"Anneee benim mantının üzerine sos yapsanaa!""Meriç oğlum sende ister misin?" Diyerek mutfağa yönelen annemle meriç abi "hayırr." Diye bağırdı. "Kalksana kızım yardım et kadına." Diyerek bana dönünce omuzlarımı silktim. "Mutfağa girmemi yasakladı."
"Sebep?"
"Mısır yaparken tenceresinin kenarını yaktım."
"Beceriksiz ya." Hepimiz neden benim evimde toplandık bilmiyorum. Benim tüm planım annem uyuyunca evden kaçmakken, şu an hep birlikte yemek masasında oturuyorduk. Ne alakaysa masanın başında tarık oturuyordu. Evden kaçtığı gibi soluğu burada almış, ve aç olduğunu söyleyerek kendini acındırarak anneme yemek yaptırmıştı.
Hüpürdeterek çorbasını lakır lakır içen çocuğa burnumu kırıştırarak baktım. "Alisa siz neden geldiniz?" Diyerek çok sevgili, telefonuyla yapışık gibi gezen kıza odaklandığımda yanımda ki sandalyede oturan merç abi aynı yaşlı teyzeler gibi çık çıkladı. Ardından kolunu omuzuma atarak beni kendine yanaştırdığında bir yandan da mutfak kapısını kontrol ediyordu."ne kadar ayıp."
"Bugün alparslanı aldık ya." Dedi sonra. İşte tek bir isim anında ciddiyete bürünmemi sağlamıştı. "Eee?"
"Bize hazarın ismini verdi. Teslimat ve yeni malları millete onlar tanıtıyormuş, bu doğru mu bücür?" Sıçtık. Aniden bir sıcakla bastı, derin derin nefesler alarak "yok." Dedim. "Yalan atmış, yok öyle bir şey."
"Miray?"
"Abi vallahi yok. Ben bilsem sana söylemez miyim? O kadar da değil. Gerçekten öyle bir şey yok." Yalan senin ağzına yuva yapmış kızım. Şakır şakır bülbül gibi öterken alisa, sonunda kafasını kaldırarak bize baktı. "Abi sen niye hiç gamze ablayla yemeğe çıkmıyorsun?"
"Sizde taktınız haa bana! Sizene kızım."
"Sakin ol meriç." Meriç abi yerinden fırlarken şansa, annem elinde ki mantı tabaklarıyla içeriye girmişti. Meriç abi kendini hiç bozmadan gidip annemin elinde ki tabakları alıp, masaya bırakınca, tarık sonunda tabağından kafasını kaldırıp bize bakabilmişti. Çaktırmamaya çalışarak kaş göz yaptım ona. Mal mal baktı. Bir daha kolidoru gösterdim. Bu sefer başını omuzuna eğerek baktı. Bezmiş ifadem yüzüme kurulurken ondan medet ummayı çoktan kesmiştim.
Annem yemek telaşını sonunda bitirip tarığın yanına oturunca alisaya baktım, meriç abiyi göstererek. Bize gelir gelmez telefona gerek kalmamış her şeyi yüz yüzeyken anlatmıştım. Başını sorarcasına iki yana salladı. Hazar dedim dudaklarımı oynatıp, anladı. Kaşlarını yapma der gibi yukarıya kaldırırken omuz silktim. Gamze abladan yürüyerek bence aklına girebilirdim. Yandan yandan ona baktım. Uslu uslu mantısını yiyordu.
"Meriç abi?"
"Hı?"
"Seninle bakkala kadar gidelim mi yemekten sonra?"
**********
"Katiyen, asla olmaz." Öyle mi dercesine ona baktım. Ard arda kırpıştırdığım gözlerimle başım, azıcık dönerken bunu çaktırmamaya çalışıyordum. "Ama kendini yalnız hissediyordur.." dedim melül melül. Küçük emrah misali boynumu büktükçe bükerken, alttan alttan ona bakmak bir müddet sonra boynumun ağırmasını sağlamıştı. O yüzden istemeye istemeye geri düzeldim. "Abim, noğlur ya! Vallahi uyuyamam, gece boyu kendim arar, başımı o beladan, bu belaya sokarım." Dediklerimle yüzünde, söver gibi bir ifade oluşurken bıkmış gibi yüzünü sıvaladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Görmedin Yarı Texting
Teen FictionSiz: bu fotoğrafı gördükten sonra senden nefret etmeliydim. Siz: senden nefret ediyorum. (02.44) Siz: edemiyorum. (03.30) Siz: neden edemiyorum? • Kendimi dışarı attığımda ise elim kapı kolunda kaldı. Koldirorun başında duran beden benim hayalim mi...