31. Bölüm: Düşünce

21 5 1
                                    

Hakan, annesi, babası ve diğer askerler arabaya binmiş, sessiz bir yolculuğa başlamışlardı. Şehre doğru hızla ilerlerken, herkes yaşadıkları olayın şokunu atlatmaya çalışıyordu. Hakan'ın annesi Esra, sessizliği bozarak oğluna döndü ve kısık bir sesle, "Oğlum, tam zamanında geldiniz. Yoksa o kadın bizi orada öldürecekti," dedi. Sesinde hâlâ korku vardı.

Hakan, bu sözler karşısında gözleri dolu dolu annesine döndü ve boynuna sarıldı. Sesi titriyordu, "A-anne, çok üzgünüm. Böyle bir şey olacağını bilmiyordum. O yüzden gelin dedim. Yoksa sizi tehlikeye atmazdım. Gökçe'den bahsetmiştim ya... O işte, bu kadındı. Çok tehlikeli."

Esra, derin bir nefes çekerek, "Evet oğlum, fark ettik. Gerçekten tehlikeli bir kadınmış. Birden karşımıza çıkınca normal birisi sandık, ama sonra tehdit etmeye başladı," diye yanıtladı.

O sırada ön koltukta oturan bir asker, konuşmaya başladı. "Elimden bir şey gelmeyeceğini biliyordum, ama yine de o kadına orada dalasım geldi. 8 arkadaşımızı öldürmüş. Sözde bunu istememiş, diğer siyah varlıklar yüzünden yapmışmış. Hepsi yalan! Olay nereden nereye geldi..."

Selim, askerin söylediklerini duyunca şaşkınlıkla sordu, "8 askerimizi öldüren bu Gökçe miydi?"

Öndeki asker, sert bir ses tonuyla devam etti, "Evet. Oraya gittik ve onların cesetlerini bulduk. Her biri yerdeydi, organları kopmuş, parçalanmıştı. Her yer kan içindeydi. Hepsini tek tek topladık, sonra kanların üzerine toprak attık. Ama elimizden hiçbir şey gelmedi..."

Esra ve Selim, askerin anlattıkları karşısında dehşete kapıldılar. İçlerini büyük bir korku sarmıştı. Karşılarındaki bu varlıkların ne kadar tehlikeli olduğunu şimdi daha iyi anlamışlardı. Sessizlik yeniden arabaya hâkim oldu. Herkes düşüncelere dalmış, bir yandan şehre varmayı umut ederken, bir yandan da bu kabusun ne zaman sona ereceğini merak ediyordu....

Hakan'ın annesi Esra, Hakan'dan telefon aldığında derin bir nefes almıştı. Hakan'ın güvende olduğunu öğrenmek, hem Esra'yı hem de Selim'i rahatlatmıştı. Hakan, onları yanına çağırdığında ise Esra ve Selim apar topar toparlanmış, Hatice ve diğerlerine haber vererek evi terk etmişlerdi. Hakan'ın dönüşü, Hatice ve Melek için büyük bir sevinç kaynağı olmuştu.

Melek, heyecanla, "Yenge, Hakan abi geri dönmüş, buna çok sevindim. Ama neden buraya gelmiyor hiç? Onu çok özledim, görmek istiyorum," dedi.

Meleğin annesi Zeliha da bu sözlere katılıyordu. Heyecanla, "Evet ya, ben de Hakan'ı görmek istiyorum. Kızımızı o pislik kadının elinden kurtardı, üstüne bir de arkadaşı geldi ve bizi o hapishaneden çıkardı. Resmen artık kahraman oldular bizim için," dedi.

Hatice, içini çekerek, "Gerçekten öyle... Hakan oğlumu kurtardı. Ama Gökhan'dan haber yok. En son o şehirdeydi. Geri dönecek mi, emin değilim," diye ekledi, gözleri dolmuş halde.

Meleğin babası Umut, Hatice'ye sakin bir şekilde döndü, "Merak etme Hatice, elbet geri gelir," dedi.

Hatice, derin bir endişe içinde, "Bilmiyorum... İçimde hep bir şüphe var. İyi düşünmeye çalışıyorum ama zor... Hep kötü şeyler geliyor aklıma," dedi ve yanında oturan oğlunun saçlarını okşayıp onu kendine doğru çekti. Gözleri iyice dolmuştu, ağlamamak için kendini zor tutuyordu.

Hatice'nin bu halini fark eden Zeliha, hemen ayağa kalktı ve yavaşça Hatice'nin yanına oturdu. Zeliha da üzgün bir ifadeyle Hatice'ye bakarak, "Merak etme, Hatice. Gökhan iyi. Elbet geri gelecek, eminim. Hem Esra'yı o kadar üzülmemesi için teselli ettin, şimdi neden kendine söylemiyorsun bunları? Ama eğer sen söylemiyorsan, ben söylüyorum: Gökhan iyi ve geri gelecek, merak etme," diyerek Hatice'yi teselli etmeye çalıştı. Zeliha, Hatice'nin saçlarını okşadı.

Harabe Köy: Saklı Gerçeklerin PeşindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin