chapter 12 - baskın.

778 31 24
                                    

Hoş geldiniz! Bakalıımm neler olacak.

Keyifli okumalar dileriiim 🫶🏻.

•••

Sabahın ilk ışıkları odaya dolarken, Barış'ın yanında huzurlu bir uykudan uyandım. Yatakta doğrulmadan önce birkaç saniye daha onun yüzünü izledim; gözleri kapalı, yüzü rahatlamış, geceden kalan huzurlu bir ifade vardı. Sanki dünya durmuş ve sadece onunla ben varmışız gibi bir anın içindeydik. İçimde, onun kollarında olmanın verdiği bir mutluluk ve rahatlama vardı. Geceden kalma bir tebessüm, dudaklarımda hala yer etmişti.

Kolları, bedenimi nazikçe sarıyordu ve bu dokunuş, kendimi güvende hissettiriyordu. Bir süre daha bu anın tadını çıkarmak istedim, ama aklıma birden Nil geldi. Onu haber vermeden bırakmıştım ve muhtemelen çoktan fark etmişti. Hafif bir panikle telefonuma uzandım. Ekrana bakınca sessiz modda olduğunu fark edince derin bir nefes aldım. "Allah kahretsin, Nil beni öldürecek!" diye mırıldandım kendi kendime.

Tam o anda, Barış'ın uykulu ama yine de bir şekilde şefkat dolu sesi yankılandı. "Günaydın..."

Telefonumu yerine bırakıp ona doğru döndüm. Gözleri yarı kapalıydı, ama yüzündeki gülümseme uykusunun ne kadar derin olduğunu gizleyemiyordu. "Günaydın," dedim, beni kendisine doğru çekmesine izin vererek. Kollarında olmak o kadar doğal, o kadar doğru hissettiriyordu ki, sanki hep orada olmalıymışım gibi.

Barış'ın parmakları saçlarımda gezindi, ardından hafifçe saçlarıma bir öpücük kondurdu. Bu hareketi beni kıkırdatmaya yetmişti. Başımı çevirip ona baktığımda, bakışlarım istemsizce dudaklarına kaydı. Gözleri hala uykulu, ama bir o kadar da dikkatli bir şekilde bana bakıyordu. Küçük bir öpücük kondurdum dudaklarına, o ise gülümseyerek karşılık verdi.

"Nil seni merak eder, değil mi?" diye fısıldadı, ellerini saçlarımda gezdirirken.

Başımı salladım, "Evet, kesin arayıp durmuştur. Beni bulamayınca paniklemiştir bile."

Barış hafifçe gülümsedi. "O zaman biraz daha kal. Bırak merak etsinler seni."

Gözlerimi devirerek gülümsedim, ama içimden bir ses, bu fikre karşı koyamayacağımı söylüyordu.

Tam o sırada, koridordan gelen tanıdık bir ses duyuldu. "Barış! Uyansana lan!"

Barış gözlerini kırpıştırarak sesin geldiği yöne doğru döndü. "Kerem mi o?" diye fısıldadım, panik hafiften içimi kaplamaya başlamıştı.

Barış iç çekip başını salladı. "Evet, kesin o." dedi, sonra hafifçe gülerek ekledi, "Sabah sabah bizi rahat bırakmaz tabii."

"Barış, hâlâ mı uyanmadın?" Kapıya tabiri caizse baskın yapar gibi vuran Kerem içimde ufak çaplı bir panik yaratmıştı.

"Basıldık! Barış..."

Barış kalkıp kapıya doğru giderken gülmeye başladığında arkamdaki yastığı yüzüne doğru fırlattım ve bende peşinden gittim.

"Maalesef kaçamıyoruz, sevgilim." Dedi ve kapıyı açtı. "Buyur kardeşim, Viyanayı kuşatacak asker mi lazım?"

"Sana da günaydın..." dedi Kerem ve bakışları beni bulduğunda kaşları çatılarak kendini içeriye attı, "Utanmazlar! Aile var buralarda, aile."

Yüzüme düşen saçları kulağımın arkasına sıkıştırıp fıtı fıtı Barış'ın yanına vardım, Kerem halimize acımış olacak ki daha fazla dayanamayıp kahkaha patlattı.

"Ben dedim sana..." Başını çevirip Nil'e bakarak konuştu Kerem, "Leyla buradadır dedim."

Kerem'in kahkahası odayı doldururken, Nil de kapının eşiğinden içeri adım attı. Kaşları hafifçe çatılmış, ama yüzünde belirgin bir alaycı gülümseme vardı. O an utançtan yerin dibine girmek istedim. Barış'ın odasında, sabahın köründe, Kerem ve Nil'in bizi basması... Bu durumu nasıl açıklayacaktım ki?

• bul beni, barış alper yılmaz.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin