Merhaba sevgili okuyucular, haftanın yeni bölümü ile karşınızdayım!
Beğenirseniz oy vermeyi ve yorum bırakmayı unutmayın lütfen 🎀
Keyifli okumalar ✨
--------------------------------------------------------------------------------------------
(Tolga'nın gözünden..)
Köylülerin evlerin yanına inşa etmeye karar verdiği ahırlarda yaşayan büyükbaşların kokusu, bugün bana daha bir keskin geliyordu. Her zaman çok lezzetli bulduğum ev yapımı vişne reçeli ise daha lezzetsizdi.
"Tolga. Pek yemiyorsun bugün. Aç değil misin?" diye sordu dastarını düzeltirken ne diye sesleneceğime emin olamadığım kadın.
"Pek iştahım yok bugün." Anneanne mi demeliydim, yoksa Hatice teyze mi? Her zaman bu ikisi arasında kalmıştım. Bu aileye katıldığımdan beri bunu düşünüyordum. Ona hiçbir zaman seslenememiştim. Çünkü beni hiçbir zaman torunu olarak kabul etmemişti.
"Oğlum iyi misin?" Annem ise bir yandan, gözümün içine bakıyordu. Babam da öyle. Zaten beni isteyerek alan onlardı.
"İyiyim anne. Acıkınca yerim yine." dedim çökelek aldığım ekmeği ağzıma koymadan önce. Çökelek son umudumdu. Ekşisi ve tuzlusu belki dilimdeki tomurcukları uyarırdı. Ancak olmuyordu. Çökeleği çiğniyor ve emiyordum ancak asla eskisi kadar tadına varamıyordum. Sanki sadece dilimin ucuyla tadıp bırakmışım gibi, sadece tadının neye benzediğini anlayabiliyordum.
Aslında tatları azaldığından değil de sanki.. artık daha farklı bir şey daha lezzetli geldiğinden zevkine varamıyordum yediğim şeylerin.
Dış kapının gıcırtıları duyuluyordu dışarıya açılan kapının olduğu salondan. Onu bir yağlamak gerekti.
"Hoş geldiniz." dedi kapının önündeki kahverengi basmalara bürünmüş, anneannemin ki gibi krem dastarlı bir teyze. Elinde bezle örttüğü leğeni düşürmeden ayakkabılarını çıkarmaya çalışıyordu. Annem elindeki leğeni almak için yeltendiğinde sonunda ayakkabılarından kurtulup içeri girdi.
"Aysel teyze, sen hoş geldin. Kahvaltı ediyoruz, buyurmaz mısın? Neler de getirmişsin." Leğenin üzerindeki örtüyü hafifçe kaldırıp içine baktı.
"Yok kızım, ben ineklere bakmaya çıktığımdan erken yaptım kahvaltımı. Hatice, çocuklar gelecek deyince çörek atıverdim fırına." Annem elindeki leğenin üzerindeki örtüyü kaldırıp masaya koyunca, sıcak çöreklerin dumanı gözümde tüttü. Bir tane kaptım ve bir parça ağzıma attım. Hayal kırıklığıydı. Tamam, güzellerdi. Ancak beni doyuramıyordu. Çöreği tabağa bıraktım.
"Aman oğlum, beğenmedin mi?" Aysel teyze bana bakıyordu.
"Güzel olmuş elinize sağlık. Sadece ben biraz.. iştahsızım."
"Tolganın bugün pek ağzının tadı yok. Önüne aldığı her şeyi didikleyip bırakıyor." dedi annem bana sarılırken.
"Aman dikkat edin çocuklar havalar pek dengesiz." Kelimeler ağzında yuvarlanıyordu sanki. Şivesi üvey anneannemden çok daha baskındı. Anneannem öğretmenlik yaptığı için ister istemez şivesini kaybetmişti.
"..köy gece çok serin. Sıkı giyinin. Mira kızım, hırkan yok mu senin? Üşümüyor musun kısacık tişörtle?"
"İyiyim ben. Üşümüyorum."
"İyi, iyi olun. Ee çocuklar dersler nasıl?" İyi, diye mırıldanıyorduk.
"Haldun, Zeynep siz nasılsınız? Nasıl gidiyor işler?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAN VE RÜYA: VAMPİRLER
FantasyTiyatro seçmelerinde boy gösterene kadar okulda hiç görmediği o öğrenci, Miranın ve tüm Paşalar sakinlerinin hayatını değiştirecektir. Bu sefer bir rüya değil ve vampirler buradalar.