chapter 17 - şans meleği.

415 35 32
                                    

*dip not: Bu ve bundan sonraki okuyacağınız 4 bölüm Kerem'in transfer haberleri öncesinden yazılmıştır. Bu yüzden şimdiden hepinizden özür dilerim.

*dip not 2: okuyacağınız maç kısmını öylesine, Konyaspor maçını izlerken yazdım, yani tamamen bir hayal ürünüdür ve okuyacağınız bazı yerler yüzden şimdiden hepinizden özür diliyorum :)

Hikayenin gidişatında değişiklik yaşanırsa ana hikayeden tamamen kopacağı ve büyüsünü kaybedeceğini inandığımdan hikayenin finaline kadar Kerem Galatasaray'da devam edecektir.

Çok tatlı ve yumuş yumuş bir bölümle geldim, keyifli okumalar dilerim.. 🫶🏼

•••

•Leyla'dan.

Her yerim tutulmuştu. Keşke Barış'ı dinlemeyip o koltuğa kıvrılıp uyumasaydık, diye içimden söylene söylene gözlerimi açtım. Başımı hafifçe kaldırıp Barış'a baktığımda, onun gayet huzurlu bir şekilde uyuduğunu gördüm. Gecenin o rahatlıksız koltuğuna rağmen, yüzünde sanki dünyanın en rahat yerinde uyuyormuş gibi bir ifade vardı.

Onu seyretmek, o huzur dolu yüzüne biraz daha bakmak istedim ama hazırlanıp çıkmam için sadece bir saatim vardı. Zamanla yarışırken, kollarından sıyrılıp sessizce yerimden doğruldum. Barış'ın uykusunu bölmemek için dikkatlice hareket ettim ve yanağına hafif bir öpücük kondurdum. Ardından hızlıca odama geçtim, dolaptan bir pike alıp geri döndüm. Onu örtmek, daha rahat uyumasını sağlamak istiyordum. Pike'yi üzerine yavaşça serdim, Barış uyanmasın diye neredeyse nefesimi tutarak hareket ediyordum.

Sonra sessiz adımlarla mutfağa geçtim. Kendim ve Barış için hızlıca kahvaltılık bir şeyler hazırladım. Kahvaltıyı hazırladıktan sonra odama dönüp hazırlandım ve derse yetişmek için hızlıca evden çıktım.

Kampüse vardığımda, dersin başlamasına sadece 15 dakika kalmıştı. Ancak kampüsün girişinde Nil'in beni beklediğini gördüğümde, tüm o acele ve telaş bir anda yok oldu. Ona doğru koşup kocaman sarıldım.

"Nerede kaldın Leyloşum, ya?" dedi Nil, sesi hem meraklı hem de biraz alaycıydı.

"Sorma..." dedim, nefes nefese kalmış bir şekilde. "Barış dün gece bende kaldı, sabah da onu uyandırmaya kıyamadım."

Nil'in yüzünde hemen o meşhur, muzip gülümsemesi belirdi. "Beraberdiniz yani. Otel odasındaki gibi mi?" dedi, gözleri parlayarak.

"Nil!" diye uyardım, ona hafifçe çimdik atarak. "Bağırmasana!"

Tam bu sırada Tansu yanımıza geldi. "Bıdık, n'aber?" dedi kolunu omuzuma atarken, sabahın erken saatlerinde bile enerjik görünen yüzüyle. "Günaydın, bakıyorum neşemiz yerinde?" diye ekledi Tansu, Nil'in hâlâ yüzünden silinmeyen gülümsemesini fark ederek.

"Hı hı," dedi Nil, hâlâ gülmeye devam ederken. "E senin anahtarın yok? Barış idmana geçince sen ne yapacaksın?"

O sırada Tansu merakla söze karıştı. "Konu ne?"

"Ya... Barış dün gece bende kaldı," dedim hafifçe utanarak, "Ben de sabah onu uyandırmaya kıyamadım, bu yüzden onu evde bırakıp geldim."

Nil alaycı bir şekilde başını salladı. "Bunlar iyi alıştı beraber vakit geçirmeye..." dedi, ardından göz kırparak ekledi, "Biz bunları Kerem'le Almanya'da Euro Turnuvası zamanında otel odası..."

Tam bu sırada öksürdüm, Nil'in şakalarına bir son vermek için. "Nil! Aaa yeter ya." dedim, biraz da onu susturmak için.

Nil'in ufak şakalarına gülümserken, Tansu da katılmıştı. Tam bu sırada, Pamir hızla yanımıza yaklaştı. Gözlerindeki ışıltıyla hepimize selam verdi.

• bul beni, barış alper yılmaz.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin