chapter 22 - yorgunluk.

467 36 27
                                    

*dip not: Bu ve bundan sonraki okuyacağınız bölümler Kerem'in transfer haberleri sonrasında yazılmıştır. Bu yüzden hikayenin gidişatında değişiklik yaşanırsa ana hikayeden tamamen kopacağı ve büyüsünü kaybedeceğini inandığımdan hikayenin finaline kadar Kerem Galatasaray'da devam edecektir.

Herkes yeni bölüme hoş geldi 🫶🏻.

•••

• Leyla'dan.

Derbi sonrası,

Derbi sonrası hastane koridorlarında yankılanan adımlarımın hızını kontrol edemiyordum. Kaan'ın arabasından iner inmez, gözlerimden süzülen yaşlar yüzünden önümü göremesem de Barış'ın peşinden acil servise koştum. Kapıdan içeri girerken, peşimde gelen Kaan, Kerem, Dries, ve Demirbay'ın endişeli bakışları üzerimdeydi. Her biri sessiz, ama içlerindeki kaygıyı yüzlerinden okuyabiliyordum.

Kaan, beni yavaşça bir koltuğa oturttu, yanımda diz çökerek omzuma nazikçe dokundu. "Barış iyi olacak, Leyla," dedi, sesi sakinleştirici bir tondaydı, ama o sakin ton bile içimdeki paniği yatıştıramıyordu. Gözyaşlarım dinmek bilmezken, bir türlü titrememi durduramıyordum. Kaan, "Hadi, sil gözyaşlarını," diye ekledi, elimi nazikçe tutarak mendil uzattı. Ellerim titrerken mendili alıp yüzümü silmeye çalıştım, ama kalbimdeki korku dinmiyordu.

Kerem, yanıma diz çöküp elindeki su şişesini uzattı. "Kaan abi haklı," dedi, yüzünde hafif bir gülümsemeyle. "Bak, hepimiz buradayız. Barış az sonra uyandığında seni böyle görürse hepimizi topa dizer, ha!" Gülümsemeye çalıştım, ama dudaklarım titriyordu. Kerem'in bu çabası bile, içimdeki endişeyi bir nebze olsun hafifletmeye yetmedi.

Ellerimi başımın arasına almış, çaresizlik içinde Kerem'e doğru başımı çevirdim. "Uyanır... Ağır darbe almadıysa..." Hıçkırıklarım sözlerimi boğuyordu, sesim titrek ve çaresizdi. "Uyanır, değil mi?" Kalbim hızla atarken, Kerem'den gelecek bir kelimeye, bir onaya muhtaçtım.

Kerem, başını sallayıp güven verici bir şekilde gülümsedi. "Uyanacak, Leyla. Barış güçlüdür, bunu atlatacak." Onun bu sözleri, bana küçük bir umut ışığı sundu, ama içimdeki korku hâlâ güçlüydü.

Kaan, bakışlarını bir an bileklerime dikti, gözlerindeki endişe belirgindi. "Sen iyi misin?" diye sordu, sesi kaygılıydı. Onun bakışlarını takip edince, bileklerimdeki kızarıklığı fark ettim;
Mert Hakan'la yaşadığım kargaşadan kalan izler şimdi farkına vardığım bir acıyla beni bulmuştu. Olayın şoku içindeyken bu ağrıları hissetmemiştim, ama şimdi, Barış'ın durumu öncelikliydi.

Tam o sırada telefonumun sesi konuşmamızı böldü. Elimi cebime atarak telefonumu aldım, ekranda "Yüksel Amca" yazıyordu. Derin bir nefes alıp gözlerimdeki yaşları sildim ve ayağa kalkarak, biraz uzaklaşıp aramayı yanıtladım.

"Kızım," dedi Yüksel Amca'nın endişeli sesi. Bu ses, sanki içimdeki bütün korkuları su yüzüne çıkarıyordu. "Barış, iyi mi? Ne oldu, anlat bana?"

O anda gözyaşlarım yeniden yanaklarımdan süzülmeye başladı, ama kendimi zorlayarak sakin kalmaya çalıştım. "Henüz bir haber yok, Yüksel Amca..." dedim, sesim titrerken. "Haber alır almaz sizi arayacağım, söz veriyorum." Onun endişesini hissedebiliyordum ve bu, omuzlarıma daha da ağır bir yük bindiriyordu.

Telefonu kapattıktan sonra, içimdeki endişe ve korkunun daha da arttığını hissettim. Ama bu konuşma beni bir nebze olsun toparlamıştı. Barış'ın ailesine verdiğim sözü tutmak zorundaydım. Derin bir nefes alarak, hastanenin yoğun koridorlarında tekrar onlara doğru yürüdüm. Her adımımda içimdeki dualar sessizce yankılanıyordu; Barış'ın bu kâbustan uyanmasını, bir an önce gözlerini açmasını diliyordum.

• bul beni, barış alper yılmaz.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin