Alara ellerimi tuttu.
"Mira bana bak."Derin bir nefes aldı. Onu taklit ediyordum. Ilgaz kayboldu bir süre ve ben sakinleştiğimde elinde bir şişe suyla döndü.
"İyi misin?"Sadece bakıyordum Ilgaza. Çekinirdim onun kızmasından ancak.. bir zorba olduğunu öğrendiğimden beri ona saygım azalmıştı. Cevap vermek istemedim.
Melisanın evinin önüne gelmiştik.
"İyi geceler. Teşekkür ederim. Buraya kadar benimle yürüdünüz.. Gerek yoktu ama.."Ilgaza bakıyordu.
"Mira iyisin değil mi?"Sarıldık Melisayla.
"İyiyim. Görüşürüz yarın."Yanımızdan ayrıldı Melisa.
"Alara bizde kal istersen."dedi Ilgaz. Şaşırmıştık.
"Yani.. neyse sen bilirsin."Vazgeçti her ne diyecektiyse.
"Teşekkürler davetin için. Haftasonu gelirim belki. Setten döndüğümüzde."Ilgaz yine sinirli bir bakış atmıştı.
"Demir bizi götürecek. Endişelenmene gerek yok."Kızmıştım Ilgaza. Ağzımdan çıkıverdi. Neyse ki sessiz kalmayı tercih etmişti Ilgaz.
"Minibüs geldi. Ben biniyorum. Görüşürüz yarın."Yanağıma öpücük kondurdu Alara ve koşarak gitti minibüse. Ilgaz bu sefer bırakmak için ısrar etmemişti. Minibüs ile 10 dakikalık bir mesafedeydi Alaranın evi. Bizimki ise okula yakın anca Melisalara uzak mesafedeydi. Geldiğimiz yolu geri yürüdük. Okulun önünden geçiyorduk.
"Neden öyle yaptın?"dedim Ilgaza. Merakım tazelenmişti.
"Neden dövdün o çocuğu?"
"Demir de sizi tehlikeye atarak birini dövdü ama hala olay benim."Durdum.
"Şaka mı bu? Onunla bunu niye kıyas ediyorsun? Bizi rahatsız etmişlerdi. Demir de kendini biraz.. tutmadı."İç çekti Ilgaz.
"Ben de öyle yaptım."
"Anlat o zaman ne oldu?"
"Anlatamam ama anlardın beni. Sadece güvenemez misin?"Cevap veremedim. Nasıl bir suç çocuğu sınıfta sıkıştırıp dövmeni açıklardı ki? Birine zarar mı veriyordu?
"Neden benden uzaklaşıyorsun? Anlamıyorum. Önceden bana güvenirdin."
"Uzaklaşmıyorum. Benden bir şeyler saklıyorsun. Birine kasten zarar veriyorsun. Sen güvenir miydin?"Hem haksız olması hem de bu kadar üste çıkması beni deli ediyordu.
"Peki. İstediğin gibi düşün."Eve doğru yürümeye devam etti.
"Hoşgeldiniz yavrularım."Anneannem açmıştı kapıyı. İkimize de kocaman sarıldı.
"Okul nasıl geçti?"Tam bir ege şivesi olmasa da bazı kelimeleri farklı telaffuz ediyordu İstanbul türkçesinden. Mesela 'geçti' kelimesi biraz daha yumuşamıştı. Anneannem yaşamını anadolunun farklı yerlerinde öğretmenlik yaparak geçirdiği için her şive bir parça bırakmıştı onda ancak yine de Ege ve İstanbul ağır basıyordu.
Emekli olunca memleketinde kendine bahçeli bir ev almıştı anneannem. Paşaların bir köyüydü Eskiköy. Tek başına yaşıyordu orada. O yüzden onu sık ziyaret eder ve hatta gelirken bizimle getirirdik bazen. Bir hafta kadar yanımızda misafir odamızda kalır tekrar evine dönerdi. Dedemle annem küçük yaştayken boşanmışlardı. Annemin anneanneme düşkünlüğü burdan geliyordu. Dedemi hiç tanımamıştık. Hiç hayatımıza uğramamıştı.
"İyiydi. Çıkışta da arkadaşımın oyun turnuvasını izlemeye gittik.."Anneannem eşyalarımı alıp vestiyere bıraktı. Salona geçtik. Ilgaz da gelip anneannemin sol yanına oturdu. İkimizi kanatlarıyla sardı. Hafif tombuldu anneannem. Omzu yastık gibi gelirdi. Kendimizi onun omuzlarına bırakırdık.
"Ne turnuvası bu? Futbol mu?"
"Hayır, lol."
"Ne?"
"Loool."
"Bilgisayar oyunu."dedi Ilgaz. Güldüm.
"AAA ben bilmiyorum ki onları. Gösterirsiniz bana da. Hangi arkadaşın oynuyor Alara mı?"Bildiği tek arkadaşımdı.
"Yok Enes."
"Hiç duymamıştım onu."
"Liseden arkadaşım."
"Ne güzel yeni arkadaşlar edinmişsin. Başka var mı sevdiğin yeni arkadaşın?"Benimle sanki 10 yaşımdaymışım gibi konuşuyordu. Herkes gibi.. ama onun böyle konuşmasından rahatsız olmuyordum. Hatta hoşuma gidiyordu ki bazen bebekmiş gibi taklit yapa yapa konuşuyordum onunla. Ilgaz bile olabildiğince vakit geçirirdi anneannemle. Hepimizden fazla belki de. Uzun uzun sohbet bile ederlerdi bahçede. Yanlarına biri yaklaştığında sessizleşirlerdi. Kıskanırdım bazen.
"Melisa var, birde.. Demir."Ilgazın delici bakışlarına maruz kalmıştım ancak kızsın istiyordum.
"Demir mi?"dedi Tolga şaşırmış bir şekilde. Onun ne sorunu vardı bilmiyordum ancak onunki benimle ilgili değil gibiydi.
"Demirle yakın olduğunuzu bilmiyordum."Karşımızdaki berjere çöktü.
"İyiyiz. Beraber vakit geçiriyoruz arada."
"Hımm.. İyi."demekle yetindi.
"Sen neden sevmiyorsun artık? Senin arkadaşındı."
"Ha bu Demir geçen hafta size yemeğe gelen mi?"
"Evet o."
"Bilmem.. Sonradan anlaşamadığımızı farkettim. Fazla konuşmuyorum artık. Siz de kendi yaşıtlarınızla takılsanız daha iyi olur sanki."
"Sen kimle anlaşabiliyorsun ki? Okulda hiç arkadaşın yok."dedi Ilgaz. Acıtmıştı. Anneannem bir şey der sandım ancak sessiz kaldı.
"Ergenlerle anlaşmakta zorlanıyorum."dedi Tolga. Ne diyeceğini bilememiş gibiydi.
"Mira sana bir şey getirdim ben."
"Ne getirdin?"Yanımızdan kalktı ve misafir odasına gitti. Elinde işlemeli kırmızı bir yazmayla geri döndü. Oldukça parlak ancak cırt olmayan bir kırmızıydı bu. Üzerinde cüzi miktarda çiçek vardı. Oldukça sade ve şık bir şeydi. Bana önceden de el örgüsü ve işlemeli şeyler getirmişti anneannem ama çoğu çocuk işi sayılırdı.
"Nasıl? Beğendin mi?"
"Çok güzel. Bayıldım. Teşekkür ederim."Sarıldım.
"Odama götüreyim. Üzerimi de değiştiririm."
"İyi bakalım. Ilgaz sen bahçeye gel benimle."
"Yavaş kızım. Ne bu acele?"dedi babam. Onun geldiğini farketmemiştim. Anneannemin Tolgayla konuşmayıp Ilgazı alıp dışarı çıkması dikkatimi dağıtmıştı. Belki kan bağımız yok diyeydi.. annenannem Tolgayla fazla ilgilenmezdi. Ben merdivenleri tırmanırken babamın salona indiği gibi Tolgaya sarılıp yüzüne yayılan kocaman gülümsemeyle sohbet etmeye başladığını gördüm. Durdum ikinci kata çıktığımda. Neden bu kadar zordu? Neden illa birini seçmek zorundalardı sevmek ve gülümsemek için? Neyse ne dedim kendi kendime. Odama geçtim, üstümü dökündüm. Telefonumu kontrol ettim. Gruptan mesaj vardı. Kaytanlar ayrı kaldığımız 2 saat içinde nasıl 300 mesaj biriktirebilmişlerdi anlamıyordum. Yatağa yayıldım ve okumaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAN VE RÜYA: VAMPİRLER
FantasíaTiyatro seçmelerinde boy gösterene kadar okulda hiç görmediği o öğrenci, Miranın ve tüm Paşalar sakinlerinin hayatını değiştirecektir. Bu sefer bir rüya değil ve vampirler buradalar.