Gökçe laboratuvarındaki asansöre binerek en alt kata indi. Burada, hücrelere kapatılmış insanların önünden geçerken, insanlar onunla alay etmeye başladı:
"Hahaha, ne oldu lan? Ağzın burnun kanamış, kim dövdü seni?"
"Seni kim tartakladıysa iyi tartaklamış. Keşke seni öldürseydi, ama bu bile yeter sana."
"Gözlerin morarmış Gökçe, ahaha! Böyle gidersen daha çok dövecekler seni."Gökçe öfkeyle bağırdı: "Yeter, kesin sesinizi aptallar! Beni dinleyin, sizi elimden kimse alamaz. Hepinizi burada öldürür, cesedinizi köpeklere yediririm."
Biri cevap verdi: "Burada insan cesedini senden başka yiyecek köpek yok."
Gökçe tehdit etti: "Lan bana bak, senin o dilini keser, sana yedirtirim."
Başka biri alayla konuştu: "Ne oldu lan? Senin kızının parmağını kesip eline vermemişler miydi? Ondan bu yana el kol kesmeye meraklanmışsın he, ahahaha!"
Gökçe öfkeyle karşılık verdi: "Kızımı bir daha ağzına getirirsen, ben de senin eşinin parmağını kesip eline veririm. Aklını başına topla."
Bu sözler üzerine adam sinirli bir bakış atarak sustu. Gökçe, "Aferin, böyle sessiz ve uslu ol ki biraz daha uzun yaşayasın," dedi ve asansöre doğru yürüdü.
Asansör üst kata çıktığında, kapı açılır açılmaz karşısında silah doğrultmuş Uğur'u gördü.
Uğur alaycı bir tavırla, "Pışşt, naber?" dedi ve kaş göz yaparak, "Ne var lan aşağıda?" diye sordu.
Gökçe şaşkınlıkla yere düştü: "Hayır, yapma! Dur!"
Uğur sabırsızca, "Hadi bekleme, aşağıda ne var?" diye üsteledi.
Gökçe yalvardı: "Lütfen, olmaz! Orası çok özel bir yer."
Uğur öfkeyle Gökçe'nin yakasından tutup onu asansörün dışına attı: "Lan birde seninle mi uğraşacağım yürü git!" dedi ve asansöre bindi.
Gökçe çaresizce, "Hayır, yapma!" diye bağırdı ve sinirlendi.
Uğur, aşağı doğru indi ve hücrelerdeki insanları görünce şaşkınlıkla duraksadı. Onlarda aynı şaşkınlıkla ona baktılar.
Uğur sakinleştirici bir sesle, "Sakin olun, beni dinleyin. Burada ne işiniz var? O kadın mı getirdi sizi buraya?" diye sordu.
İçlerinden biri açıkladı: "En son köyün su kuyusundan su almıştık. Öylece içtik ve birden tuhaf davranmaya başladık. Etkisi giderek arttı ve sonra o kadın bizi kontrol etmeye başladı. Hiçbir şey hatırlamıyoruz. Kendimize geldiğimizde burada hapsedilmiştik."
Uğur endişeyle, "Peki, buradan nasıl çıkaracağım sizi?" diye sordu.
Hapsedilmiş kişilerden biri cevapladı: "Bu hücredeki anahtarlar sadece o kadında var. Kilit normal bir kilit değil, sihirli bir kilit. Senin açman imkânsız."
Uğur kilide baktığında, etrafında mavi bir ışık yayıldığını gördü. Silahını çıkarıp ateş etti, ancak hiçbir şey olmadı. İçinden, "Bu kadın bu teknolojiyi nereden bulmuş acaba?" diye geçirdi ve sesli olarak, "Olmadı," dedi.
Başka birisi devam etti: "Bu kilidin anahtarı o kadında. Onu almadan bu kilidi açamazsın. Ve eğer o kadını öldürürsen anahtar da kırılıyor. Anahtar için öldürsen de o kadını, yine olmayacak."
Uğur çaresizce, "Ne yapabilirim ki? Elimden bir şey gelmiyor," dedi.
Başka bir kişi uyardı: "Bence sen git. O kadın buraya gelir şimdi. Bak, sen özgürsün. Seni de buraya hapsederse kurtulamazsın. Git hemen buradan, bizi boşver."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Harabe Köy: Saklı Gerçeklerin Peşinde
AksiyonBir grup üniversite öğrencisi, bir köyde Gökçe adında bir kadının dünya dışı varlıklarla iletişim kurmak için büyüler yaptığı iddialarını duyunca, bu gizemi araştırmak üzere yola çıkarlar. Köylüler, Gökçe'nin yaptığı büyülerin köye lanet getireceğin...