Bölüm 6: Kaçamak

25 16 27
                                    

Odamdaydım. Ders çalışmak yerine, insanların yanında dinlemeye bile utanacağım bir şarkıyla kendi kendime dans ediyordum. Evdeyken kulaklık takmayı sevmiyordum. Bu yüzden muhtemelen kardeşlerim şarkıyı net bir şekilde duyuyor ancak umursamıyorlardı.

Penceremden yine bir tıkırtı. Kuşlar penceremi tıklatmaya alışmışlardı, diye düşündüm kendi kendime. Acaba, o muydu? Heyecanlanmıştım. Perdeyi açtım.

"Sen?" Şaşırmıştım. Pencereyi açtım.

"Ne işin var burada?" Ağzım açık kalmıştı. Yine ne için gelmişti?

"Seni görmek istedim." Sadece şaka yapıyordu. Karnımı tutuyordum. İçeride yaşanan kargaşa, önlemeye çalıştıkça tüm vücudumu sarıyordu.

"Neden?" Komite toplantısı gününden beri Demir yine kayıptı. Başının belada olduğuna emindim artık ve yine aniden yanımda belirmişti.

"Yardım eder misin, böyle mi kalayım? " Pervazdan destek alarak bir ayağını içeri atmıştı. Elinden tutup içeri girmesine yardım ettim. İster istemez yine ayakkabısıyla odama girmesinden rahatsızlık duymuştum. Geçen sefer annem üstüne ot yapışmış bir çamur parçasını ayak izine benzer bir toz yığını üzerinde görünce odama kadar ayakkabıyla girdiğimi düşünüp kızmıştı. O gittikten sonra temizlerim, diye düşündüm.

Ne düşünüyordum ben? Odamda ne işi vardı k? Gerilmiştim burada olmasına. Ya biri içeri girse? Gidip kapıyı kilitlemem onu güldürmüştü. Çalmaya devam etmekte olan müzik sesinin onun gülüşünü bastırmış olmasını umdum.

"Şşş sessiz ol." Bir fermuar gibi dudaklarını çekiyordu. İç çektim.

"Neden buradasın?" Fısıldıyordum. Müziğin sesinden duyabileceği ölçüde bir fısıltıydı elbette. O ise bana bakmıyor, çalma listemi kurcalıyordu ve beğendiği bir şarkıyla değiştirdi.

"Seni görmek istedim." Fısıldıyordu. Söylediği şeyi tekrar etmesi mi yoksa fısıldayarak söylemesi miydi, bilmiyordum ancak göğsümde nefes alamıyormuşum gibi bir sıkışma hissediyordum. Bu sefer panik atak olmadığına emindim.

"Demir.." Bir şey söyle hadi. Mira bir şey söyle.

Yoktu. Söyleyecek bir şey yoktu. Gözlerimi kapattım. Çok saçmaydı bu.. çok saçmaydı.

"Gitmen gerek." Bir elimle kolunu sarmış diğer elim sırtında onu iki adımlık odamda pencereye itekliyordum ancak o bir kaya gibiydi ve hareket ettirmeye gücüm yetmiyordu.

"Bu gece seni kaçırmak için görevlendirildim."

"Nasıl yani?" Beni belimden tutup pencereye yaklaştırdı.

"Karşıya bak." Alara, Melisa ve Enes.. Saat 10'du. Beni evden çıkartmak için Demir'i göndermişlerdi. Elimi yüzüme kapattım. Utanıyordum. Kötü hissediyordum.

"Seni hayal kırıklığına mı uğrattım?" Nefesini kulağımda ve boynumda hissediyordum. Tanımadığım bir enerji vücudumda dalgalar halinde yayılıyordu. Yutkundum ve derin bir nefes aldım. Telefonuma Alara'dan mesaj gelmişti.

"Hazırlan ve çık." Yapamazdım. Yakalanırsam üzerime cezalar yağardı. Yatağıma oturdum. Demir çalışma masama yaslanmış kollarını birbirine kavuşturmuş, gözlerini kısmış beni irdeliyordu. Beni bu kadar alıkoyan şeyi anlayamıyor gibiydi. Ana kuzusuydum işte. Cesaretim yoktu, korkuyordum. Sözden çıkmayan çocuktum. Yalan söyleyemeyen, gizli işler çeviremeyen çocuktum.

Demir ellerini iki yanıma attı. Yüzüme çok yakındı. Bir şeyleri çözmeye çalışıyor gibi inceliyordu.

"Hazırlanmak için beni kovman gerekmiyor mu Mira?" Yaklaşmamalı bana. Yaklaşmamalı. Hayır, ona bakma. Gözlerini kucağındaki ellerine odakla.

KAN VE RÜYA: VAMPİRLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin