Bölüm 13, Part III: Vampirler

21 9 14
                                    


"Ben yapmak istemiyorum." dedi Enes elini kaldırıp henüz kimse el kaldırmamışken. Biraz zayıflamıştı ancak yine de hiçbir zaman takla atmak için yeterince esnek bir çocuk olmadı.

"Çık." dedi hoca umursamaz bir tavırla. Enes de sıradan ayrıldı.

"Başka?" Birkaç kişi daha çıktı. Alara'yla ben de çıktık. Yirmi sekiz kişilik sınıfımızdan, takla atmayı öğrenmek isteyen on kişi kalmıştı. Hoca istemeyenlere elindeki basket topunu attı.

"Karşı pota." dedi işaret ederek. Sıraya geçip top atmamızı istiyordu ama çoğu kişinin umurunda olmadı. Kimileri başka sporlar için alet almaya hocanın odasına gitti. Potanın yanında 8 kişi kalmıştık. Serbest takılıyorduk. Kafamıza göre oynuyor ve sohbet ediyorduk. Takla attıkları Minderlerin yanında dizilmiş birbirlerini izleyen sınıf arkadaşlarımızdan bir alkış ve ıslık koptu. Aslı poz veriyordu. Sağlam bir kalkış pozuydu. Elimde basket topuyla durdum ve izlemeye başladım. Bu kızın kaslı yapısı daha önce de dikkatimi çekmişti. Bir tür sporla uğraşıyordu demek ki. Taklayı hemencecik yapmış birde kalktığı gibi yalpalamamıştı.

"Sevgilim be." dedi Enes hayranlıkla Aslıya bakarken.

"Senin neyine baktıysa." dedi sınıftan bir çocuk. Son zamanlarda çok fazla Ilgaz ve tayfasıyla görüyordum Aliyi. Kabadayılığa dair bir şeyler öğrenmişti belli ki. Enes'i kolundan tutup yanımıza çekti Alara. İkimizde de tartışma kaldıracak güç yoktu. Ne kadar hareketli günler geçirmiştik öyle? Belki.. köyde bir hafta sonu bize iyi gelirdi. Bunu yapmalıydık.

"Mira, hadi. 7-7 oynuyoruz." Aslı'yı izlemeye ve düşünmeye dalmıştım, takımlara ayrıldığımızı ve maç yapacağımızı fark etmemiştim bile.

***

Durmadan tekrar ediyordu. Yine oldu. Önce dalgaların sesi. Bizim kahkahalarımız. Tolganın boğulması ve bir baloncuğa hapsolup boğularak uyanmam.

Uyuşuyordum. Nefes alamıyordum. Telefonumu kavradım güç bela. Tenim telefonu hissetmiyordu. Güçlükle annemi aradım. Aşağıda, salondaydı herkes ama benim gidecek gücüm yoktu. Dizlerimin bağı çözülüyor kendimi kaldıramıyordum. Annem telefonda sesimi alamayınca koşarak yanıma geldi. Panikten oluyordu. Annem çekmecelerimi kurcalıyordu. Bir kese kağıdı buldu bana. Nefesimi düzenleyebilmem için. O kadar aklım başımdan gitmişti ki dolabımda bunun için bir kese kağıdım olduğunu bile unutmuştum.

Annem yanıma oturdu ve bekledi benimle.

"Daha iyi misin?"

"İyiyim anne." dedim kendimi onun kollarına bırakarak.

"Sana verdiğim ilaçları kullanmamışsın. Çekmecede duruyorlar." Kese kağıdını ararken görmüş olmalıydı.

"Kullanmak istemiyorum."

"İyi olamazsın ama Mira. Seni yalnız bırakmaya korkuyorum. Kullan ilaçlarını."

"Onlar benim değiller ki anne. Doktora götürmedin ki beni."

"Siciline işlenmelerini istemiyorum Mira ama görüyorsun ya, ihtiyacın var."

"Benim neyim var anne? Niye böyleyim?"

"Çünkü Mira.." Duraksadı, ne diyeceğini bilemiyor gibi bir hali vardı. Demir'de gördüğüm bir bakışı yakaladım onda da. Bir şeyler uydurduğu zamanki bakışlarına benziyordu.

"..olgunlaşıyorsun. Yaşıtlarından daha hızlı hemde. Farklı görüyorsun dünyayı ve ruhsal yükü sana daha ağır geliyor. Bu bir süreç kızım. Bu bittiğinde çok iyi olacaksın, çok iyi hissedeceksin ve bu ağırlığa bir daha hiç dönmeyeceksin."

KAN VE RÜYA: VAMPİRLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin