1. Bölüm: Büyü

112 17 27
                                    

Üniversite öğrencisi Hakan, Elif, Uğur ve Zeynep, boş zamanlarında birlikte takılmayı seven dört dosttu. Hakan ve Elif, Uğur ve Zeynep ise birbirlerine aşık olan iki çiftti. Bir gün, dörtlü ürpertici bir haber aldı: Gökçe adında bir kadın, dünya dışı varlıklarla iletişim kurduğu ve büyüler yaptığı iddiasıyla köyünden kovulmuştu. Bu tür gizemli olaylara meraklı olan gençler, bu olayın peşine düşmeye karar verdiler.

Gökçe, köy halkının söylediklerine göre, yaptığı büyülerle köye lanet getireceği gerekçesiyle kovulmuştu. Küçük kızı ve oğluyla birlikte ormanın derinliklerinde küçük bir evde yaşıyordu. Gökçe, büyülerini gerçekleştirmek için bir laboratuvar bile inşa etmişti. Bu laboratuvarın, dünya dışı varlıkların yardımıyla yapıldığı söyleniyordu. Ancak bu varlıklar, Gökçe'den bunun karşılığında çok özel bir istekte bulunmuşlardı. Gökçe, bu zor istekleri yerine getirmek için elinden geleni yaptı ve nihayet yaptığı karışımları birkaç şişede topladı. Dünya dışı varlıkların istediği özel karışımı ise altın bir sandığa koydu.

Lanetten kurtulmanın sevinciyle diğer karışımlardan birini eline alan Gökçe, oğluna müjdeyi vermek için evine dönerken ayağı takıldı ve karışım üzerine döküldü. Bu karışımın etkisiyle büyük acılar içinde kıvranmaya başladı. Yaptığı karışım öyle güçlüydü ki kadının etrafında elektrik dalgaları ile birlikte hafif bir simsiyah duman oluşmaya başladı ve bu dalgalar kadının cildini yakmaya başladı. Hissettiği acılar yüzünden çığlıklar atan kadının sesini kimse duymuyordu.

Otuz saniye süren bu acının sonunda kadın karışımın etkisiyle hâlâ hayattaydı. Cildi aşırı düzeyde yanmış, tanınmayacak hale gelmişti. Adeta üzerine kaynar sular dökülmüş gibiydi. Gökçe ayağa kalktı, titriyordu. Gözlerinde şeytani bir ışık parlıyordu ve dudaklarından garip sesler çıkıyordu. Kısık sesle ve ürkütücü kahkahalar atarak, "Demek beni köyden kovarsınız ha? Bekleyin, her şey daha da kötü olacak! Hepinizi yok edeceğim! Her şeyi yok edeceğim! Her şey çok yakın!" diye bağırdı.

O sırada Hakan, Elif, Uğur ve Zeynep, olayları öğrenmek için haberini aldıkları köye vardılar. Köyün girişinde muhtarla karşılaştılar ve Gökçe hakkında bilgi almak için onunla konuşmaya karar verdiler.

Hakan: "Muhtar Bey, Gökçe hakkında bilgi edinmek için geldik. Ne olduğunu öğrenmek istiyoruz."

Muhtar, derin bir iç çekti ve yorgun gözlerini Hakan'a dikti. Sesinde hüzün ve endişe vardı. "Ah, o kadın..."

Elif: "Evet. Köyden neden kovuldu? Neler oldu?"

Muhtar, başını salladı, gözlerinde hüzünlü bir parıltı vardı. "Gökçe," diye fısıldadı, sesi titriyordu. "Garip bir kadındı... Yıllar önce evinin gizemli odalarında, ay ışığının altında büyülerle uğraşmaya başladı. Gece yarısı, ürkütücü çığlıklar evinden yankılanır, köylüleri ürpertirdi. Herkes korku içindeydi, Gökçe'nin lanetlendiğine inanıyorlardı."

Muhtar'ın sesi hüzünle doluydu. "Ne olup bittiğini merak ediyorduk, fakat korkudan yaklaşamıyorduk. Sonunda, Gökçe'nin büyülerle uğraştığını öğrendik. Bu haber tüm köyü sarstı, özellikle de çocukları korkuttu. Köylüler öfkeyle bir araya geldi, Gökçe'yi köyden kovmaya karar verdiler."

Muhtar derin bir nefes aldı. "Belki de haklıydılar, köyümüze lanet getirecekti."

Uğur: "Peki Gökçe'nin oğlu ve küçük kızına ne oldu?"

Muhtar, öfkeyle yumruğunu masaya vurdu. "İkisinide yanına alıp ormana götürdü. lanetten etkilenip etkilenmediklerini kimse bilmiyor."

Zeynep: "Bu çok üzücü. Gökçe'ye yardım etmek istiyoruz. Oğlunu ve kızını kurtarmak ve onu lanetten kurtarmak için bir yol bulmalıyız."

Harabe Köy: Saklı Gerçeklerin PeşindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin