BÖLÜM 5: Bilinmeze Yolculuk

120 32 3
                                    

Senelerdir sessizlik ve barış olan Luxur artık korkuyla doluydu. Çünkü köylerin yakılması insanları huzursuz etmişti. Bu durumdan dolayı şehrin önde gelenleri olayın iç yüzünü öğrenmesi adına bir ordu hazırlamıştı. Bu ordu yıkılan köylerin bölgesine gidip araştırma yapıp gelecekti. Ordunun başına şehrin yaşlıları tarafından Ursa adlı savaşçı getirilmişti. Ursa Luxur'da çocukları birer savaşçı olması için eğiten Asyalı eski bir savaşçıydı. Kendi seçtiği savaşçılarla yıkılan köylere gitmeyi hedefleyen Ursa tam yola çıkacakken Helios karşısında durdu.

- Komutanım Ursa bende gelmek istiyorum.

- Maalesef Helios sen gelemezsin. Çünkü savaşa sadece eğitim alanlar ve savaşçılar gidebilir. Senin yolun baban Arles'in yolu olmalıdır.

Seçtiği savaşçılar arasından gülüşmeler duyulmuştu. Helios kendisinin orduya dahil edilmediği için çok üzülmüştü fakat elinden bir şey gelmiyordu. Luxur'un şehvetli büyük kapıları açılıyordu ve 150 kişilik Ursa'nın ordusu yola koyuluyordu. Kalabalıktan istifade eden Helios bir at arabasının arkasına atlayıp Ursa'nın ordusuyla birlikte bilinmezliğe doğru yola çıkmıştı. Bir kaç saat sonra Arles Helios'un kayıp olduğunu fark etmişti. Tekrar ormana gittiğini düşünen Arles Zalmar Ormanına girip her yeri aramıştı fakat Helios yoktu. Şehrin merkezine geldiğinde yüzü asık bir halde düşünürken onu üzgün gören bir şehir yaşlısı ne olduğunu sormuştur.

- Bir sorun mu var beyim?

- Oğlum Helios yine kayıp ne yapacağımı bilmiyorum nerede bu çocuk.

- Senin oğlun şu uzun sarı saçlı olan mıydı hani Zalmar Ormanından çıkan.

- Evet gördün mü nerede?

- Ursa'nın ordusuyla beraber gittiğini gördüm sanki ama tam emin değilim.

Arles şehir yaşlısının söyledikleriyle yıkılmıştır. Oğlunun bir savaşçı değil sakin bir hayat yaşayan demirci olmasını isteyen Arles bu duruma çok sinirlenmişti ve tek başına atına atlayıp oğlunun peşinden yola çıkmıştı.

Ursa yaşlıların da onayını almış bir savaşçıydı. Zeki ve çevik bir yapıya sahip olan Ursa lider kimliğiyle de insanların güvenini kazanmıştı. Yolların tekin olmadığının farkında olan Ursa her fırsatta ordusunu dinlendiriyordu. Kurubayır denilen yere geldiklerinde az bir yolları kaldığını söyleyen Ursa herkesin iyi bir uyku geçirmesini söyledi. Çünkü bir daha dinlenme fırsatları olmayabilirdi. Zifiri karanlık olmuştu ve Kurubayır'da sessizlik hakimdi. Helios sesini çıkarmadan at arabasında buraya kadar gelmişti. Ama ne yapacağını nasıl ortaya çıkacağını bu insanlara kendisini nasıl kabul ettireceğini bilmiyordu.

Arles ise oğlunu kurtarma adına bir yola düşmüştü. Ursa'nın ordusu dinlense de Arles yaşlı atı ile bir türlü Ursa'nın ordusunu bulamamıştı. Tek derdi oğlunu bulmak olan Arles bitkin düşmüştü. Atının da yorulduğunu fark eden Arles buğday düzlüğünde dinlenmek için durdu. Kurubayır'a az kalmıştı ama artık ilerleyecek durumda değildi. Atından inmek üzereydi ki birden sırtlan sürüsünün etrafını sardığını gördü. Yaşlı atı huzursuz olup şaha kalktı ve Arles'i üzerinden atmıştı. Arles yerden hemen kalkıp atını sakinleştirmeye çalışıyordu fakat at bir türlü yerinde durmuyordu. Sırtlanlar atı kışkırtmaya devam ediyor bir türlü geri çekilmiyorlardı. Sırtlanların yoğun saldırısı sonucu Arles'in atı kaçmaya başlamıştı. Birkaç sırtlan atın peşine giderken 2 tane sırtlan Arles'in yanında kalmıştı. Kılıcını kuşanan demirci ustası Arles korkusuzca sırtlanlarla savaşmaya başlamıştı. Üzerine atlayan sırtlan Arles'in kolunu ısırmış ve yaralamıştı. Sırtlanlarla boğuşan Arles savaştan galip gelmiş fakat kan kaybediyordu. Arles'in yaşlı atı da kayıplara karışmıştı. Arles çaresizce yaralı bir halde buğday düzlüğünde yapayalnız kalmıştı. Ne yapacağını bilmiyordu aklında kötü halde olduğu halde sadece oğlu vardı. Biraz duraksadı ve yere yığıldı kan kaybediyordu. Dudaklarından sadece bir kelime dökülüyordu ; Heliooosss...

TULPAR'IN KANATLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin