15. Bölüm: Aile

14 9 0
                                    

Gökçe'nin hapishanesinden kurtulanlar, Uğur'un bahsettiği köye doğru ilerlemiş ve nihayet varmışlardı. Bazıları köyü gezmek için dağılmış, bazıları ise bu köyde yaşayan yakınlarına haber vermeye gitmişti. Melek'in anne ve babası da Hatice'nin evine doğru yavaşça yürüyordu, akıllarında Melek vardı. Eve vardıklarında kapıyı tıklattılar ve beklediler. Hatice kapıyı açtığında gelenlerin yüzlerine baktı ve donakaldı. Gözleri dolmaya başladı, eliyle ağzını kapattı.

"Nasıl olur, siz nasıl geldiniz?" dedi şaşkınlıkla.

Melek'in anne ve babası tam konuşacakken, Hatice sessizce, "Hayır, susun, bekleyin burada. Bir sürprizim var," dedi. Onlar da ne olabilir diye merakla beklediler. Hatice kapıyı kapatıp Melek'in yanına gitti. Melek yatağında oturmuş telefonla oyun oynuyordu. Hatice yavaşça gelip Melek'in yanına oturdu.

"Melek, hadi gel, sana bir sürprizim var," dedi.

Melek, "Hayır ama yenge, oyun oynuyorum. Bu bitsin, lütfen," diye itiraz etti.

Hatice ise, "Melek, bak, çok güzel bir sürpriz bu. Çok mutlu olacaksın. Birileri gelmiş, onları görünce oyunu unutacaksın," dedi.

Melek isteksizce, "Off, yenge, tamam. Geliyorum. Kim gelmiş? Hakan abi mi geldi yoksa?" diyerek Hatice ile birlikte kapıya doğru yürüdü. Evdeki herkes onlara bakıyordu. Hatice yavaşça kapıyı açtığında, Melek gördükleri karşısında şok oldu. Annesi ve babası da Melek'i görünce şaşkına döndü.

Melek sevinçle, "Anne, baba!" diye bağırdı ve onlara sarıldı. Melek ağlamaya başladı, "Anne, baba, sizi çok özledim. O kadın bize öyle şeyler gösterdi ki, hiç uyuyamadım. Çok korktum, size bir şey olacak diye. Bir daha beni bırakmayın, lütfen," dedi.

Melek'in babası saçlarını okşarken, annesi yanağından öptü. "Ah hayır, bu sefer seni bırakmayacağız. Merak etme, bir tanem. Sen bizim her şeyimizsin," dedi. Gözleri dolmaya başladı, sesi titriyordu. "Biz de sana bir şey oldu diye çok korktuk, kızım. O kadında bize öyle şeyler söyledi ki, ikimiz de içten içe ağladık," diye devam etti ve kızını kucakladı. Uzun süren bu hasretin sonunda, ikisi de kızlarına kavuşmuş, doya doya özlemlerini gidermişlerdi. Dünyanın en mutlu ailesi gibiydiler.

Melek anne ve babasına sıkıca sarılıyordu, yaşadığı tüm kötü anıları unutmuştu. Babası, merakla sordu: "Melek, biz o köyden gittikten sonra sen ne yaptın orada tek başına?" Melek bu soru üzerine donup kaldı, düşünmeye başladı. Annesi de sordu: "Evet Melek, sen nasıl oldu da kurtuldun? Hatice mi kurtardı seni oradan?" Melek cevapladı: "Şey, ben siz gittikten sonra peşinizden gelmeye çalıştım ama siyah adam geldi ve beni itti. Dışarı çıkarsan ölürsün dedi. O evden çıkamadım, aç susuz kaldım. Sonra Hakan diye bir abi geldi ve beni oradan kurtardı, yengemin yanına getirdi. Ama pek anlatmak istemiyorum, sonra anlatsam olur mu?" Babası, kızının saçlarını okşayarak, "Bir şey olmaz, sonra anlatırsın," dedi. Hatice de, "Hadi içeri gelin, beklemeyin dışarıda. Kim gelse hep kapıda kalıyor," dedi ve içeri geçtiler.

Umut ve Zeliha eve geçtiklerinde salona doğru ilerlediler. Hakan'ın annesi ve babası da oradaydı. İkisi de Hakan için endişeleniyorlardı çünkü Hakan büyük bir tehlikenin içindeydi ve kurtulup kurtulamayacağını kimse bilmiyordu. İçlerinde büyük bir korku vardı.

Hatice, koltuğu işaret ederek, "Hadi siz oraya geçin, oturun. Biz de yiyecek bir şeyler hazırlayalım," dedi.

Umut, "Tamam, biz oturalım," dedi ve koltuğa oturdu. Zeliha ise, "Ben de geleyim," dedi ancak Hatice istemedi: "Hayır yok, sen otur. Arkadaşla yaparım, siz zahmet etmeyin. Yorulmuşsunuzdur."

Zeliha, "Tamam canım," dedi ve Hatice, "Canan, hadi sen gel yardım et bana," diye seslendi.

Canan, "Tamam, geliyorum," dedi ve hızlıca ayağa kalkarak Hatice'nin peşinden mutfağa doğru gitti.

Harabe Köy: Saklı Gerçeklerin PeşindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin