(Tolga'nın gözünden..)
Akşam yemeğini idare etmeyi başarmıştım. Sakinliğimi korumuştum. Demir'in annemden kardeşimle ve arkadaşlarıyla birlikte yolculuğa çıkmak için izin koparmış olması biraz sinirimi bozmuştu ancak kalabalık olacaklar diye düşünüp kendimi rahatlatmaktan başka çarem yoktu.
"Cumartesi sabah köye gideceğiz. Bana acilen sakinleşmeyi öğretmelisiniz." dedim Demir'in arabasına bindiğimde.
"Haberim var." dedi Demir sakince. Mira'dan öğrenmişti. Hatta yemekte konuşulmuştu. Unutmuştum.
"Bize gideceğiz. Kami'nin senin için planları var." dedi gülümseyerek.
"Yoksa? Yine mi? Hani ava çıkacaktık?" O zindan değildi, hayır..
"Nasıl öğreneceksin? Vaktimiz kısıtlı. Dönüşümünü tamamlamamız gerekiyor. Onu tamamlamadan da dışarı çıkıp avlanmaya çalışmak çok zor olacak."
"Nasıl yani? Ben hala vampir değil miyim? Artık tamamen dönüştüğüm için yaşamadım mı o.. geçen gün olanları?"
"Sadece açlığa teslim olduğunda vampirsin. Şimdi bana dişlerini gösterebilir misin? İsteyerek?" Deniyordum ancak aptal gibi görünmekten başka bir işe yaramamıştı. Gülüyordu Demir.
"Dönüşürsen kontrol etmeyi de öğrenirsin."
"Nasıl dönüşeceğim?"
"Deneyeceğiz." dedi sadece evlerine geldiğimizde. Alışmıştım artık buraya.
"Peki ya dönüşünce güneş beni de yakarsa?" Arabadan inmiştik.
"Dönüşmen bile bu kadar sürmemeliydi. Bence sen.. güneşten hiçbir zaman etkilenmeyeceksin." Kami kapıyı açtı. Ona nasıl hitap edeceğimi şaşırıyordum bazen. Gençti çünkü. Ancak yaşlıydı da. Kendimi Kami demeye alıştırıyordum.
"Bu gece benim için nasıl işkencelerin var, Kami?" dedim. Güldü.
"Takip et." Bu kadının yüzünde neden adamakıllı mimik oynamıyordu? Tanıştığımız gün hiç böyle değildi. Bize yemeğe geldiklerinde bile neredeyse normal bir insan gibi sohbet etmişti ama artık ben ne zaman görsem ya histerik bir deli ya da bıkkın ev hanımları kadar ifadesizdi. Benden umudunu kestiği için mi bana surat yapıyordu anlayamamıştım.
Kami'yi takip ettim. Zindanın yerini de öğrenmiştim nasıl olsa. Beni tekrar aynı zincirlere bağladı. Demir koridorda gizlenmiş bir gömme dolabın içinden birkaç şişe ve fırça bırakıp gitti. Koridorda bir adamın yardım için çırpındığını duyabiliyordum. Sormaktan korkuyordum. Aklım oradayken elimi yakan şey dikkatimi tekrar Kami'ye topladı.
"Ne sürdün? Çok acıyor." Güldü Kami.
"Seni zincirlerine bağlı tutacak bir şey. Daha önce de sürmüştük. Hatırla." dedi ve sürmeye devam etti. Ellerime, ayaklarıma ve zincirlere. Daha sonra malzemelerini toplayıp odadan çıktı. Beklemek korkumu artırıyordu. Ne olacaktı şimdi? Kami geri geldi.
"Şimdi napıyoruz?" Gülüyordu.
"Bundan çok keyif alıyorum bak." demekle yetindi. Solgun ve durgun gözleri keyifli görünüyordu yeniden.
"Yarın ailenin yanında döndüğünde kimseye zarar vermeden yaşamayı öğrenmiş olmak istiyorsan, tavsiyelerimi aklından çıkarmamaya çalış." Kafamı salladım, dikkatle dinliyordum onu.
"Sırasıyla; gördüklerine, burnunla ve kulaklarınla duyduklarına alışmaya çalış. Hepsini biri ölmeden çözmeye çalış. Vicdan azabı seni sadece arada bırakır. Sen öğrenene kadar insanlar önünde ölmeye devam edecek. Sonunda içgüdülerinle barışıp bütünleşeceksin zaten.." Hiçbir şey anlamamıştım. O kadar salak biri değildim ama anlamamıştım işte. Saatine baktı ve konuşmaya devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAN VE RÜYA: VAMPİRLER
خيال (فانتازيا)Tiyatro seçmelerinde boy gösterene kadar okulda hiç görmediği o öğrenci, Miranın ve tüm Paşalar sakinlerinin hayatını değiştirecektir. Bu sefer bir rüya değil ve vampirler buradalar.