chapter 27 - ateş.

515 45 18
                                    

Son üç... Benim için veda etmek çok zor olacak.

*dip not: Bu ve bundan sonraki okuyacağınız bölümler Kerem'in transfer haberleri sonrasında yazılmıştır. Bu yüzden hikayenin gidişatında değişiklik yaşanırsa ana hikayeden tamamen kopacağı ve büyüsünü kaybedeceğini inandığımdan hikayenin finaline kadar Kerem Galatasaray'da devam edecektir.

•••

•Barış'tan.

İki gün sonrası,

Leyla, günün yorgunluğu ile koltuğa gömülmüş, battaniyeye sarılmış halde televizyona bakıyordu ama dikkatini verebildiği yoktu. Gözlerinde bir yorgunluk vardı, normalde bunca yoğunluğa rağmen hep enerjik olurdu. Onu böyle görmek içimde hafif bir endişe yarattı. Yorgun olduğu belliydi, ama bu sefer başka bir şey vardı sanki.

Yanına oturdum, ona sokulup "Bizim bir film gecemiz vardı?" dedim, gülümsemeye çalışarak. "Devam mı etsek acaba?"

Başını olumsuzca salladı. Normalde böyle bir teklife anında atlar, filmi seçer veya patlamış mısırları hazırlatırdı. Ama bu sefer sadece durgundu. Sessizliği beni biraz daha huzursuz etti. Onu göğsüme çektim, saçlarına hafif bir öpücük kondurdum.

"İyi misin sevgilim? Durgunsun, her zamanki gibi değilsin," diye sordum, sesim endişeyi gizlemekte başarısız olmuştu.

"Yorgunum," diye mırıldanıp iyice bana sokuldu. Alnına şefkatli bir öpücük bıraktım, teni sıcaktı, kaşlarımı çattım.

"Sevgilim, ateşin var," dedim, elimle de alnını kontrol ederek. Gerçekten ateşi yükselmişti. "Hemen hastaneye gitmemiz lazım."

"Barış, gitmeyelim," diye itiraz etti, ama sesindeki güçsüzlük beni daha da telaşlandırdı. Onu yavaşça kucağıma aldım, "Leyla'm, güzelim bu böyle kendi kendine geçmez. İnat etme."

Sessizleşmişti, nefes alışları yavaşlamış, gözleri kapalıydı. "Sevgilim," arabaya gelmiştik, "Uyumak yok, kapatma gözlerini. Bende kal." Güç bela kapıyı açıp onu ön koltuğa yerleştirdim ve kemeri taktım.

•••

•Leyla'dan.

Hafifçe kıpırdandım, başımda bir ağırlık, zihnimde bir bulanıklık vardı. Gözlerimi yavaşça açtım, beyaz duvarlar ve steril kokularla dolu hastane odasını fark ettiğimde, nerede olduğumu hatırlamam biraz zaman aldı. Yavaşça başımı çevirdiğimde, Barış'ın yanı başımdaki koltukta, başı ellerinin arasında uyuyakaldığını gördüm. Yorgun görünüyordu, kaşları hafifçe çatılmış, dudaklarında bir gerginlik vardı.

Yavaşça elimle eline dokundum. Parmağım onun elinin üzerine hafifçe kayarken, Barış irkilip aniden uyandı. Gözlerini açtığında, ilk bakışında şaşkınlık, sonra hemen ardından endişe gördüm.

"Güzelim? Uyanmışsın," dedi, sesi hafif kısık ve yorgundu. Gözlerinde hâlâ bitmeyen bir kaygı vardı, sanki tekrar gözlerini kapatırsam beni bir daha bulamayacakmış gibi bana bakıyordu.

Zoraki bir gülümseme ile elini biraz daha sıkıca tuttum. "Evet," dedim, sesim hâlâ zayıftı. "Ne kadar uyudum?"

"Çok uzun sürmedi, yeterince dinlenebildin mi?" diye sordu, gözlerindeki kararlılık ve endişe karışımı hâlâ değişmemişti. Barış, bir eliyle yüzümü okşadı, sıcak parmaklarının yanaklarımda dolaşması, içimde bir huzur dalgası yarattı. "Korkuttun beni Leyla. Bir daha böyle yapma, olur mu?"

Gözlerimdeki bulanıklığı ve vücudumdaki yorgunluğu bir an için unutmaya çalışarak, onun gözlerinin derinliklerine baktım. Onun ne kadar endişelendiğini, ne kadar yorulduğunu fark edebiliyordum. "Üzgünüm," dedim fısıldayarak. "Seni böyle endişelendirmek istemezdim."

• bul beni, barış alper yılmaz.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin