Hakan, acısının ağırlığını daha da derin hissetmeye başladı. Gözleri dolmuş, kalbi sanki göğsünde yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Sesindeki çaresizlik her kelimenin üstünde yankılandı. "Neden herşey üstüme geliyor neden!" Hakan, yere yumruk atmaya başladı, öfke ve acı iç içe geçmiş bir haldeydi. Her darbesiyle kendini daha da kaybetti.
Uğur, panik içinde Hakan’a yaklaştı, "Hakan, sakin ol! Lütfen, bunu yapma!" diye haykırdı. Ama Hakan, öfkesini ve acısını kontrol edemiyordu. "Bırakın beni! Beni yalnız bırakın!" diye bağırdı, hıçkırıkları derinleşti.
Aslı, bu durumu izlerken geri çekildi. Kalbi parçalanmış gibi hissediyordu. Hemen bir koltuğa oturdu, ellerini yüzüne koyarak gözyaşlarını tutamadı. "Hakan, lütfen..." diyerek fısıldadı, ama sesi boğuldu.
Uğur, çaresizce odanın içinde bir ileri bir geri gidip gelmeye başladı. "Hakan, lütfen sakin ol! Biliyorum, bu çok zor... Ama kendini böyle yıpratma!" dedi, ama Hakan onu duymuyormuş gibi görünüyordu. İçindeki fırtına dinmek bilmiyordu.
Hakan, yumruklarını yere vurmaya devam ederken, gözleri yaşlarla dolmuştu. "Neden? Neden böyle oldu?" diye haykırdı. İçindeki öfke, acı ve çaresizlik birbirine karışmıştı. Kendini kaybetmiş, çaresizliğin pençesinde kıvranıyordu.
Uğur, Hakan’a yaklaşmayı denedi ama Hakan’ın bu halde ona karşı sertleşebileceğini düşündü. "Lütfen, Hakan! Sadece bir süre yalnız kal," dedi. Ama bu sözler Hakan’ın kulağında yankı bulmadı; sadece acısını daha da derinleştirdi. "NEDEN KİMSE BENİ ANLAMIYOR NEDEN!" diye bağırdı.
Aslı, koltukta oturarak gözyaşlarını tutmaya çalışıyordu. İçindeki acı, Hakan’ın yaşadığı kaybın ağırlığıyla birleşince, kendini tutamaz hale geldi. Uğur, etrafında dönüp dururken, içindeki kaygı ve çaresizlik de ona ağır geliyordu. "Hakan, lütfen... Her şey düzelecek, birlikte aşacağız," diye tekrar etti, ama bu sözler bir anlam ifade etmiyordu.
O an, koridorun sessizliğinde sadece Hakan’ın hıçkırıkları duyuluyordu. Hakan, düşkünlüğünü ve kaybının acısını yaşarken, Uğur ve Aslı çaresizce onun yanındaydılar, sadece izlemekle yetiniyorlardı.
Hakan, kafasını kaldırdığında koridorun sonunda beliren Shadow'u gördü. Kafası sağa eğilmiş, sinirli bir yüz ifadesiyle Hakan’a bakıyordu. Hakan, bu anın ağırlığını hissetti ama ona ne diyeceğini bilemeden yalnızca gözlerini ona dikip bekledi. Shadow’un ifadesi, Hakan’ın acısını anladığını gösteriyor gibiydi. Fakat Hakan, sadece bu bakışmanın içinde kaybolmuştu.
Bir süre sonra, Shadow’un yüzündeki öfke ifadesi değişti. Sinirli görünümü yavaşça hüzne dönmeye başladı. Hakan, bu geçişin etkisini hissedebiliyordu; içinde bir şeylerin değiştiğini fark etti. Sonra, Shadow birden yumruğunu sıktı ve etrafında beliren kırmızı parçacıklar Shadow'un etrafında dönmeye başladı. Hakan, bu tuhaf olay karşısında hayretle izliyordu. Shadow’un etrafında parlayan elektriksel dalgalar, onun sinirli simgeliyordu.
Shadow, Hakan’a bir süre daha bakmaya devam etti; ama artık gözlerinde yalnızca öfke değil, derin bir hüzün de vardı. Sonunda, üzgün bir ifadeyle arkasını döndü ve koridorun karanlığına doğru yavaşça yürümeye başladı. Dumanın içindeki şimşeklerin çakmasıyla birlikte, Shadow tamamen ortadan kaybolmuştu.
Hakan, gözlerindeki yaşları silerken derin bir nefes aldı. İçinde kaybettiklerinin acısıyla birlikte bir şeylerin derinlemesine kırıldığını hissediyordu. Anne ve babasının cansız bedenlerine bir kez daha baktı. O an, yaşadığı kaybın ağırlığı boğazına düğümlendi. Uğur ve Aslı, Hakan’ın yanına gelerek onu teselli etmeye çalıştılar, ama Hakan’ın içindeki acı çok büyüktü.
"Burada seninle birlikteyiz, Hakan," dedi Uğur, elini Hakan’ın omzuna koyarak ama bu sözlerin hiçbir anlamı yoktu. Hakan, derin bir kederle sadece boş gözlerle önüne bakıyordu.
Aslı, Hakan’ın yanında durarak, "Bütün bunları birlikte atlatacağız, unutma," dedi. Ama Hakan, onları duymuyor gibiydi; içinde kabaran duygular, kalbini parçalayıp geçiyordu.
Anne ve babasına son bir kez baktığında, gözleri tekrar doldu. İçindeki acı, derin bir hıçkırıkla dışarı fışkırıyordu. "Neden beni yalnız bıraktınız?" diye fısıldadı. "Beni bu kadar acıyla baş başa bırakıp nasıl gidebilirsiniz?" Sesi titrek ve boğuk, kalbindeki acıyı kelimelere dökmekte zorlanıyordu.
Uğur, çaresizce Hakan’ın omzuna dokundu. "Hakan... bu hayat çok acımasız," dedi, sesi boğuk ve hüzünlüydü. "Ama biz buradayız, seni yalnız bırakmayacağız."
Aslı, gözyaşlarını tutamayarak, "Onları asla unutmayacağız," diye ekledi. Hakan, anne ve babasının cansız bedenlerine bir daha baktığında, içindeki keder gözyaşlarıyla dışarı fışkırıyordu. "Anne... baba..." diyerek hıçkırmaya başladı. "Benim size ihtiyacım vardı..."
Hakan’ın sesi, kalbinde yankılanan acıyla boğuluyordu. Her kelime, kaybettiği her anı hatırlatıyordu. Uğur ve Aslı, onun acısını paylaşıyorlardı.
Uğur, gözleri dolu dolu, "Biliyorum, çok zor. Ama hep birlikteyiz, bu acıyı paylaşacağız," dedi. Aslı ise Hakan’ı sakinleştirmeye çalışarak, "Hayat bazen böyle işliyor, ama biz seni asla yalnız bırakmayız," diye fısıldadı.
Ama Hakan, duygularını daha fazla bastıramadı. "Beni yalnız bıraktınız!" diye haykırdı. "Neden bana bu acıyı yaşattınız..."
Bu acı dolu an, sessizliği parçaladı. Üçü de, gözyaşları ve hıçkırıklar içinde birbirlerine sarıldılar; hayatın ne kadar acımasız olabileceğini bir kez daha anlamışlardı. Hakan, derin bir hüzün içinde, kaybettiklerinin anısıyla baş başa kaldı, içindeki acı dindiremediği bir fırtına gibi devam etti.
Hakan’ın annesi ve babası morga kaldırıldıktan sonra, Hakan, Ayhan, Aslı ve Uğur, gözyaşları içinde evlerine döndüler. Havanın kasvetli karanlığı, içlerindeki acıyı daha da derinleştiriyordu. Her adımda Hakan, kaybettiklerinin ağırlığını daha da fazla hissediyordu.
Eve geldiklerinde, Hakan kendini boşlukta hissetti. Odanın köşesinde sessizce oturdu; gözleri dolu dolu, düşüncelere daldı. Aslı, Hakan’ın yanına oturdu. “Biliyorum, çok zor,” dedi, sesi titrek ve üzgün. “Ama yalnız değilsin.”
Hakan, başını kaldırıp Aslı’ya baktı ama bir şey söyleyemedi. İçinde biriken öfke ve hüzün, kelimelere dökülemiyordu. Ayhan, elini Hakan’ın omzuna koyarak, “Oğlum, bu zor zamanlarda birbirimize destek olmalıyız. Senin için buradayız,” dedi.
Aslı, Hakan’a daha da yaklaşıp, “Biz buradayız, Hakan. Her zaman yanında olacağız,” dedi. Ama Hakan’ın acısı derindi; bu sözler onun içindeki boşluğu dolduramazdı. Hakan, “Beni yalnız bırakmayın,” diye haykırdı. “Onlar benim her şeyimdi!”
Aslı, gözyaşları içinde Hakan’a sarılmaya çalıştı. Ama Hakan, kendini tutamayıp geri çekildi. “Bırakın beni!” diye bağırdı, içindeki öfkeyle. “Bırakın, lütfen!” Yere yumruk atmaya başladı, her darbede içinde biriken acıyı dışa vuruyordu.
Ayhan ve Aslı, endişeyle Hakan’a baktılar. “Hakan, lütfen kendini bırakma,” dedi Ayhan. “Onlar her zaman kalbinde olacaklar.”
Hakan, kendisini yere attı ve elleriyle yüzünü kapatıp ağlamaya başladı. “Neden böyle oldu? Neden beni yalnız bıraktınız?” diye haykırdı. Aslı, Hakan’ın yanına oturarak onu teselli etmeye çalıştı ama Hakan, acısının derinliğinden kaçış yoktu.
Bir süre sonra, Hakan yavaşça ayağa kalktı. Gözlerindeki yaşları silip, kararlılıkla baktı. “Onlara ne oldu?” diye mırıldandı. Aslı ve Ayhan, ona destek olmak için yanındaydılar ama içlerindeki acıyı hissediyorlardı.
Hepsi sessizlik içinde kalmışlardı. Aslı ve Ayhan, Hakan’a destek olmak için ellerini onun omzuna koyarak sessizce yanındaydılar.
Zaman geçtikçe, evin içindeki hüzün daha da yoğunlaştı. Hakan, acısını içten içe yaşamaya devam etti ve sevdiklerinin yanında, hayata yeniden tutunmayı umarak ilerlemeye çalıştı...
41. BÖLÜM SONU
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Harabe Köy: Saklı Gerçeklerin Peşinde
ActionBir grup üniversite öğrencisi, bir köyde Gökçe adında bir kadının dünya dışı varlıklarla iletişim kurmak için büyüler yaptığı iddialarını duyunca, bu gizemi araştırmak üzere yola çıkarlar. Köylüler, Gökçe'nin yaptığı büyülerin köye lanet getireceğin...