Tares Köyü çok önemli bir sınavdan geçiyordu. Ursa insanlık için önemli olan bir kararı verecekti. Karşılarında ki düşmanın sadece bir suyu bu kadar önemsemesini anlayamamıştı. Fakat suyun onların eline geçerse kendileri açısından iyi olmayacağını düşünüyordu. Bir yandan da Helios'un ellerinde aciz bir şekilde tutsak olması elini kolunu bağlamıştı. Her savaşçının er meydanında savaşarak ölmesi gerektiğini düşünen Ursa Helios'u kurtarmak adına kararını vermişti. Luxur'a gidip suyu kendi elleriyle getirecek ve Erlik Han'a verecekti. Köyün kapısını açıp tek başına dışarı çıkan Ursa arkasından umutsuzca bakan insanlara öyle bir bakış atıyordu ki insanlara güven geliyordu. Erlik Han'ın yavaşça yanına giden Ursa;
- Dediğini yapacağım ve suyu getireceğim. Eğer ben suyu getirdiğimde verdiğin sözü tutmazsan yanında ki it sürülerinin başlarını kopardığım gibi başını koparırım.
- Yerinde olsam kullandığım sözlere dikkat ederdim insanoğlu. Cüretkar laflar edecek konumda değilsin. Şimdi dediğimi yap ve suyu getir. Seninle birlikte bir grup agop ordusu da eşlik edecek.
Bir agop grubuyla Luxur'a yol alan Ursa yol esnasında plan kurmaya başlamıştı. Luxur'da okçuların olduğunu biliyor ve onlara güvenerek Luxur'a doğru gidiyordu. Agoplar ise Ursa'dan nefret ediyor ama bir şey yapamıyorlardı. Luxur'a varan Ursa ve agop grubu kapının önüne doğru yönelirken okçu kulelerinde ki okçular şaşkınlıkla bakıyorlardı. Bir an okçularla göz göze gelen Ursa elini kılıcına götürmüştü. Elini kılıcına götürdüğünü gören okçular ise bir anda agopları ok yağmuruna tutmuşlardı. Ursa ise yol boyunca pis kokularını çektiği agopları büyük bir hınçla öldürmeye başlamıştı.
Agop grubu öldükten sonra kapıyı açan okçular ne olduğunu merak ediyorlardı. Okçulara seslenen Ursa;
- Şehirde ki bütün son kalan askerler toplansın. Sizler bu savaşın kaderini belirleyeceksiniz.
Toplanan okçu grubu Ursa'nın emrinde hazırdı. Luxur'da ki insanlar bu durumdan huzursuz olmuşlardı. Bütün savaşçıların savaşa gitmesi Luxur'u savunmasız kılacaktı. Fakat Ursa sadece Helios'u kurtarıp gerekirse savaşmak istiyordu. Hemen boş bir su matarası alan Ursa okçularla birlikte Tares Köyüne doğru yola koyuldu.
Savaş meydanında ise sessizlik hakimdi. Erlik Han'ın kafasında hain planlar dönüyordu. Suyu alıp insanları yok etmeyi planlayan Erlik Han Tares Köyünü yıktıktan sonra direk Luxur'a yürümeyi düşünüyordu. Yaşam suyu çok önemliydi çünkü agopların liderinin eski gücüne kavuşması agopları daha güçlü yapacaktı. Liderlerinin güçsüz kalması agopların da güçsüz olmasına neden oluyordu. Bu yüzden Erlik Han kolay yoldan yaşam suyuna sahip olup hem de insanları yok etmeyi planlıyordu. Helios ise aciz bir halde kafesin içinde Ursa'yı bekliyordu. Yaşam suyunun bir önemi olduğunu biliyordu Helios fakat kendisi de tutsak bir halde ölmek istemiyordu.
Tares Köyüne varmadan okçularına talimat veren Ursa neler yapacaklarını en ince yarıntısına kadar anlatıyordu. Müthiş bir stratejik zekaya sahip olan Ursa savaş meydanını gözlemlemiş ve agoplara okçuların nereden saldırması gerektiğini anlatıyordu. Tares Köyüne yaklaşınca okçuların dağın arkasından dolanmasını ve savaş alanında kendisini izlemelerini kılıcını çektiği anda saldırmaları gerektiğini anlatıyordu.
Savaş meydanına Ursa'nın tek döndüğünü gören Erlik Han sinirlenmişti. Kendisine yaklaşan Ursa'ya sesleniyordu.
- Agoplara ne olduğunu hemen anlat yoksa tutsak olan askerin bir daha nefes alamaz.
- Yolda bir sırtlan grubu saldırdı ve agopların bazıları öldü bazıları ise kaçtı. Benim ne yaptığımı soracak olursan senin korkak itlerindense sırtlanlarla savaşıp gerekeni yaptım ve istediğin suyu getirdim.
Buna pekte inanmayan Erlik Han kendi gibi heybetli olan atından inip Ursa'nın karşısına dikildi. Ursa iri cüsseli kalıplı olmasına rağmen Erlik Han'ın karşısına dikildiğinde onun yanında çelimsiz kalmıştı. Erlik Han çok heybetliydi ve elini Ursa'nın boğazına götürüp sıkarak;
- Senin şuracıkta nefesini keserim etini sırtlanlara yem ederim aciz insan sen kimi kandırıyorsun.
Ursa'yı boğazından tek eliyle tutarak havaya kaldırıyordu. Tares Köyünde ki savaşçılar huzursuz olmuşlardı ve kapıları açıp saldırmak istiyorlardı. Ursa herkesin önünde ilk defa aciz bir durumda idi. Karşısında kim olduğunu ne ile karşılaştığını bilmiyordu Ursa fakat yüreğiyle her şeyin üstesinden gelebilecek biriydi. Erlik Han'ın bir an gözlerine bakan Ursa'nın içini korku kaplamıştı. Ne olursa olsun cesurluğuyla ünlü olan Ursa korkmaya başlamıştı. Kendi de ne olduğunu anlayamamış kendini boğazından tek eliyle kaldıran Erlik Han'a karşı gelecek gücü kendisinde bulamıyordu. Daha önce Erlik Han'ın gözlerine bakan Helios Ursa'ya ne olduğunu anlamıştı. Bulunduğu kafesten Helios bağırıyordu.
- Luxur'un lideri Ursa gözlerine bakma kendine gel!
Bu sesle irkilen Ursa gözlerini kaçırmış ve bir an içini kaplayan korku gitmişti. Bunu fırsat bilip belinde ki hançeri çıkaran Ursa hiç düşünmeden kendisini tek eliyle havaya kaldıran Erlik Han'ın karnına hançeri saplamıştı. İlk defa bir insandan böylesine bir darbe yiyen Erlik Han boğazından tuttuğu Ursa'yı bırakmak zorunda kalmıştı. Ursa ile birlikte gelen okçular ise savaş alanına geç olsa da varmışlardı. Ortalığın karıştığını gören okçular hiç beklemeden direk saldırıya geçmişlerdi. Agopların arkasından gelen okçular agop ordusunu oklarla etkisiz hale getiriyorlardı. Bunu fırsat bilen Tares Köyünde ki savaşçılar ise kapıları açıp dışarıya çıkmışlardı. Bu karışıklıkta kılıcını çekip Helios'u kurtarmaya giden Ursa önüne gelen agopu tek kılıç darbesiyle öldürüyordu. Savaş alanı karışmıştı ve Erlik Han aldığı darbe ilen geri çekilmişti. Helios'un bulunduğu kafese gelen Ursa kafesin kilidini kırarak Helios'u kurtarıyordu. Kafesten kurtulan Helios eline hemen yerden bir kılıç alarak Ursa ile birlikte savaşmaya başlamıştı. Bir anda savaş alanı kan gölüne dönmüştü arada kalan agoplar ne yapacaklarını şaşırmışlardı. Erlik Han'da yara almış bir şekilde agopların savaş meydanında güçlü kalması için naralar atarak elinden geleni yapıyordu. Yardıma gelen okçular ise görevlerini çok iyi yapmışlardı fakat kendilerine yönelen agoplar yüzünden geri çekilmek zorunda kalmışlardı. Okçuları geri püskürten agoplar tekrar köyün önünde toplanmaya başlamışlardı. Orduyu tekrar yapılandıran Erlik Han çok sinirlenmişti ve Tares Köyünü insanların başına yıkmakta kararlıydı. Tares Köyünden dışarı çıkan savaşçılar ise tekrar köye girip savunma yapmak zorunda kalmışlardı çünkü karşılarında ki ordu çok büyüktü. Ancak bir kargaşa ile Helios'u kurtarmışlardı. Tekrar kuleye çıkan Ursa Erlik Han'a sesleniyordu;
- İnsanları acizlikle itham edeceğine aciz bir insan darbesiyle sendelemeye başlayışını açıkla.
Bu sözü ettikten sonra Tares Köyü savaşçıları ellerinde ki kılıçları havaya kaldırıyor ve "Ursa Ursa Ursa" sesleri savaş alanında yankılanıyordu.
Erlik Han bir insan tarafından aşağılanmayı asla kabul edemezdi ve öfkesi yeraltını cehennem ateşiyle kavuruyordu. Sinirlendikçe agoplara daha da çok güç veren Erlik Han köyü yerle bir etmeleri için agoplara emri vermişti. Yaşam suyunu alamamış ve aciz olarak gördüğü insanlardan darbe yiyen Erlik Han artık insanlara daha da nefret besliyordu. Savunmaya geçen insanlar Tares Köyünü vermemek için ellerinden geleni yapıyorlardı. Kapıyı kırmayı başaran agoplar Tares Köyüne girmişlerdi. Köyün insanları kapının kırıldığını görünce köyden kaçmaya başlamışlardı. Ursa ise savaşçılarıyla her ne kadar savunma yapmaya çalışsa da Erlik Han'ın gücü ile kutsanmış agoplara karşı koyamıyorlardı. Geri çekilmek zorunda kalan savaşçılar köyü boşaltıyorlardı. Arka taraftan gizli çıkış yoluna giren insanlar köyden kaçıp Luxur'a gitmeyi planlıyorlardı. Köyü alan agoplar Erlik Han'ın köyün merkezine gelerek "Yakın yıkın taş taş üstünde bırakmayın" demesiyle köyü yerle bir etmeye başlamışlardı. Luxur'a yakın olan son köyde Erlik Han tarafından yıkılıyordu. Artık Mezopotamya'nın kalbi olan Luxur ile sadece arada yeni yapılan gözlem şehri kalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TULPAR'IN KANATLARI
Historical FictionKeşfedilmemiş Türk Mitolojisinden yola çıkarak tarihi bir kurgu ile yazılmıştır... Karakterler: Kayra Han: Göklerin tek hakimi ve diğer hakimlerin yaratıcısı. Erlik Han: Eski gök hakimi yeraltı aleminin efendisi. Bay Ülgen: Doğa olaylarının hakimi v...