Bölüm 33

4.2K 236 44
                                    

3 gündür yayla evindeydik ve resmen ölüyordum. Ne bedenim ne de ruhum sağ değildi şuan. Geldiğim günden beri kışlık hazırlık yapıyorduk ve ben bitmiştim.

"Kızlar kavanozlara koydunuz mu salçaları? E ama reçeller duruyor hala biraz daha hızlı olalım lütfen ama."

Kendi halam diye demiyorum ama cidden konu ev işleri olunca acımasız oluyor.

"Annecim acaba biraz insaflı mı olsan? Bu kızın kolu daha yeni alçıdan çıktı. Hadi deyince kullanamazki o elini eskisi gibi. Ben desen zaten hastanede yoruluyorum. Sencede normal değil mi yavaş olmamız?"

Özge'nin tek nefeste söylenmesiyle şaşkınlıkla ona baktım ama halamda hiçbir şaşkınlık belirtisi yoktu. E alışmış kadın tabii.

" Bak doğru dedin dur Ahmet'le Yiğit'i yanınıza gönderiyim. Aylak aylak oturuyorlar. Az çalışsınlar. "

İnsanın istemediği ot burnunun dibinde biter misaliydi şuan olay. Tam halama itiraz edecekken halam bağırarak ikisinide çağırmıştı. Kadında ne diyafram var be. Kırk yıl şan dersi alsam böyle bir ses çıkaramam valla.

İkiside çok geçmeden gelmişlerdi mutfağa.

"Oturun kızların yanına yardım edin."

"Ya anne biz ne anlarız bunlardan? Kızlar ne güzel yapıyorlar işte. Hem bizim işimiz vardı dimi Yiğit? Hadi gidelim!"

"Ne işimiz var oğlum yok bir işimiz. Gel yardım edelim işte."

Yiğit ve yardım? Mutfakta? Öldüm mü ben ya? Komadan falan mıyım acaba. Çünkü bunun başka bir açıklaması olamaz.

"Yiğit!"

"Ne var lan. Bağıracaksan defol git şurdan. Çekemem seni."

"İyi be."

İkiside sandalyelere oturunca halam önlerine kavanozları koydu.

"Doldurun bakalım bunları hadi. Yarım saatiniz var. Daha bahçedeki sebzeler toplanıcak. Çok işimiz var çok."

"Hallederiz halam sen hiç sıkıntı yapma."

Selma hala mutfaktan çıkınca mutfakta sadece kavanozlara çarpan kaşıkların sesi vardı.

"Fırat'la konuştun mu bugün?"

Özge Yiğit'e inat sormuştu bunu. İşte benim bestim.

"Sabah konuştuk. Dinleniyor işte."

"Birkaç haftaya eski haline döner. Ha biraz belki baston kullanabilir ama idare edecek artık."

"Ayça gelmiş diyorlar El-yani Almira. Biliyor musun bunu?"

Sanane Ahmet diye bağırasım geldi. Cidden neden bağırmıyorum ki?

"Sanane Ahmet!"

"Tamam kızım ya ne bağırıyorsun demedim bir şey."

"Kes sesini Ahmet."

Boşa yaranmaya çalışma Yiğit. Yemezler koçum.

"Ya onu bunu boşverinde bizimkiler nerde? Sabahtan beri görmedim onları."

"Abimleri soruyorsan eve bakmaya gittiler. Talidatlık bir şey var mı diye kontrol edeceklermiş. Dayımda işte eşya falan bakmaya gitti diye biliyorum."

"Ne eşyası?"

Konuya dahil olmazsan çatlarsın dimi Almira?

"Senin oda için işte. Çatı katındaki odayı sana ayarlıyorlar. Kaptın mis gibi odayı. Orayı almak için şu çatlakla baya kavga ettim de vermediler ikimizede. Eşya deposu niyetine kullanılıyordu. Kısmet sanaymış."

"Oda senin olsun Ahmet. Ben kalmayı düşünmüyorum orda."

"Ne demek düşünmüyorsun?"

"Bu sorunun cevabını en iyi senin bilmen gerekiyor Yiğit."

"Bak tamam geçmişte hatalar yaptık üzerine çok geldik ama hepimizde köpek gibi pişmanız ve sende bunu çok iyi biliyorsun."

"Pişman olmanız bir şeyi değiştirmiyor Yiğit. Bak elimi görüyor musun? Eskisi gibi kullanamıyorum şuan. Başımdaki dikişleri görmek ister misin peki ya da morlukları mı? Sizim pişman olmanız bunları eski hallerine çevirmiyor biranda. Benim yaşadıklarımı unutturmuyor. Benimde pişmanlıklarım var. Keşke en başından hiç gelmeseydim gibi. Yurtta olurdum ama bu kadar üzülmezdim en azından. "

" Hepimiz şuan senin mutlu olman için uğraşıyoruz. Ne kadar çabaladığımızı görmüyor musun? "

" Görmüyorum. Görmek istemiyorum çünkü. Eğer kardeşiniz olduğum ortaya çıkmasaydı şuan yanınızda olmazdım. Bırak hastaneye gelmeyi bulma tenezzülünde bile olmazdınız. Orda Fırat'la beraber ölümü beklerdik. Sırf kardeşiniz olduğum için kurtardınız beni. Başka bir şey için değil. İlk geldiğim zamanda dediğiniz gibi yiğit ben bu aileye ait olamam. Siz bana aile olamazsınız. Olmadınız da. Yarın bir gün yine bir şey olur koyarsınız kapının önüne. Bı sefer nasıl bir belalınız beni öldürmeye çalışır? Düşün bunları Yiğit. Sonra bana pişman olduğunu söylersin."

"Haklısın hemde sonuna kadar haklısın. Aptaldık hepimiz biliyoruz. Ama Almira sana yemin ederimki kardeşim olduğunu bilmeseydim bile o gün yine seni arardım yine hastanede yanında olurdum. Her zaman."

"Bu kavanozlar yetmiycek. Dolaptan biraz daha alayım ben."

Masadan kalkıp tezgahın üzerindeki dolaptan kavanoz alacağım sırada elimden düşüp kırılmıştı. Doğru ya elim zar zor kavrıyordu. Kırılma sesiyle Selma hala da mutfağa geldi.

"Ben özür dilerim. Elimden kaydı biranda."

"Sen den önemli mi kuzum sen iyisin ya bir şey olmaz. Kırılan tek şey bu cam parçası olsun."

Ah be kadın. Nerden bileceksin ki o cam parçalarının beni de kestiğini.

"Gel bebeğim sen otur ben temizlerim hemen buraları."

"Ben biraz dışarı çıksam olur mu?"

"Olur tabiki. Neden soruyorsun bize?"

Mutfaktan çıkıp arka bahçeye geçtim. Şuan bana tek iyi gelecek olan şey Fırat'tı.

Telefonumu çıkarıp onu aradım. İlk çalmamda açmadı. Tekrardan ısrarla çaldırmamla açmıştı.

"Fırat?"

Ses gelmiyordu.

"Fırat orda mısın?"

Yine ses yoktu. Çekmiyor mu diye bakmak için telefona baktığımda çekiyordu.

"Fırat cevap verir misin? Konuşmaya ihtiyacım var şuan."

"Ama Fırat'ın seninle konuşmaya ihtiyacı yok gibi."

"Sen kimsin?"

"Ha bi de balık hafızalısın. Ayça ben. Tanışmıştık ya hani."

"Fırat 'ın telefonunu sen neden açıyorsun? Ayrıca neden onun yanındasın!?"

"Şuan işimiz var küçük kız. Arayıp durmasan iyi olur."

Suratıma kapatmıştı. Tekrar aradım ama bu sefer telefon kapalıydı. Noluyor ya?

DEVAM EDECEK

Hudutsuz Sevda izleyen varsa bana konusunu söyleyebilir mi? Ordaki yavuz'a birazcık aşık olmuş olabilirim de. Gerçi ben ona yiğido zamanında daha çok aşıktım da bu halide iyi ama hee.

Abilerim De Abilerim✨Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin