59. Bölüm: Tuzak

5 2 0
                                    

Hakan, arabada ölü halde yatarken bedenindeki sihir birdenbire aktifleşti ve onu hayata döndürdü. Bir süre sonra gözlerini açtığında, yaşadığı son olaylar zihninde canlandı. Şaşkınlıkla doğrulup “Ama... yaşıyorum…” dedi ve ellerine baktı. İçinde bir hırs yükseldi; Gökçe’yi düşündü ve dudaklarından sinirle “Gökçe…” kelimesi döküldü. Elleri öfkeyle sıkıldı. Kendi kendine fısıldadı: “Hepinizi kurtaracağım. Bu sefer kaçış yok, pes etmeyeceğim.”

Hakan, bedenindeki sihirlerin gücünü artık tamamen kontrol edebildiğini hissediyordu. Bütün bu yaşananlardan sonra sihir onu güçlendirmişti; istediği her şeyi yapabilecek ve istediği yere ışınlanabilecek yeteneğe erişmişti. Hakan derin bir nefes aldı ve gözlerini kapatarak gitmek istediği yeri hayal etti: Gökçe’nin karanlık laboratuvarı. Gökçe’nin, esir aldığı herkesi oraya götürüp hapsettiğini biliyordu. Hedefi, onları kurtarmaktı.

Bir süre sonra Hakan’ın bedenini mavi dalgalar kaplamaya başladı, ışık giderek yoğunlaştı ve güçlü bir enerji dalgası Hakan’ı çevreledi. O an, Hakan birdenbire arabanın içinden yok oldu; bir sonraki hedefi artık Gökçe’nin laboratuvarıydı.

Gökçenin laboratuvarının bulunduğu yerde mavi bir ışık parlamaya başladı giderek yükseldi ve bir süre sonra ışıklar azalmaya başlayınca hakanın kendisi görünmeye başladı hakan yavaşça gözlerini açtığında gökçenin laboratuvarına geldiğini gördü hemen beklemeden hızlıca laboratuvarın içine koştu...

O sırada, Gökçe laboratuvarın en alt katındaki hücrede esir tuttuğu insanların önünde, yüzünde tatmin olmuş bir gülümsemeyle dolaşıyordu. Etrafındaki adamlarına dönerek güçlü bir sesle konuşmaya başladı:

"BANA BAKIN! Hakan ölmedi! Bedenindeki sihir onu hayatta tutuyor ve eminim birazdan buraya gelecek! O sihiri ben yaptım ve onun nelere yol açabileceğini biliyorum. Hakan’ı büyük bir sürpriz bekliyor, ahahahah! Gel bakalım, Hakan! Buraya gelirse ona saldırmayacaksınız, anladınız mı?”

Gökçe’nin adamları, söylediklerini başlarıyla onaylayarak hep birlikte “ANLAŞILDI, PATRON!” diye bağırdılar. Bu yanıt üzerine Gökçe’nin yüzünde bir tebessüm belirdi. “Aferin size,” dedi ve gururla telefonunu çıkararak bir numarayı aradı. Telefon açıldığında, kendine güvenen bir tavırla konuşmaya başladı:

Gökçe: “Bana bak, dediklerimi yaparsan hayal bile edemeyeceğin kadar para kazanacaksın. Ama bunun karşılığında, istediklerimi eksiksiz yerine getireceksin.”

Telefondaki Kişi: “Tamam, önce ne yapmamı istiyorsun? Hakan'ın anne ve babasını öldürtmemi de sen istedin. Bu kez ne var?”

Gökçe: “Bu sefer Hakan’ı yakalayacağım. Hakan’ın, peşine düştüğü kişilerin peşini bırakmasını istiyorum, en azından bir süreliğine. Yapacağın şey basit.”

Telefondaki Kişi: “Anladım ama ne yapmamı istiyorsun?”

Gökçe: “Kendi kızını ve eşini bayıltıp bir sandalyeye bağlayacaksın, ardından kafalarına silah dayayacaksın. Bunu yapacaksın, anladın mı? Yoksa gelir, senin kafanı gövdenden uçururum!”

Telefondaki Kişi: “Daha önce istediklerini yaptım ama artık ne istiyorsun benden? Her seferinde tehdit edip beni ve ailemi tehlikeye atıyorsun. Yeter artık, bizi rahat bırak!”

Gökçe: “Eğer dediğimi yapmazsan gelir, hepinizin işini bitiririm. Sözümü dinlersen sen de kurtulursun. Çabuk ol ve dediğimi yap!” dedi ve telefonu yüzüne kapattı.

Gökçe, başına topladığı gücün kendisine sağladığı kontrol hissiyle laboratuvarın soğuk duvarları arasında yürümeye devam etti. Hakan’ın kendine çekeceği tuzağı titizlikle kurmuş ve onu alt etmek için gereken her adımı düşünmüştü.

Harabe Köy: Saklı Gerçeklerin PeşindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin