2

4.9K 114 51
                                    


Tekrardan merhabalar bugün yazmaya başladığım ikinci bölüm. Umarım keyifli bir şekilde okursunuz.


İkimiz de görüşmelerimizden aynı anda çıkmıştık. Tek fark ben iş saatlerimi ayarlamıştım, Masal ise iş görüşmesine girmişti. Birbirimize baktığımızda koşarak sarıldık. Almıştı işi. Biliyordum. O kadar mutluydum ki. En yakın arkadaşımla aynı işte çalışıyorduk. Ben antrenman yapıldığı zamanlar gelip incelemelerimi yapacaktım çünkü diğer zamanlarda tesisler kapalı oluyordu. Ayrıca stat analizi yapabilmem için de maçları yedek kulübesinde izlememe izin verilmişti. Hayatımın fırsatı çıkmıştı karşıma. Masal ile iş saatlerimiz de aynıydı. Antrenman yapılırken o da fotoğraf çekecekti. Öksürük sesiyle birbirimizden ayrıldık. Barış karşımızda duruyordu.

"Böldüğüm için kusura bakmayın ama size tesisi gezdirmem gerekiyormuş. Okan Hoca rica etti."

diyerek açıkladı kendini. "Aslında bizim için de çok iyi olur." dediğimde eliyle bize yol verdi. Gülümseyerek yanından geçtim ve önünden yürümeye başladık. Rahatsız edici bir sessizlik vardı. Bir konu açmak istiyordum ama ne konuşacağımı bilemedim.

"Buraları en iyi bilen sensin galiba. Çok misafiriniz oluyordur herhalde."

Kurduğum cümleyi daha kurarken pişman oldum. İnanılmaz boş yapmıştım. Sana ne kızım yani. Masal'a baktığımda normal bir şey söylemişim gibi bakıyordu. Acaba ben mi abartıyorum?

"Genelde pek misafirimiz olmaz. Olsa da çoğunlukla erkek olur."

Kafamı sallayarak cevap verdim. Bizi ilk girerken gördüğümüz halısaha olan kısma getirdi. Biz etrafı incelerken o anlatmaya başladı.

"Burası bizim antrenmanlarımızı yaptığımız yer. Tanıdıklarımızdan ya da gazeteci, fotoğrafçı falan geldiğinde karşınızdaki tribünlere oturup antrenmanlarımızı izleyebiliyor."

"Günümü geçireceğim yeri buldum." diye fısıldadım kendi kendime. Bana döndü.

"Bir şey mi dedin?"

"Ha? Yok. Çok güzelmiş diyorum."

"Evet bence de. Devam edelim o zaman."

İkimiz de kafa salladığımızda gezinmeye devam ettik. Soyunma odalarını, hocaların odasını, yemekhaneyi, duş aldıkları yerleri falan gösterdi. En son da kantine getirdi bizi.

"Burası da kantinimiz. Bazen yemek saatine yetişemiyoruz ve buradan bir şeyler alıyoruz. Gelin size bi kahve ısmarlayayım."

"Çok teşekkür ederiz."

Bize masaya oturmamızı kahveleri alıp geleceğini söyledi. Masaya oturduğumuzda kabanımı ve ceketimi çıkarttım çünkü içerisi yeterince sıcaktı. Biz oturduğumuz gibi yanımıza geldi. Eli boştu.

"Nasıl içtiğinizi sormayı unuttum." dedi gülerek. Ben de istemsiz güldü.

"Sade"

"Orta"

Evet Masal şekerli seviyordu kahvesini. İkili arkadaşlıklarda hep böyle değil midir zaten? Zevkler hep birbirinin zıttı olur. Bana baktı. Kolumu dürttü. Bakmamaya çalışıyordum. 

"Peri bana bak."

Yüzüne baktım. Ne konuşacağımızı biliyordum. Utanmıştım. Yüzümün hafif yandığını hissediyordum.

"Efendim güzel kızım."

"Bu nasıl bir çekim kızım? 10 metre ilerden hissettim ben. Ortalık yanacak böyle giderse."

BAŞ HARFİ B | Barış Alper YılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin