18. Bölüm: Büyük Gizem (2)

8 9 0
                                    

Askerler ve Uğur, Elif ve Zeynep'i güvenli bir şekilde eve yerleştirdikten sonra, askerler Uğur'u yanlarına alarak yola koyuldular. Gün batımı, gökyüzünü turuncu ve pembe tonlarına boyamıştı, şehir sokakları ise yavaşça karanlığa bürünüyordu.

Teğmen Emre, Uğur'a dönerek: "Uğur, laboratuvarda gördüklerini detaylıca anlatabilir misin? O ışınlar, makineler... Hepsi çok garip."

Uğur, biraz duraklayarak: "Orada bir çeşit deney yapıyordu ama ne olduğunu tam olarak anlayamadım."

Çavuş Mehmet, merakla: "Peki, Gökçe seni neden hedef aldı? Neden seni duvara fırlattı?"

Uğur: "Sanırım, laboratuvarına izinsiz girdiğim için. Beni durdurmak istedi çünkü gizli kalması gereken birşeyler var. O an çok korkmuştum ama onun ne yapmaya çalıştığını çözmemiz gerekiyor."

Gökyüzü kararmaya başladığında, grup askeri bölgeye yaklaştı. Yolda, Uğur'a deneyler hakkında daha fazla soru sordular.

Er Murat: "Orada tam olarak ne gördün, Uğur? Bu kadın gerçekten bu kadar tehlikeli mi?"

Uğur, kaşlarını çatarak: "Dediğim gibi, Gökçe, sihir falan kullanıyordu. Beni durdurmak için bu sihiri kullandı. Orada, köylüleri hapsetmişti. Sanırım zombileri de bu sihirle yönetiyordu."

Teğmen Emre, düşünceli bir şekilde: "Bu bilgi çok önemli. Komutanım bu bilgiyi kesinlikle bilmek isteyecektir."

Askeri bölgeye vardıklarında, Askerler, Uğur'u komutanın ofisine götürdüler. Komutan, masasının başında oturuyordu ve onların gelmesini bekliyordu.

Komutan, ciddi bir ifadeyle: "Hoş geldiniz. Uğur, duyduklarıma göre önemli bilgilere sahipsin. Gökçe'nin laboratuvarında neler olduğunu anlatmanı istiyorum."

Uğur, derin bir nefes alarak: "Gökçe, köylüleri zombi virüsüyle kontrol etmeye çalışıyordu. Laboratuvarında bir çeşit makine kullanıyordu. Ben... ben oraya gittiğimde, Gökçe beni durdurmaya çalıştı. O ışınlarla beni duvara fırlattı ve sonra..."

Komutan, dikkatle dinleyerek: "Anladım. Bunlar gerçekten önemli bilgiler. Yarın sabah, seni ve birkaç askeri tekrar o laboratuvara göndereceğim. Bu kez daha hazırlıklı olacağız."

Uğur: "Komutanım, bu işi bitirmemiz gerekiyor. Ne gerekiyorsa yapmaya hazırım."

Komutan, Uğur'a ve askerlere güven verici bir bakış attıktan sonra onları dinlenmeleri için odalarına gönderdi. O gece, Uğur ve askerler, Gökçe'nin sırlarını ortaya çıkarmak için bir sonraki adımı planlayarak geçirdiler. Gökyüzü yıldızlarla doluyken, dışarıda huzurlu bir sessizlik hakimdi. Ancak içlerinde, yaklaşan zorluğun gerginliği hissediliyordu.

Sabah olduğunda, Uğur ve askerler, laboratuvara gitmek için hazırlıklarını tamamlamıştı. Helikopter pistine doğru ilerlerken güneş doğuyordu; doğanın güzelliği ve yeni bir günün umutları içlerini bir nebze olsun rahatlattı.

Helikoptere bindiklerinde, motorların sesi etraflarındaki sessizliği bozdu. Helikopter yükselmeye başladığında, Er Murat Uğur'a döndü: "Gökçe'yi bulduğumuzda ne yapmayı planlıyorsun? Onunla konuşmak mı istiyorsun, yoksa direkt olarak etkisiz hale mi getireceğiz?"

Uğur, ciddi bir ifadeyle: "Öncelikle onu dinlemek istiyorum. Neden bu kadar ileri gittiğini, neyi amaçladığını bilmek önemli. Ama eğer bir tehdit oluşturursa, elimizden geleni yapmalıyız."

Çavuş Mehmet, sakin bir sesle: "Anlaşıldı. Dikkatli olalım. Her an her şey olabilir."

Helikopter, ormana doğru ilerlerken ağaçların arasında parlayan ilk ışık huzmeleri görünüyordu. Ormanın derinliklerine doğru yaklaştıkça, herkes daha da tetikteydi. Helikopter iniş yaparken, Teğmen Emre tekrar Uğur'a döndü: "Hazır mısın, Uğur? Bu iş ciddi."

Harabe Köy: Saklı Gerçeklerin PeşindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin