Uğur dışarı çıktığında Hakan'ın arabasına atladı. Diğerleri, Uğur'un arkasından bağırdı: "Uğur, nereye gidiyorsun? Bizi bekle!" Ancak Uğur dinlemedi ve hızlıca şehir dışına, Gökçe'nin evine doğru ilerlemeye başladı.
Herkes, Uğur'un sinirini fark etmişti ve söyleyecek bir şey bulamadan üzgün bir şekilde tekrar evlerine geçip kapıları kilitlediler. Yaptıkları hatayı anlamışlardı. Elif, Hakan'ın nerede olduğunu ve Shadow'un onu nereye götürdüğünü düşündükçe ağlıyordu, çünkü Hakan'ı çok seviyordu ve onu kaybetmekten korkuyordu.
Zombiler yüzünden birçok kişi ölmüş ve bazıları virüse yakalanmıştı. Sığınakları güvenli olanlar kurtulabilirken, diğerleri için bu geçerli değildi.
Bu esnada, komutanın aklına Hakan geldi ve Hakan'ı aramaya çalıştı. Ancak ulaşamadı. "Hakan'a ulaşılamıyor, babasını arayayım, belki açar," diyerek Hakan'ın babasını aradı. Bir süre sonra Hakan'ın babası telefonu açtı.
"Alo komutanım, bir şey mi oldu?"
"Şey, Hakan'a ulaşamıyorum. Bir bilginiz var mı?"
"Hakan bizi şehirden köye götürdü. İki saat önce de şehre yola çıkmıştı, arkadaşlarını da getirecekmiş güvende olsunlar diye. Şimdi bilmiyoruz, oralardadır belki."
"Peki, siz Hakan'ın arkadaşlarının numarasını biliyor musunuz? Bana gönderin, bir de onlara sorayım."
"Tamam," dedi ve Elif, Uğur ve Zeynep'in numarasını komutana verdi.
"Tamam, sağ olun. Ben bir bunlara sorayım, sonra sizinle iletişime geçerim."
"Tamamdır komutanım, görüşürüz."Komutan telefonu kapattı ve ilk önce Uğur'u aradı, ama ulaşamadı.
"Uğur'a ulaşılamıyor. Bir de Elif'i deneyeyim," diyerek Elif'i aradı. Telefon çaldı. "Aha, çalıyor. Hadi bakalım," dedi.
Elif telefonu açtı.
"Alo?"
"Elif, ben. Hakan'ı merak etmiştim, orada mı?"
"Sizi tanıyamadım. Kimsiniz acaba?"
"Elif, ben. Hakan'ı götüren komutanım. Sadece soruyorum, Hakan orada mı, sizinle mi?"
"Pardon, çok özür dilerim, bilmiyordum."
"Sorun değil, Elif. Hakan sizinle mi, söyle hadi."
"Şey, Hakan burada değil."
"Hakan nerede peki, biliyor musun? Yoksa başına bir şey mi geldi?"
"Evet, bizim evimize zombiler gelmişti. Hakan geldi, hızlıca silahla zombileri öldürdü bizi kurtardı. Ama silah tuhaf görünüyordu. İşte, biz de korktuk o sırada, şu siyah varlık geldi ve Hakan'ı götürdü. Ne yapacağımızı bilemedik."
"Üzerinden duman çıkan siyah varlık mı?"
"Evet komutanım, o varlık."
"Tamam, Elif. Bilgi için sağ ol."
"Rica ederim."Komutan hızlıca telefonu kapattı. "Olamaz, nasıl olur bu? O siyah varlık hani bir şey yapmayacaktı? Şimdilik sihirleri kullanamıyordu ki. Ama Elif, elindeki silahla zombileri öldürdüğünü söyledi. Silahlar zombileri öldürecek kadar güçlü değil yani o zaman sihirleri kullanmaya başlamış olmalı. Of, çok kötü oldu bu. Nereye götürdü acaba?"
Uğur, Gökçe'nin evine vardığında kapıda iki siyah giysili kişiyi gördü. Gizlice onları izlemeye başladı. "Yine ne işler peşindesin aptal kadın," diye düşündü. Aniden, iki siyah varlık ortadan kayboldu.
"Ama az önce buradaydılar. Kesin yine ışınlandılar. Ne tuhaf olaylar oluyor be. Neyse, ben oraya gideceğim ne olursa olsun," dediği an, siyah varlıklar tekrar ortaya çıktı. Birinin elinde yaklaşık on dört yaşlarında bir erkek çocuk vardı. Çocuk, "Beni nereye götürüyorsunuz, bırakın beni!" diye ağlıyordu. O sırada Gökçe, elinde kamera ile çocuğu kayıt altına alıyordu.
Uğur, "Bu ne, ne yapıyorlar o çocuğa? Kamera ile kayıt alıyorlar," diye fısıldadı. Siyah varlıklardan biri çocuğu tutarken, diğeri eline bir bıçak aldı. Çocuk, çığlıklar içinde yardım istiyordu. Gökçe ise bu anları kamera ile kayıt ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Harabe Köy: Saklı Gerçeklerin Peşinde
ActionBir grup üniversite öğrencisi, bir köyde Gökçe adında bir kadının dünya dışı varlıklarla iletişim kurmak için büyüler yaptığı iddialarını duyunca, bu gizemi araştırmak üzere yola çıkarlar. Köylüler, Gökçe'nin yaptığı büyülerin köye lanet getireceğin...