Bölüm 12, Part II: Bir Tüp Kan

13 8 4
                                    


Yemekhanede yemek istememiştik. Yemekhanemizin yemekleri çoğunlukla çok yağlı olurdu. Biz de kantine yönelirdik hemen. Bugün de kantinden bir şeyler atıştırmaya karar verdik.

Oradalardı. Koridorun sonunda. Sedat, Rabia ve diğerleri işte. Sevgili kardeşim Ilgaz ve harika arkadaşları.. zehir saçıyorlardı. Onları görünce bile tüylerim diken diken oluyordu.

Herkes bir onlara bir bize bakıyordu. Demir'i şikayet eden Sedat'tı ve bu duyulmuştu. Sedat da kanıt yetersizliğinden çıkmıştı belli ki. Herkes her şeyi biliyordu ve herkes bu işin burada birine patlayacağının farkındaydı. Okulda nereye gitsek fısıltılar durmuyordu.

"Bu it karıştırmış çantamı." dedi Demir bir anlığına Enes'in yanımızda olduğunu unutarak.

"Önce telefonu koydu.." diye ekledi. Uydurduğu şeye nasıl da inanmıştı. Aralarındaki yüksek gerilimi hissedebiliyorduk. Sedat ve Rabia gözlerini bizden ayırmıyordu.

Bir masa bulup yerleştik.

"Boşverin bakmayın. Aklandın sonuçta Demir." dedi Enes. Demir dikkatini vermeyi kestiğinde Rabia Sedat ile beraber masamıza geldi. Başımıza tünediği gibi sanki çok tatlı sözler söylüyormuş gibi yumuşak bir sesle konuşmaya başladı.

"Alara? Hangi yüzle geliyorsun hala okula? Hangi yüzle insan içine çıkıyorsun?" Kanım dondu. Ne diyordu bu?

"Rabia sıkıntı çıkarmaya çalışıyorsun anlıyorum ama bugün değil, tamam mı canım?" dedi Enes. Elini Enes'in omzuna atıp ona küçümseyen tavırlarla yaklaştı.

"Tamam değil, canım." diye ekledi.

"Katillerle aynı havayı solumak istemiyoruz." dedi Sedat masaya eğilip Demir'le Alara'ya bakarak. Demir fırladı. Sandalyesi devrildiğinde çoktan Sedat'ın yakasını kavrayıp karşı duvara yapıştırmıştı. Rabia ise umursamadan Alara'yla uğraşmaya devam ediyordu. Yasemin ve Melisa da gelmişti. Ada onlardan durmalarını istiyor ancak etkili olamıyordu.

"Seni duydum Alara, itiraf ettin." dedi Melisa. Duymuşlardı. Biliyorlardı.

Etraf olayı izlemek isteyen öğrencilerle kalabalıklaşmaya başladığında Sedat'a bir şey oldu. Enes'le ben Demir'i geri çekmeye çalışırken Demir'in bir şey fısıldadığını ve Sedat'ın korkuyla titrediğini gördüm.

Gördüklerini unut, hissettiklerini hatırla.

Emindim. Bunu söylemişti. Ardından Sedat çıldırmış gibi onu bırakması için haykırmaya başladı. Ilgaz bu noktada devreye girdi. Demir'i Sedat'ın üzerinden çekip bir yumruk salladığında müdür koridorun başında belirdi.

"Ne oluyor burada? Dağılın! Azıttınız iyice her gün bir olay! Dağıl!" Sedat'ı, Ilgaz'ı ve Demir'i alıp götürdü.

***

Yorgun uyanmıştım. Gözlerim yanıyordu. Yataktan kendimi kaldırmayı başardığımda sandalyeye oturup masadaki aynaya sarıldım. Sol gözüm kızarmıştı. Çok uzun süre kitaba baktığımda gözlerim enfekte olurdu ve çapak atamazdı. Çapak atamadıkça kızarırdı. Doktorun verdiği göz damlam mutfakta olmalıydı. Bozulmamış olmasını umuyordum.

"Tolga, Ilgaz." Bağırıyordum.

"Ne var?" Ilgaz yattığı yerden bana geri bağırıyordu. Hatta böğürüyordu. Yeterince bağırdığımızda duvarlardan ses geçiyordu. Arka bahçeye bakan odada Ilgaz ve diğer odada Tolga vardı.

"Kimse kalkmadı mi daha?" Sessizlik oldu. Kendim almak zorundaydım. Saat 11 olmuştu. Annem nasıl olmuştu da bizi kahvaltıya kaldırmamıştı? Mutfağa indiğimde etrafta kimseyi göremedim. Neredelerdi? Bize haber vermeden evden çıkmazlardı. Ilgaz'ın odasına uğradım.

KAN VE RÜYA: VAMPİRLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin