Beni yere indirdi. Yüzü düzelmişti ancak yine de bana dokunması ya da yaklaşmasından hoşlanmamıştım. Ondan korkuyordum.
"Mira, bu kadar yeter. Tır seni alıp gittiğinde güvende olacağına eminsin ama benimle güvende hissedemiyor musun?" Kaşlarının arasındaki hafif kırışıklık, hüzünlü gözlerine derinlik katıyordu.
Hem haklı hem haksızdı. Öyle korkmuştum ki bu yaratıktan, insanların daha tehlikeli olabileceği aklıma gelmemişti.
"Sana nasıl güvenebilirim? Sen.." Cümlemi tamamlayabilmek için kendimi toplamam gerekti.
"Sen.. nesin?" Sormam gerekiyordu.
"Biliyorsun ne olduğumu." dedi. Hayal kırıklığı vardı sesinde.
"Tolga da mı?" Korkuyordum cevaptan.
"Hayır." Rahatlamıştım.
"Mira, bana güvenmiyor musun?" Cevap veremedim. Üzülmüştü.
"Sana asla zarar vermem. Bir şey yapacak olsaydım, şimdiye kadar yapardım. Sen.. önemlisin." Gözyaşlarım tekrar boşaldı. Kendimi tutamıyordum. Çocuk gibi ağlıyordum. Neden böyle olmak zorundaydı? Neden sadece insan değildi? Olduğum yerde oturdum. Ne yapacağımı bilmiyordum. Sorularım hala duruyordu ancak bir yandan hayata dair bildiğim her şey yıkılmışken yeniden inşa etmeye çalışıyordum.
Demir saate bakıp duruyordu telefonundan. Evet geç olmuştu.
"Mira." Saatlerdir Demir'e baka baka düşünüyordum. Evet, vampirler vardı.
"Tekrar görmek istiyorum." dedim.
"Emin misin?" Elimi tuttu hafifçe. Ondan uzaklaşmamdan korktuğunu hissedebiliyordum.
"Evet, eminim." Yüzü değişti. Korkumu atlatamamıştım ancak.. Demir arkadaşımdı ve beni önemsiyordu. Bunu hatırlatabilmiştim kendime.
Yaklaştım ona. Ay ışığında zor seçilen, siyah şişmiş yüz damarlarına dokundum. Garip bir şekilde soğuktu. Ona dokunduğumda hiç soğuk olduğunu hissetmemiştim.
"Dişlerin peki?" Gülümsedi bana ama dişlerini göstermedi.
"Demir ben.. İnanamıyorum."
"Haklısın."
"Tolga vampir değil dedin. Peki, ona verdiğin şey neydi?" Sivrilmiş dişleriyle kolunu ısırdı ve koyu kırmızı kanı kolundan bileklerine ve avuç içine aktı.
"Buydu. Benim kanım insanlar için iyileştiricidir. Geçici de olsa." Kolundan tutup denize götürdüm ve ısırdığı yeri yıkadım. Tuzlu su canını yakmamıştı çünkü kurumuş kan temizlendikten sonra geriye hiçbir şey kalmamıştı. Yara yoktu.
"Tolga biliyor mu senin ne olduğunu? Bu hapları?"
"Bu kapsüllerin ne olduğunu bilmiyor, hayır. Beni de bilmiyor. Sadece bunlarla iyi olduğunu biliyor. Dirense de birkaç defa içirmeyi başardım." Kapsüller, diye tekrar ettim içimden.
Denizin önünde dikilmiş, bir süre sessizce yeni ayı izledik.
"Vampirler, güneşten etkilenmezler mi? Neler doğru, neler yanlıştı?"
"Etkilenir. Güneş vampirler için ölümcül olan sayılı şeylerden. Benim için bir durum var. Sana açıklayamayacağım şeylerden. Bana verilmiş bir özellik bu. Şimdilik."
"Yani normalde vampirler gündüz gezemezler?"
"Hayır, gezemezler."
"Anladım...Sanırım. Ne konuşuyoruz biz böyle." Başımı ellerimin arasına aldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAN VE RÜYA: VAMPİRLER
FantasiTiyatro seçmelerinde boy gösterene kadar okulda hiç görmediği o öğrenci, Miranın ve tüm Paşalar sakinlerinin hayatını değiştirecektir. Bu sefer bir rüya değil ve vampirler buradalar.