Uğur, Zeynep ve Elif beraber yol kenarında yürüyorlardı; kalacak bir yer arıyorlardı. Güneş batmak üzereydi ve hava kapanmaya başlamıştı. Yağmur yağması an meselesiydi. Sessizce yürüyorlarken karşılarına bir asker grubu çıktı ve onları durdurdu. Bu duruma karşılık grup hafif bir telaşlandı. Askerler üstlerine doğru gelirken yüzlerinde maskeleri ve iri yapılarıyla ürkütücü görünüyorlardı. Her iki grup da yavaş yavaş birbirlerine yaklaşırken, askerlerden biri konuşmaya başladı:
"Siz buraya yeni geldiniz, sizi kapıdan gördük."
Uğur, "Evet, biz buraya yeni geldik. Şimdi de ev bakmaya gidiyorduk," diye yanıt verdi.
Asker başıyla onayladı. "Güzel, o zaman sizi burada geçici olarak bir binaya yerleştireceğiz. Geçici derken, tabii ki kendinize bir bina bulana kadar. Ayrıca, zombilerin arasından çıkıp gelmişsiniz."
Uğur sevindi ve mutlu bir şekilde, "Sağ olun valla. Biz de ev bakacaktık, ama para yok, bir şey yok. Bu halimizle dışarıda kalacaktık," dedi gülerek.
Diğer askerler de gülerek, "Boş ver, sıkıntı yok. Zaten buraya gelen kişilerin de pek parası yok," diye yanıt verdiler.
Uğur aceleyle cebinden fotoğraflar çıkardı ve askerlere göstererek, "Siz insanları evlere yerleştiriyorsunuz. Bu resimdekiler bizim ailemiz. Onlar askeri araçlarla götürülmüştü. Onlar geldiler mi buraya? Eve yerleştirildiler mi?" diye sordu.
Asker fotoğrafları alıp inceledi. "Evet, bunları biz götürdük. İsterseniz sizi de onların yanına götürelim. Yoksa ayrı bir binaya mı geçeceksiniz?" dedi.
Uğur, Elif ve Zeynep'e dönerek, "Benlik bir sorun yok, ben onların yanına geçebilirim. Siz ne diyorsunuz, ayrı mı geçelim?" diye sordu.
Zeynep ve Elif düşünmeye başladı, kararsızlardı. Zeynep, "Bence ayrı geçelim, ama ben de onların yanına geçelim demek isterdim. Şimdilik uygun değil gibi geliyor," dedi.
Elif de Zeynep'e katıldı. "Evet, bence de şimdilik ayrı geçelim. Sonra onların yanına geçeriz," diye ekledi.
Uğur, "Tamam o zaman, biz başka bir binaya geçelim. Kafa dinlemiş oluruz en azından," dedi.
Askerlerden biri, "Tamam o zaman, beni takip edin, sizi götürelim," dedi ve üç arkadaş askerleri takip etmeye başladılar. Zeynep ve Elif ise boş durmayıp aralarında fısıldaşmaya başladılar.
Elif: Zeynep, şimdi biz oraya gideceğiz ama diğerleri ne olacak? Onları da çok merak ediyorum. Biz de geleceğiz dedik ama ayrı gittiğimizi öğrenince kızacaklar, merak edecekler bizimkiler gelmediler diye.
Zeynep: Haklısın ama ne yapalım, Elif? Şimdi orada çok kişi olacak, gürültü olacak. Geçici olarak kalacağız, hem biraz kafa dinleyeyim. Cidden çok yorgunum, orada bayılırım yorgunluktan.
Elif: Off, keşke Hakan da olsaydı. Ne yapıyor acaba? Umarım iyidir ya, çok özledim.
Zeynep: Ama Elif, yapma böyle. Gelecek, ona bir şey olmayacak, merak etme. Ne olacağını bilmiyoruz tabi ama elimizden bir şey gelmiyor ki iyi demekten başka. Elif, anlıyorum ama şimdilik kafaya takma, tamam mı? Üzülme.
Uğur ise fısıldaşmaları duydu. "Ne konuşuyorsunuz gizli gizli, bana da söyleyin."
Zeynep: Hiç, öyle konuşuyorduk ya, önemli bir şey yok, merak etme.
Elif: Evet, evet, önemli bir şey yok. Sadece binalara geçeceğiz ya, onu konuştuk.
Uğur: İyi tamam, öyle olsun bakalım.
Daha sonra askerlerden biri Uğur'a sordu. "Ee, o şehirde neler yaşadınız? Anlatın bakalım, gidene kadar bir muhabbet olur. Böyle kan içinde kalmışsın, ne geldi başına?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Harabe Köy: Saklı Gerçeklerin Peşinde
ActionBir grup üniversite öğrencisi, bir köyde Gökçe adında bir kadının dünya dışı varlıklarla iletişim kurmak için büyüler yaptığı iddialarını duyunca, bu gizemi araştırmak üzere yola çıkarlar. Köylüler, Gökçe'nin yaptığı büyülerin köye lanet getireceğin...