chapter 16 - oyunbozan.

563 30 57
                                    

*dip not: Bu ve bundan sonraki okuyacağınız 5 bölüm Kerem'in transfer haberleri öncesinden yazılmıştır. Bu yüzden şimdiden hepinizden özür dilerim.

Hikayenin gidişatında değişiklik yaşanırsa ana hikayeden tamamen kopacağı ve büyüsünü kaybedeceğini inandığımdan hikayenin finaline kadar Kerem Galatasaray'da devam edecektir.

Mahşerimizin dört atlısıyla kaldığımız yerden devaam. Hadi bakalım...Bölümü yazarken sonuna kadar arka fonda bu şarkı çalıyordu, tam Leyla ile Barış'ın şarkısı bence...

•••

•Leyla'dan.

Etraftan gelen boğuk sesler yavaşça netleşmeye başladı. Göz kapaklarım ağırdı, ancak çevremi görmek için büyük bir çaba harcadım. Oda, soğuk beyaz ışıklarla doluydu. Beyaz duvarlar ve hastane ekipmanlarının monoton sesleri beni iyice sarmıştı. Başımı hafifçe çevirdiğimde, Nil'in endişeyle başucumda durduğunu gördüm. Gözleri dolmuştu, yüzündeki ifade beni bir an ürküttü.

"Neler oluyor?" diye sordum, zayıf çıkan sesimle. Sesim o kadar zayıftı ki, kendi kulaklarımda bile yankılanmadı.

Nil, gözlerindeki endişeyi hafif bir gülümsemeyle örtmeye çalışarak, "Oh, nihayet uyandın!" dedi. Elimi tutarken hafifçe sıktı. "Beni çok korkuttun, Leyla. Aklım çıktı!"

O sırada Barış, yanıbaşında Nil'in yanında durmuştu. Gözleri bana odaklanmış ve yüzünde tarifi zor bir ifade vardı; karışık bir endişe ve rahatlama... Gözlerimizin buluşmasıyla birlikte yanıma çöktü. "İyi misin? Biraz su ister misin?" diye sordu, sesi titriyordu.

Su, şu an düşündüğüm son şeydi ama başımı yavaşça salladım. Barış hızla bir bardak su aldı ve dikkatlice bana içirmeye çalıştı.

O sırada kapıdan Kerem girdi ve her zamanki tavrıyla, "Mahşerimizin dördüncü atı uyanmış," dedi. Bu sözler istemsizce gülmeme sebep oldu, bu sırada Barış'ın gergin ifadesi hafifçe yumuşadı.

"Sahi, ne ara mahşerin dört atlısı olmuştuk?" diye düşündüm içimden. Ne olursa olsun, bu üç insanın yanımda olduğunu bilmek içimi rahatlatıyordu.

Barış derin bir nefes aldı, "Bir kriz geçirmişsin. Nil seni baygın bulmuş... Ama şimdi iyisin, önemli olan bu," dedi, sesi suçluluk doluydu.

Hafızam bulanıktı. Son birkaç saati hatırlamaya çalıştım. Barış'la aramızda geçen kavgayı, sonra eve dönerken hissettiğim yoğun üzüntüyü hatırlıyordum. Ama sonrasını... Sanki bir boşluk vardı orada. Kendimi zorladım ama daha fazla hatırlayamıyordum.

Nil, olayları hatırlamış olmalı ki gözlerinde bir öfke parıltısı belirdi. "Pamir'i boğacağım! Hele bir çıkalım buradan, yemin ediyorum geberteceğim onu..." diye sinirle yutkundu.

Tam ona bir şey söyleyecekken, Kerem araya girdi. "Tamam, şimdi herkes sakin olsun. Leyla iyi, bu en önemlisi." Nil'e dönerek ekledi, "Seninle biraz dışarıda hava mı alsak, Nil? Kahve falan?"

Nil, Kerem'in niyetini anladığından olsa gerek, derin bir nefes alıp başını salladı. Bana dönüp gözlerimin içine baktı ve yumuşak bir sesle, "Birazdan döneriz," dedi. Ardından Barış'ın sırtını sıvazlayarak odadan Kerem'le birlikte çıktılar.

Oda sessizleşti. Barış'ın bakışları hala üzerimdeydi. Endişeyle elimi tutuyor, parmaklarını nazikçe avucumda gezdiriyordu. Sessizlik, aramızdaki havayı ağırlaştırıyordu. Konuşmamız gerekiyordu, ama kelimeler boğazımda düğümleniyordu.

"Barış..." dedim aniden, sesim çıkarken güçlük çektiğim için neredeyse fısıldar gibi. "Özür dilerim."

Barış'ın kaşları hafifçe çatıldı. "Asıl ben özür dilerim, Leyla. O herifin sana yaklaştığını duyduğumda kendime hâkim olamadım. Korktum. Korktum ve seni koruyamadığım için kendime kızdım," dedi, sesi titriyordu.

• bul beni, barış alper yılmaz.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin