Bölüm 16, Part I: Dönüşüm

12 6 5
                                    

Merhaba sevgili okuyucu, haftanın yeni bölümü ile karşınızdayım!

Bundan sonra haftada sadece bir yeni bölüm yayınlanacaktır.

Beğenirseniz oy vermeyi ve yorum bırakmayı unutmayın lütfen 🎀

Keyifli okumalar ✨

--------------------------------------------------------------------------------------------

(Tolga'nın gözünden..)


Birbiri içinden akan sıcak kanın sesi kafamın içerisinde, bir çınlama eşliğinde yankılanıyordu. Ada'ya bakamıyordum. Bakamazdım. Bu riski alamazdım. Dönüp uzaklaşmayı seçtim.

"Tolga. Tolga?"

"Napıyor o öyle? Ucube." diyordu Rabia benim için, Ada ile Yasemin'e dönerek.

Sanki koridorun diğer ucunda değil de, kulağımın dibinde yüksek sesle konuşuyorlardı hakkımda. Ucube. Ucubeydim. Durduramıyordum ve durmadan kafamı sallıyordum. Ne zaman anlayacaktım? Kafamı sallamak duyduğum açlığı ve aşırı gelişmiş duyularımı durdurmayacaktı. Sadece kendimi rezil ediyordum. Erkekler tuvaletine saklandım. Gözbebeklerimin çevreleri kırmızıydı. Kanlı gözlerime uzun uzun baktım. Yutkundum. Kendime gelebilmek umuduyla yüzümü yıkadım. Kalp atışlarım hayatımda hiç olmadığı kadar canlıydı.

Ada'ya yapışıp vücudundaki tüm kanı çekmemek için elimden geleni yapmıştım. Açlığım büyümeden ondan uzaklaşmıştım. Bu açlığı getiren tek şey ise şah damarına bakmak olmuştu...

Vampirlikle baş edemiyordum. Yarın köye gidecektik ve kaçacak yerim de olmayacaktı. Herkes için tehlikeydim ben.

Bu gece Demir ve Kami bize yemeğe geleceklerdi. Onlarla gece çıkmalıydık ve bana kendimi nasıl kontrol edeceğimi öğretmelilerdi. Bana her ne yapacaklarsa.. yapmaları gerekiyordu. Gözlerimdeki kırmızılık hala geçmemişti. Açlık da dinmiyordu. Binanın içinde ne kadar atan nabız var ise kafamın içindeydi. Bir kalp atışı bana kalbim kadar yakındı. Tuvalete girdiğimden beri görmezden gelmeye çalışıyordum ancak biliyordum ki kabinlerden biri doluydu. Vücudum onun canının arzusuyla yanıp tutuşuyordu. Yutkundum. Ucube. Canavar. Lavaboya yaslanmış ellerimle yüzümü kapatmıştım. Pisliğin tekiydim ben. Derin nefesler alıyor veriyordum. Geçmiyordu. Demir'i aramalıydım belki. O bana kan bulabilirdi. Geçen gece verdikleri kan torbası gibi bir şey mesela. Demir'e yerimi ve kana ihtiyacım olduğunu mesaj attım. Yüzümü tekrar yıkadım.

Kabinin kapısı açıldı. Ellerimi yüzümden çekmedim. Her kim ise o çıkana kadar böyle kalmalıydım. Çünkü bilmiyordum, nasıl göründüğümü. Hissediyordum, vampiri neredeyse kontrol altına alacaktım. Az kalmıştı, zamana ihtiyacım vardı.

"Vay, Tolga?" Hayır. Hayır, hayır, hayır..

"Efe?"

"Sesine noldu len senin? Hasta mı oldun, kıyamam. Ilgaz kötü mü bakıyor sana." Gülüyordu, şerefsiz. Cevap vermemeliydim. Sinirleniyordum ve hemen buradan gitmesine ihtiyacım vardı. Çeşmeyi kapattı ve ıslak ellerini üzerime sürüp gülmeye devam edince, öfkemi kontrol edemedim.

Boğazına sarıldığım gibi kabinin birine soktum onu. Kabin duvarına yapıştırmıştım. Gücümü kontrol edemiyordum. Ölsün istiyordum. Ölsün. Boğazını elimde paramparça edebileceğimi bilmek bana haz veriyordu. Ağzından kan geldiğinde kontrolümü yitirdim.

"Sessiz ol." dedim ve sustu Efe. Bir vampirin emrine karşı gelememişti. Ona konuşabileceğini söylemediğim sürece konuşamayacaktı. Üzerinde kontrolüm olması bana haz veriyordu.

KAN VE RÜYA: VAMPİRLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin