(Tolga'nın gözünden..)
Merdivenleri tırmandık. Direnmiyordum bile ama yavaş yürüdüğüm anda, hızlanmam için omuzlarıyla beni iteliyorlardı. Sedat önden gidip bir sınıfın kapısını açtı.
"Serbest." dedi eliyle girmemizi işaret ederken. Gülüştüler. Ilgaz sırtıma vurup beni kapıdan içeri itti. Sarsılmış gibi yapmak bazen zor oluyordu. Neyse ki iyi bir oyuncuydum. Düşecekmiş gibi yaptım ve kendimi sınıfa attım. Ilgaz'a döndüm.
"Yine ne var?" dedim ellerimi açarken. Gözü sınıfın köşesine takılmıştı. Neye baktığını görmek için arkamı döndüğümde Ilgaz beni tutup duvara çarptı.
"Burada dur." dedi ve uzaklaştı. Bir kalemin kapağını açtığını duyabiliyordum. Sırtıma bir şekil çiziyordu.
"Ilgaz, gömlek." dedim ve beni tekrar duvara çarptı.
"Sus. Hareket etme. Oyunu bozacaksın." Şimdi anlamıştım. Daha önce de bunu bana yapmıştı. Sadece.. sırtıma hedef tahtası çizmemişti.
"Sedat topu getir." Gülüyorlardı. Ne yapabilirdim ki? Aniden ona karşı çıkmaya başlayacak değildim.
Liseye geldiğimden beri beni hırpalıyordu. Evde bir şey yapmıyordu. Sadece okulda. Kimseye de anlatamıyordum. Zaten ailenin kara koyunuydu. Bir de yaptıklarını öğrense babam, Ilgaz'a nefes aldırmazdı.
Sustum. Her seferinde yaptığım gibi. Ancak hatırlıyorum. İlk başlarda zangır zangır titriyordum. Canım acıdığından ve korkudan. Beni öldürecek, diyordum. Zamanla alıştım. Kaderimi kabullendim. Şimdiyse.. öldüremeyeceğini biliyordum. Sadece istediği gibi oyunu bozmuyor ve rolümü oynuyordum.
Topu sanki metrelerce uzağa atacakmış gibi kuvvetle sırtıma fırlattı. Kendimi sarstım öne doğru. Yoksa top benden geri sekip birinin kafasını alabilirdi. Ne derece zarar görmez olduğumdan emin değildim. Darbeleri kabul etmeye çabalıyordum..
"Sormayacak mısın neden bunu yaptığımı? Eskiden sorardın. Böyle can sıkıcı oluyor." dedi Ilgaz.
"Her zaman bir bahanen oluyor." dedim. Nedenini biliyordum. Sormama gerek yoktu.
"Dün doğum günümdü." dedi. Sedat üzülmüş gibi mırıldandı.
"Abine biraz özen göstersen Tolga, böyle olmazdı." Garip hissettirdi. Sanki dalga geçmiyor da gerçekten bunu ima ediyor gibi gelmişti. Tekrar sırtıma basket topunu yedim ve sarsıldım.
"Babam parti yapmama izin vermedi. Tüm o adaylık saçmalıklarından dolayı." dedi Ilgaz ve topu tekrar fırlattı. Top tek adımda sekip Ilgaz'ın elini buluyordu.
"Hiç sormadın diye anlatıyorum." Dayanamadım.
"Annemle babam kutladı. Seni mutlu etmeye yetmez mi?" Gerçekten kızdığı şey buydu. Doğum gününü bildikleri halde kutlamamışlardı. Benim her doğum günümde hediye alırlardı. Ilgaz'ı delirten de buydu.
Ilgaz topu yan duvara, hızla üstüme koşup gömleğimden kavradığı gibi beni sıralara fırlattı. Sandalyeler de benimle birlikte dağıldılar. Kafamı duvara çarpmıştım. Gerçekten acımıştı. İlk defa.
Doğruldum ve yüzüne baktım. Gözlerimi, gözlerinden alamıyordum. Bu öfke, kıskançlık. Halbuki hiçbir zaman onun ailesini çalmak için uğraşmamıştım. O öyle görüyordu ve bana her saldırışında ailesini daha çok kaybediyordu.
Onu haksız da görmüyordum. Haklı da. Ben ondan nefret edemiyordum bile. Onun bana olan hiddeti ikimize de yetiyordu.
Sağ bacağımı yakaladı ve beni masaların arasından çekip çıkardı. Yere çömeldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAN VE RÜYA: VAMPİRLER
FantasyTiyatro seçmelerinde boy gösterene kadar okulda hiç görmediği o öğrenci, Miranın ve tüm Paşalar sakinlerinin hayatını değiştirecektir. Bu sefer bir rüya değil ve vampirler buradalar.