29.

328 16 1
                                    

21

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


21.04.2024⭐️

Hayat gerçekten de süprizlerle doluydu.

Düz bir surat ifadesiyle tarığa bakmaya devam ederken, içimde üzüntü olmaması beni acımasız, gaddar biri yapar mıydı? "Ve hazar onun başında mı?" Egehan kaşlarını kaldırarak gayet imalı bir tonda sorusunu sorarken hakkımın olmamasına rağmen kırıldığımı hissedebiliyordum. Cidden bunca zamandır senanın yanında mıydı?

Hadi ama miray. Bu kadar bencil olamazsın. Kız vurulmuş. Ama. Ama işte. "Olay biraz sıkıntılı." Dedi bir eliyle ensesini kaşıyan çocuk. "İkinci kattalar." Bu noktada bakışları bana dönerken tepksiz durmaya devam ettim. "Çıkmak ister misin?"

Hayır demek, buradan bir an önce çıkıp gitmek istiyordum ama alisanın kolumu sıkan eliyle yutkundum. Kaçması gereken ben değildim. Neden kaçıyordum ki? Beni öpen oydu. "Çıkalım." Hepimiz asansöre binerek ikinci kata çıktığımızda gözüme gelen saçımı kulağımın arkasına sıkıştırarak alisanın koluna girdim. Egehan ve tarık önden ilerliyordu. "Kim bıçakladı ki bunu?" Dedi alisa bana bakarak.

"Hiçbir fikrim yok." Omuzlarımı silktim. "Ne zaman bıçaklanmış ki?"

"Heralde karşılaştığımız gecedir."

"Tarık?" Hazarın sesiyle başımı çevirerek önüme baktığımda onu hemen bir kapının önünde görmüştüm. Biz gelmeden önce kapıyı açmak üzere olmalıydı. Bir eli kapı kolunda bizi fark ederken bakışlarımız buluştu. Daha önce yapmadığı bir şeyi yaparak ışık hızında kaçırdı mavilerini benden. Kaşlarım çatıldı buna. "Sizin ne işiniz var burada?" Kolu bırakıp ona gelmemizi karşı bir iki adım atarak bize gelince ortada buluştuk. Üzerindeki beyaz kısa kollu tişörtü ve gri eşorfanını inceledim. Dövmelerine baktım ilk kez görüyormuş gibi. Dirseğinin biraz üzerinde olan arapça yazı kaşlarımın gevşemesini sağladı. Yeni mi yapmıştı?

"Sena'yı bıçaklamışlar. Kim yaptı?" Diye soran tarıkla kaşları çatılırken sıkıntıyla derin bir nefes almıştı.

Alisanın kolundan çıkarak ellerimi göğsümün altında bağladım. Bir anlık gözleri bana kaysada kendini geri çekmesi uzun sürmemişti. "Baran yapmış." Dedi tek solukta. Gözlerim şaşkınlıktan büyürken hazarın tam gözlerinin içine baktım. Sanki aramızdaki çekim onu bana bakmaya Zorluyormuş gibi bana baktı. Baran olayını bana anlatmışlardı. Alisanın soru dolu bakışları onların üzerinde dolansada ben gayet iyi tanıyordum. "Ne?" Dedi egehan şaşkınlıkla. "Ne alaka lan?"

"Orasını çözmek için uğraşıyorum. Alparslan abi ile görüştüm. Bir şey söylemedi." Yanımızdan geçen doktorla bir anlık herkesin bakışları onu bulurken, doktor hazarı tanımış olucak ki duraksadı. "Hazar bey senanın anne ve babası geldi mi?"

"Onlar şehir dışında. Haber verdim ama gelemiyceklerini söylediler."

"Sena hanımın taburcu olması için ödemeyi yapmanız gerek. Ayrıca buyrun reçetesi. Yaralanmış alan mikrop kaptığı için her gün pansuman yapılması lazım. Hastanede veya evde onunla yaşayan biri gelsin hemşiremiz nasıl yapıldığını göstersin. Ve lütfen Dikişlerini zorlamasın haftaya kontrole gelin." Orta boyutlarda beyaz bir kağıdı hazarın eline tutuşturarak giden doktorun peşinden baktım. Cidden pansumanını hazar mı yapıcaktı şimdi?

Kafamı çevirerek ifademi hiç bozmadan ona bakmaya başladığımda sıkıntıyla derin bir iç çekip elindeki kağıdı tarığın eline tutuşturdu. "Alparslan abiyle tekrardan görüşmem gerek." Dedi ilerlemeye başlamadan hemen önce. ilerlep tam önüme geldiğinde bir adım atarak yolunu kestim bu sefer. "Konuşmamız gerek." Dediğimde duraksamıştı.

Cam mavisi gözleri benden bu atağı beklemiyor olucak ki hafif şaşkın şaşkın baktı. "Neden?" Dedi sanki sarhoş olan da, hatırlamayan da oymuş gibi. Sergilediği tutum karşısında tekrardan kaşlarım çatılırken bir ayağımı yere vurmaya başladım. "Nedenini konuşunca öğrenirsin."

"Üzgünüm daha sonra miray tamam mı? Daha sonra." Onu engellememe izin verneden büyük ve hızlı adımlarla bulunduğumuz kolidoru terk edince sinirle gözlerimi yumdum. Ellerimle boğazını ezmek istiyorum. Kendimi şerefsizler gibi hissetmemi sağlıyordu. Sanki sarhoş olan ve öpülen oydu. Kendi yediği bokları kaldıramayan götüne bez yetiştiremezmiş.

"Bu ne şimdi? Bu?" Diye sorgulayan alisayı hiç kimse cevaplamadı. Sakinleşmek adına aldığım derin nefesler eşliğinde merdivenlere ilerledim. Belki içimde ki bu siniri atabilirdim. Ona yetişmek adına attığım koca adımlarla girişe inerek bahçeye çıktım. Bir kaç adım ötemde ilerleyen hazarı görür görmez yardırırken insanların garip bakışları umrumda dahi değildi. "Hazar!" Durdu.

Adımları bıçak gibi kesilirken sanki buna cesareti yokmuş gibi hemen bana dönememişti. Arkasından dolanarak önüne geçtiğimde çarptığım mavilere ilk defa öfkeyle baktım. "Az yavaş Kaç."

"Kaçmıyorum."

"Beni öptün." Hatırlamama beklememiş ve sanki daha yeni fark etmiş gibi irkildi. "Beni neden öptün?" Diye sordum bu kez. Çünkü gerçekten de merak ediyordum. Beni aramıza mesafe koymak için mi öpmüştü? "Beni öptün ve korkak gibi kaçıyorsun öyle mi?"

"Korkak değilim." Onca cümleden seçtiği kelime beni güldürdü. "Seni öpmedim. sarhoştun yanlış hatırlıyorsun." Avuçlarım karıncalandı sinirden. Tekrardan gitmek için yana doğru bir adım atmasıyla yine önüne çıktım. "He tek korkak değilim bir de yalancıyım diyorsun yani?" Bir şey söylemek istiyor ama kendini zor tutuyormuş gibi dudaklarını birbirine bastırarak gözlerini yüzümdeki gezdirmeye başlayınca azalmayan başlayan sinirime hayretler içerisinde baktım. Hadi ama gerçekten mi?! "Ben." Dedi durdu. Aklına bir şey gelmiş gibi kafasını aşağı eğip başını iki yana sallayarak yana adım atınca sinirle kafamı gökyüzüne kaldırdım. "Korkak!"

"Hazar!" Dedi sert bir ses. Kafamı eğerek baktığımda bir adamın koşarak bize geldiğini ve hatta elindeki bıçağı fark ettim. "Baran dağhan'ın selamı var!" Hazar önüne dönmek için geç kalmıştı. Düşünmedim. Düşünsem de aynısını yapardım. Ufacık, salise farkla kendimi yana savurduğumda sırtım, hazarın göğsüne sertçe çarptı. Karnıma saplanan bıçak canımı o kadar çok yaktı ki geriye sendeledim. Hazarın elleri kavradı bedenimi. Adamla göz göze gelmemiz saniyelikti. Bunu beklemiyordu. Beni beklemiyordu. Şaşkınlıkla açılan gözleriyle koşarak kaçtı bizden. "Miray!"

Hazarın ne olduğunu anlayamadığı sesi dehşet içinde çıkarken yere çöktük. Karnımda ki acı, öyle büyük bir acıydı ki sesimi dahi çıkaramadım. Nefes dahi alamadım. "Siktir! siktir! Miray! Yardım edin!" Bilincim bu acıya dayanamayıp kapanırken başımdaki kalabalığın ne yaptığını göremedim.

******************




******************

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Görmedin Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin