*dip not: Bu ve bundan sonraki okuyacağınız ik bölüm Kerem'in transfer haberleri öncesinden yazılmıştır. Bu yüzden şimdiden hepinizden özür dilerim.
Hikayenin gidişatında değişiklik yaşanırsa ana hikayeden tamamen kopacağı ve büyüsünü kaybedeceğini inandığımdan hikayenin finaline kadar Kerem Galatasaray'da devam edecektir.
Bir double date'i hakettik bence? Hadi o zaman, bakalım görelim bizi ne bekliyor.
•••
• Leyla'dan.
Ertesi sabah, üniversitedeki ders arasında Barış'la telefonda konuşuyordum. Dün gece yaşanan olayın etkisi hala üzerimizdeydi ve Barış'ın sesi hala öfke doluydu.
"Piç bizi basına bile isteye sızdırmış!" dedi, sesindeki öfke kelimelerine yansıyordu. "Bırakacaktınız, bir tane daha patlatacaktım! Zaten ne diye tuttunuz ki beni?"
Sıkıntıyla nefes vererek şakaklarımı ovdum. "Barış, tamam..." dedim yorgun bir şekilde. Bu durum gerçekten yorucu olmuştu. Ders arasında bile bu olayı tartışıyorduk.
Yanıma gelen Tansu ve Nil'e başımla selam verip, konuşmama devam ettim. "Okan hoca kızdı mı?" diye sordum, Barış'ın nasıl bir durumda olduğunu merak ediyordum.
"Bilmiyorum," dedi Barış, ama sesindeki gerginlik geçmemişti. "Muhtemelen bir maç cezalıyım, henüz konuşmadık."
İçimde bir endişe vardı, onun nasıl olduğunu sormak istedim. "Sen nasılsın peki?" dedim. Kolu kopsa 'bir şey yok' diyeceğini biliyordum ama yine de endişelenmemek elde değildi.
"Leyla'm, herif alt tarafı kaşımı patlatmış dedim ya bir şey yok diye..." dedi, sesi sitem doluydu. "O kargaşada Mert Hakan'ın sana vurduğunu düşündüm."
Dün gece,
Onu rahatlatmak için son bir hamle yaptım. Parmak uçlarıma kalkarak ellerimi boynuna doladım ve dudaklarımızı birleştirdim. Barış'ın sıcaklığı ve tanıdık kokusu, ikimiz için de rahatlatıcıydı. Onun elleri sırtımda dolaşıyor, parmakları saçlarımın arasında nazikçe geziyordu. Öpücüğümüz derinleştikçe, gerilim yerini aramızdaki bağın sıcaklığına bırakıyordu.
Tam o sırada, alaycı bir şekilde alkışlayan birinin sesiyle irkildik. Mert Hakan, ağır adımlarla bize doğru yaklaşıyordu, yüzünde sinir bozucu bir gülümseme vardı. Barış hemen beni arkasına alarak korumacı bir tavır takındı.
"Romantikliğiniz gözlerimi yaşarttı, küçük hanım. Sakinleştirebildin mi sevgilini?" dedi Mert Hakan alayla, gözlerinde kışkırtıcı bir ifade vardı.
Barış'ın gözleri öfkeyle parladı, bu sözlere karşılık vermek için ağzını açtı, "Küçük hanım mı? Ne diyorsun lan sen?" dedi Barış, sesi öfkeyle titriyordu.
"Barış!" dedim, kolundan çekerek, "Sen de şansını daha fazla zorlama, Mert Hakan!"
Ama Mert Hakan durmak bilmeyen bir şekilde devam etti. "Ben belki zor seviyorumdur? Sen bilmez misin, yoksa sevgilin anlatmadı mı sana beni?" dedi alaycı bir tonla.
Barış sessizce küfürler mırıldanarak kendini tutmaya çalışıyordu. "Barış hadi gidelim," dedim, ama gözlerini Mert Hakan'dan ayıramıyordu.
Mert Hakan bir adım daha bize yaklaştı. "Zoru seviyorum ben Leyla ve sen bu zorluğa değersin," dedi, gözleri Barış'a meydan okurcasına bakıyordu.
Bu, Barış için bardağı taşıran son damlaydı. Bir anda Mert Hakan'a doğru atıldı ve ona sert bir yumruk savurdu. Mert Hakan'ın yüzü yana doğru döndü, gözlerinde şaşkınlık vardı ama geri adım atmak yerine karşılık vermeye çalıştı, vurduğu hamlede Barış sendeleyerek geri gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
• bul beni, barış alper yılmaz.
Non-Fiction"Rüyalarıma giriyor senle sevgili olmak, ama sen diye yok bir şey..." Barış sıkça gittiği kafede yeni işe başlayan Leyla'dan oldukça etkilenir. 05.07.24 - 07.11.24