'nun mesajlarına niye bakmıyorsun?"
"Telefonumun şifresini hatırlamıyorum."
"Şifresini hatırlamıyormuş" Otamatik söylediği şeyin saçmalığının farkına varıp bana acayip bi şekilde baktı.
"Şifreni mi hatırlamıyorsun?"
"Evet" Tuhaf bakışları hala uzerimdeyken Batuyla konuşmaya devam etti.
"Yok gitmiyor bi yere... hayır buraya gelme ya seni görünce müşteri kaçıyor." Helin dediği seyden sonra telefonu kulağından çekip muzur bi şekilde ekranına baktı.
"Yüzüme kapattı salak." Keyifli bi gülüş attıktan sonra tekrar bana döndü.
"Bu arada buraya geliyor."
"Gelsin ne konuşucak merak etmiştim zaten."
"E sen hiç heyecanlanmadin."
"Anlamadım" Hayretle Helin'in yüzüne baktım "Heyecanlanmam mı lazımdı?"
"Hoşlandığın cocuk sonucta ne kadar seni daha iyilerine layık gorsem de."
"Ne? ne ne Batu mu hoşlandığım cocuk Batu bizim Batu. Şaka yapıyorsun herhalde midem bulandı."
"Selen sen iyi misin beni korkutuyorsun."
"Niye korkuyorsun?"
"Sen Batu'dan hoşlandığını hatırlamıyor musun?" Helin farkına vardığı şeyin korkusuyla ayaga dikildi.
"Ben..." dedim emin olamayarak "Ben bilmiyorum." Helin hızla telefonuna tekrar sarıldı.
"Dur napıyorsun?"
"Kızlara yazıyorum."
"Hayır yazma bırak" Helin'in elinden telefonunu almak icin uzandım ama kendini aceleyle geri çekti.
"Yazma istemiyorum."
"İyi misin kızım kimseye söylemicek misin?"
"Bilmiyorum annem duyarsa beni tekrar hastaneye götürücek, en azından bugün söyleme nolur ben sonra kendim söylicem." Helin ikna olmuş gibi teli kapatıp merekla sordu
"Başka neyi hatırlamıyorsun?"
"Offf inan hiç bilmiyorum. beynim zaten zonkluyor çıktığımdan beri. Telefonumu görene kadar şifreyi unuttuğumu bile fark etmedim biliyor musun?"
"Hiçbir şey hatırlamıyor musun?" nefes nefese kalmis Lal'in sesiyle arkamı döndüm yüzü koşmaktan kıpkırmızı olmuştu.
"Helin inanamiyorum sana ya"
"Ne tek başıma bu konular konusunda ne yapıcağımı bilmiyorum."
"Bana söylemicek miydin?"
"Kimseye söylemicektim!" dedim suçlayıcı bakışlarla Helin'e bakarken."Neyi?" Batu ters taktığı siyah şapkasıyla yanıma geldi kulağında gümüş Kuş şekilli bi küpe vardı bu küpegi onda ilk kez görüyordum yoksa o da hatırlamadığım şeylerden miydi? Şapkasını çıkartıp elini sarı karışık saçlarına soktu. En azından bu şapkayı hatırlıyordum. Elindeki şapkasını bileğindeki tokayla saçını yukardan minik bi şekilde toplarken kafama taktı Ardından geri aldı kafamı askılık olarak kullanmıştı. Ben bu sapsaldan mı hoslaniyordum şimdi? En yakın arkadaşımdan...Bana garip bakışlar atan Helin'i bakışlarımla susturdum.
"Telefonum kırılmışta onu annemlerden saklıyordum" batu hayretle sordu
"Senin telefonun zaten kırılmamış mıydı?"
Allah'ım onu da mı unutmuştum. Unutmadığım bi sey var mıydı?
"Öyleydi di mi?" dedim salak bi gülümsemeyle hızla konuyu değiştirip
"Sen ne konuşucaktın?"
"Helin bak müşteri seni çağırıyor ben de seninle geleyim hadi."
"Yo nerde ben göremedim." Lal sıkıntıyla bi nefes verip Helin'i kolundan tuttu ve masaların tarafına doğru sürüklemeye başladı. Batu ikimiz kalınca garip bi durgunlukla elini ikinci kez saçına attı. Saçlarını topladığını bile unutmuş gibiydi.
"Ben kupemizi taktım" Küpemiz? Bizim küpemiz? Yüzümdeki garip sırıtış öyle dondu kaldı ne diyeceğimi bilemiyordum sadece öylece onu ve hafif kızarmış yanaklarını izledim.
"Ben sen... sen o gün yararlanınca daha iyi anladım." Neyi? lütfen düşündüğüm şey olmasın nolur düşündüğüm şey olmasın.
"Seni..."
"Ben hiçbir şey hatırlamıyorum." Bi çırpıda ağzımdan korkuyla çıkan kelimler Batu'nun kelimelerini içine gömdü sadece "Ne" çıktı ağzından.
"Ben uyandığımdan beri bazı şeyleri hatırlamıyorum."
"Neleri? Beni unuttun mu?"
"Hayır be öyle değil, bazı şeyleri hisleri" Batu'nun yüzü farkındalıklı bi hüzünle kaplandı sanki gec kalmışlık hissiyle.
"Ben üzgünüm kızlar bi şeyler söyledi. bazı şeyler... ne diyeceğimi bilmiyorum." Batu inandırıcı olduğunu düşündüğü bi gülüş attı.
"Yo hayır niye üzülüyorsun ben zaten şeyle ilgili bi şey söylicektim ımm şeyle Yosunla sanırım babam bi şeyler bulmuş olabilir onu diyecektim."
"Ohh be çok rahatladım bunu mu diyecektin gerçekten." Bunu soylemicegini biliyordum, daha derin bi seyler söyleyeceğini... ama konuyu kapatmazsam inanmış gibi yapmazsam arkadaşlığımıza nasıl devam edebileceğimizi bilmiyordum. O an yaptığım bencillikti belki de ama yine de inanmış gibi yaptım o da benim inandığıma inanmış gibi yaptı.
"Evet" dedi beni ikna etmek istercesine ruhsuz bi gülümsemeyle "Bi de şeyi sorucaktım düğüne hala Kuzeyle gitmeye kararlı mısın?" Yine şapşal boş sırıtışlarımdan biri yüzümde donakalırken gözlerimi bi kaç kere kıptım.
"kim?"
~~~~~~~~~~~
![](https://img.wattpad.com/cover/350174614-288-k348347.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✨Eskiden Yaz✨
Novela Juvenil"Eskiden yazlar daha güzel geçerdi. Yemeklerin tadları, sıcak havada denize girip serinlemenin verdiği o keyif... Ama simdi yazlar yaz gibi hissettirmiyor. Havada boğucu bi sıcakla eski anıları anmaktan başka bir şey yapamıyoruz. Sahi ne zamandan so...