Bölüm 4: Kendini Bir Yere Koymak

32 20 9
                                    


Polis memuru, bilgisayar ekranındaki karanlık silüeti işaret ediyordu.
"Bu kişiden bahsediyorsunuz sanırım." Sokağımızdaki kamera kayıtlarını izliyorduk. Kuşların kendini cama çarpa çarpa öldürdükleri o gecenin sokak kayıtlarıydı. Siyah kapuşonlu ve deri ceketli bir adamın bize saldırdığından bahsetmiştik. Kayıttaki kişi de oydu.

"Evet, bu o." dedi Ilgaz. Göğsünün mosmor olmasına sebep olan adama kaşları çatık halde gözleri dikilmişti.

Kamera kayıtlarının olması bizim için büyük şanstı. Annemle babam bunun liseli çocuklar tarafından yapılan bir şaka olduğunu düşünüp önemsemedikleri belliydi. Şimdi annem bu adamı görünce, işin ciddiyetini kavrayabilmişti. Bakışlarının sertleşmesinden ve ne zaman kaybetme riski olan bir dava üzerinde çalışırsa bedeninin aldığı savaşçı pozisyonuna girmiş olmasından, gerildiğini anlayabiliyordum. Her ne kadar o gecenin sabahında pencereden dışarıya baktığımda yerde ölü kuşların izine rastlayamamış olsam da ve uydurduğum kanlı balon yalanıyla baş başa kalmış olsak da, onların düşündüğü gibi çoluk çocuğun değil de ciddiye alınacak birilerinin şakasına maruz kaldığımızı kabullenmişlerdi.

Ben, iki kişi olduğunu hatırlıyordum. Ilgaz görmemiş olsa da, bir de kadın vardı. Ancak kayıtlarda sürekli tek bir kişi görünüyordu ve kamera sadece kapımızın açıldığı sokağı çektiği için odalarımızın önünde neler yaşandığını göremiyorduk. Yine de polislere kadından bahsettim. Ilgaz biraz şaşırmış olsa da bana bir şey söylemedi. Muhtemelen kendince o gece ona neden bir kadın gördüğümü söylemediğimi düşünüyordu.

"Anlaşıldı. Görüntüye yaklaştıralım. Karanlıkta yüzünü seçemediğini söylemiştin, bakalım kameralar bize bir fikir verebilecek mi?" Bulanıktı. Olmayacaktı. Bu görüntülerle tanıyamayacaktık. Sadece.. Botunun fermuarında asılı olan uğur gözüme takılmıştı. Nerede görmüştüm ben bunu?

"Botuna yaklaştırabilir misiniz?" Hemen dediğim yapıldı. Polisle konuşurken kendimi rahat hissediyordum. Adli herhangi bir kurumda olmakta ve oradaki insanlarla konuşmakta rahat hissediyordum kendimi aslında. Bir suçlu olmamanın ve ailemin avukat olmasından kaynaklı bu ortamlarda çok bulunmamın etkileriydi.

"Dikkatini çeken bir şey mi var Mira?" Melih amca dava ile ilgilenmiyor olsa bile bizim yanımızda olmak ve yardımcı olmak burada bulunmak istemişti.

Melih amca ve ailesiyle kendimi bildim bileli bir araya gelirdik. Kızı Leyla da okulumuzda okuyordu. Leyla'yla fazla içli dışlı değildik ama hala ailecek oturduğumuz akşamlarda iyi vakit geçirirdik.

"Fermuarındaki uğuru daha önce gördüğüme eminim." Kancası olan mor bir yıldız gibiydi. Işık aldığında parıldıyordu. Tarifi zordu. Loş ışıkta bile nasıl parladığı gözlerimin önünden geçtiğinde fark ettim. Nerede gördüğümü. Ayağa fırladım. Kaşlarım çatılmıştı.. İnsanların bakışlarını bana dikmesi uzun süre beni rahatsız etmemişti çünkü beni rahatsız eden başka bir şey vardı.

"Tolga." Herkes bana bakıyor ve her ne düşünüyorsam bir an önce dökülmemi bekliyordu.

"Hastanedeyken bu adam Tolga'yı görmeye geldi. Kabus görüyorum sanmıştım." Küçücük odada bana duyulan hayal kırıklığını yansıtan pofurdamalar duyuldu. Sadece Melih amca beni ciddiye almıştı. İçimden ona teşekkür ettim. Deli olduğuma inanmama izin vermediği için. Yine de gördüğüm tepkiden dolayı biraz utanmış, kötü hissetmiştim. Acaba gerçekten kabusumu gerçekmiş gibi mi anlatmıştım? Ancak o uğuru görene kadar.. bunu gördüğümü bile hatırlamıyordum. Emin olamadım. Geri de alamadım. Gurur yapmıştım. İfademe kabusumu gerçekten görmüşüm gibi -belki de gerçekti- eklettim ve merkezden çıktık. Bu konuda yapabildiğimiz tek şey şikayette bulunup iki haftadır görmediğim psikologumu görmek oldu. Annem çoktan randevumu ayarlamıştı. Bence oğullarının da ihtiyacı vardı terapiye ancak annem maalesef onları buna ikna edecek kadar konuşmayı başaramıyordu. Çıktığımız gibi Ilgaz toz olmayı başarmıştı bile.

KAN VE RÜYA: VAMPİRLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin